BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Bize dev bir şemsiye lâzım

Geçen hafta, hazır karmaşadan uzak kalmışken, biraz yayılıp ferah ferah konulardan söz etmiş ve “Nasılsa kısa sürede tepeme vura vura, üzerime yağacak, olaylar, sorunlar, gündemler” demiştim ya, bu kadarını hayal bile edemez, kâbuslarımda bile göremezdim. Şom ağızlı mıyım ne... O gün nedense akşama kadar televizyon açmak gelmemişti içimden; biraz yazı yazmış, hatta internet niye yavaşladı, paylaşım sitelerine niye girilemiyor diye şaşırmıştım anlamsızca. Olanları ancak akşam öğrendim, sonrası arka arkaya kafama üşüşen “Ne, nerede, ne zaman, nasıl, kim, kimler, neden?” gibi sorular, ondan sonrası da gerçekten kâbus. Ben pes ettim dostlar, beynim de durdu, parmaklarım da. Canım hiçbir şey yazmak istemiyor. Sırf görevim diye birkaç kelam edeceğim tabii ama asıl içimden gelen, “Sözlerim bitti” diye bir başlıkla, bomboş bir sayfaya imza atmak. Ne yazık, mümkün değil.

Düşünüyorum, acaba daha ne kadar dibe vurabilir bir ülkenin siyaseti? Ve de insanlarının ruh durumu? Hani derler ya, gecenin en karanlık ânı, aydınlığın bir an öncesidir diye; daha ne kadar karanlık olmalıdır acaba ki aydınlık gelsin? Öyle bir kaosa girdik ki herkes kendi baktığı yerden birilerini suçluyor. Ama asıl suçlular hiç bilinmiyor, bilinemiyor. İşin garibi, bu yazıyı yazdığım âna kadar, bu korkunç katliamı, bir dizi başharfle tanımlanan o malum örgütlerden hiçbirinin üstlenmemiş olması.

Bir de, ne ilginçtir ki, bir gün öncesinde sosyal paylaşım sitelerinden birinde “Ankara’da bomba patlayacak” denmiş. Kim, nasıl demiş, nerden bilmiş, içine mi doğmuş, yok benim gibi şom ağızlılık mı etmiş, bilinmez, bilinse de söylenmez. Ama daha da ilginci, Başbakan’ın yine yüzünden bir türlü silinemeyen o şirin müstehzi ifadeyle “Bütün bombacıları biliyoruz, elimizde liste var ama eylem yapmadan tutuklayamayız ki” demiş olması. Darbe yapma ihtimali olabilir diye insanlar kafadan beş yıl içeri tıkılabiliyor, bombacılar patlayıp gebermeden tutuklanamıyor. Niye? Çünkü hukuk devletiymişiz. Ay, neredeyse güleceğim buna. Ya “Suruç’taki canlı bombayı yakaladık” demesine ne demeli? Yakalamışken konuştursalardı bari, artık hangi parçasıysa ellerindeki... Yok, yok, dili sürçmüştür herhalde, o kadar mantıksız olamaz. Eh, böyle zamanlarda konuşmak kolay olmasa gerek. Ne