Hıristiyan ikonografisinin anahtarıyla açılan tabloların kilitleri

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan kitap, özel boyut ve kuşe kâğıdından tasarımının özenine kadar her ayrıntısıyla referans kitap olma ağırlığına haiz. Boynudelik, görsel malzemesi Hıristiyan ikonografisinden seçilen bu sanat tarihi kitabında, Eski Ahit ve Yeni Ahit’ten en çok işlenmiş 18 hikâyeyi toplam 114 resim eşliğinde okura sunuyor.

KARİN KARAKAŞLI  

Sanatın her dalı, dinler tarihi ve mitolojiden büyük oranda beslenir. Bu her iki alan da adeta, insanlığın toplu hafızasının mihenk taşları gibidir. Kişisel inanç ya da inançsızlıklardan bağımsız olarak kutsal kitaplara yapılan göndermeler, Batı kültürü içerisinde çok belirleyici bir özelliğe sahiptir. Bu göndermelerden ve dini, mitolojik hikâyelerin kendisinden yola çıkan sanat dallarının başında da resim sanatı gelir. Bir tablonun derinlerine nüfuz etmek, onun ardında saklı hikâyeyi bilebilmek için şimdi elimizde önemli bir kaynak var: Yıllarını akademik olarak sanat tarihine vermiş Zerrin İren Boynudelik’in yazdığı ve hazırladığı ‘Bu Resim Ne Anlatıyor? İkonografi’ kitabı, tam da başlığına uygun bir biçimde tabloların ardında saklı dini hikâyelere ve o hikâyeleri yeniden kurarken yararlanılan dini ve sanatsal simgelere odaklanıyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan kitap, özel boyut ve kuşe kâğıdından tasarımının özenine kadar her ayrıntısıyla referans kitap olma ağırlığına haiz. Boynudelik, görsel malzemesi Hıristiyan ikonografisinden seçilen bu sanat tarihi kitabında, Eski Ahit ve Yeni Ahit’ten en çok işlenmiş 18 hikâyeyi toplam 114 resim eşliğinde okura sunuyor.

Kilisenin vazgeçilmezi olarak resim

Zerrin İren Boynudelik, kısa giriş yazısında resmin Kilise açısından önemini şu sözlerle ifade etmiş:  “Kutsal Kitap’taki olayları inananlara anlatmanın en iyi yollarından birisi görsel temsiliyeti kullanmak olmuştur. Böylece inancın hem hızla yayılması hem de kilisenin arzu ettiği biçimde anlaşılması sağlanmıştır. Kilise yetkililerinin, o dönemlerde neredeyse tek sipariş olarak, belli programlar dahilinde, herhangi bir yoruma ve yanlış anlamaya meydan vermeyecek biçimde tanımlayıp denetleyerek ısmarladıkları bu görsel malzemenin büyük çoğunluğu kilise ve katedral duvarlarında, altar panolarında ve kitap resimlemelerinde (Saatler Kitabı olarak adlandırılan dua kitaplarında) yer almıştır.”

Adem ve Havva’dan İsa Mesih’in dirilişine kadar uzanan bir tematik düzlemde ilerleyen temel hikâyeler, bir dönemin en tipik tek bir yapıtı üzerinden anlatılırken, aynı konuya dair birkaç farklı tablonun daha tam yerinde kısa notlarla tamamlayıcı öğe oluşturduğu bir çerçeve sunuluyor. Kral Belşassar’ın şöleni, Musa Peygamber’in mucizeleri, hükümdar Süleyman’ın adaleti gibi Eski Ahit’in belli başlı konuları, Yeni Ahit’teki doğumundan çarmıha gerilişi ve dirilişine kadar İsa Mesih’in hayatından kesitler; kitabın yer verdiği dini hikâyelerden sadece birkaçı.

Yazar, Gotik, Rönesans ve Barok akımları eşliğinde farklı dönemlerin değişen hayat algısı ve iktidar aktörlerinin, değişik coğrafyaların resimlere nasıl yansıdığının da izini sürüyor. Bu üç akımın bir silsile olarak resmin betimlenişine dair tercih ettikleri farklı yolları Boynudelik genel hatlarıyla şöyle toparlamış: “Ortaçağ boyunca Kutsal Kitap’ta anlatılan olaylar gerçek olmayan ya da en azından insanın çevresindeki doğaya hemen hemen hiçbir referans vermeyen ortamlarda betimlenmiştir. Böylece bakanların ilgisi sadece olayın kendisi üzerine yoğunlaşabilirken, göz ve dolayısıyla zihin, manzara, mimari gibi gerçek elemanlar ile meşgul edilmemiş olur. Bu gerçek dışı ortam yaratma işi çoğunlukla altın varak zemin kullanılarak gerçekleşmiştir. Rönesans dönemi ile birlikte, bu kez aynı olaylar, dönemin değişen değerleri ışığında, gerçekmiş gibi gösterilen, izleyicinin bizatihi içinde yaşadığı mekânlara taşınmış, bu bakımdan çok daha gerçekçi anlatımlar oluşmuş, ama dine dair olayların yorumlanması önceki dönemde olduğu gibi devam etmiş, çok aşırı ve farklı yorumlara gidilmemiştir. Dini hikâyelere bağlılık, sembollerin ve referansların belirlenen çerçevede kullanılması Barok dönem içinde de değişmemiş, sadece bu olayların dramatik kurgusu ve aktarımındaki teknik meseleler dönemin üslup özelliğine bağlı kalınarak çözümlenmiştir.”

Kutsal kitapların gör dediği

Boynudelik, tabloların kendilerini lotus çiçeği gibi açacağı, içlerinde saklı çok katmanlı anlamları açık edecekleri bir kavrayış açısından, standartlaşmış kalıpları inceleyen bilimsel bir disiplin olarak ikonografinin gerekliliğini şöyle ifade etmiş: “Dini içerikli bir betimlemeyi deşifre edebilmek, figürleri tanıyabilmek, sahneyi ve olayları anlayabilmek için Kutsal Kitabı bilmek kadar, bu alanın ikonografisini bilmek de adeta zorunludur. Örneğin Meryem’in İsa ile birlikte betimlenmesinin kabul gören şablonunu bilmeyenler için bir Meryem ve Çocuk İsa betimlemesi, sıradan bir kadın ve kucağındaki çocuktan öte bir anlam taşımayabilir. Bu sahnenin içine bu ikiliden başka kimseler olup olmayacağı, eğer olacaklarsa bunların kimler olabileceği bilgisi de ikonografik bir bilgidir.”

Bu referans kitabını özel kılan unsurlardan biri de, resme konu olan olaylarla ilgili anlatıların Tevrat, Eski Ahit ve Yeni Ahit’teki özgün halleriyle geniş olarak alıntılanmış olması. Keza, aynı konuya ilişkin farklı dönemlerde resmedilen örneklerin birarada sunulması; karşılaştırma yapma, aynılık ve farklılıkları ve bunların sebebi olan toplumsal gelişmeleri kavramak açısından çok kıymetli kurgu ayrıntıları sunuyor.

Resme sağlam bir ilk adım

Alanın uzmanlarına yönelik terminolojileri ve göndermeleri ile kendi içine kapanık akademik sanat metinlerinin aksine Zerrin İren Boynudelik, sanat tarihini ilgili herkesin takip edebileceği berrak, anlaşılır bir dille kaleme almış.  Sözlük, kaynakça ve dizin bölümleri ile konuya ilgili duyan ve okumalarını derinleştirmek isteyenleri cesaretlendiren ‘Bu resim ne anlatıyor? İkonografi’ kitabı, sanat tarihinin engin dünyasına çok sağlam bir ilk adım atma imkânı sunuyor. Nitekim yazarı da bu kitabı aynı başlıkla hazırladığı serinin ilk kitabı olarak görüyor. Seri, ‘Mitoloji’, ‘Günlük Hayat Sahneleri’, ‘Erdem ve Alegoriler’ alt başlıklı diğer eserlerle sürecek.

Tiziano Vecellio (Titian), ‘Adem ve Havva’, 1550

Yaşadığımız hayata mesafelenerek karşısına geçip bakma ve aslı önemli olanla ilgili tefekküre dalma fırsatı veren resim; görmek edimini gerçek anlamına kavuşturur. Ve görmek bütünlüklü bir faaliyettir; bir kez bir şeyi görmeye başladın mı, aslında artık her şeyi görür olursun. Elimizdeki kaynak kitap,  nasıl bakmamız gerektiğine dair sunduğu çerçeve ile hepimizi hayatımıza da nasıl yoğunlaşacağımız konusunda hiç farkına varmadan yönlendiriyor. O kadar ki, henüz cisimleşmemiş şeyleri, enerji boyutunda algılamak ve başkalarının tali bulduğu, gözden kaçırdığı ayrıntılarda, hayatın bize anlatmaya çalıştığı derin bilgiyi bir an için hissetmek mümkün oluyor. Bu noktada ‘Bu Resim Ne Anlatıyor? İkonografi’, sadece tablolara değil, hayatın ta kendisine de açılan bir kapı.

O kapıdan geçenleri bambaşka bir kainat karşılıyor olacak. 

Tiziano Vecellio’nun ‘Adem ve Havva’ tablosunun yorumu

Tiziano Vecellio’nun (Titian 1487/90-1576), 16. yüzyıla tarihlenen ‘Adem ve Havva’ resminde ağacın yanındaki bir kayanın üzerinde oturan Adem, açık bir şekilde, kuyruğu ağacın dalları arasında dolanan, bebek yüzlü yılandan kararlı bir şekilde elmayı almaya çalışan Havva’yı itmekte ve aynı zamanda kendi bedenini ondan uzaklaştırmaktadır. Bu hareketin vücut kaslarındaki gerginliği açıkça görülür. Havva ise sağ eli ile ağacın alt dallarını çekerek mahrem yerlerini kapatırken, bedeni ters bir hareketle sol eliyle elmaya uzanırken gösterilmiştir. Bu hareketi ile Havva’nın bedeni kontrapost adı verilen ve geç Rönesans ve özellikle de Maniyerist dönem resimlerinde yaygın olarak kullanılan, Antik dönem kaynaklı duruşla gösterilmiştir. Figürlerin vücut hareketleri ve jestleri henüz elmayı yemeden önceki anı gösteriyor olmasına rağmen, her ikisi de incir yaprakları ile örtünmüştür. Kullanılan mavi, koyu yeşil ve kırmızı renkler resmi son derece çekici kılarken arka plan bir sis içinde belirsizleşmiştir. Havva’nın ayaklarının hemen arkasında, özellikle Ortaçağ heykellerinde çok kullanılmış olan ve doğrudan doğruya şeytanı simgeleyen tilki oturmaktadır.

Bu resim ne anlatıyor?İkonografiZerrin İren Boynudelik
İstanbul Bilgi Üniversite yayınları
197 sayfa.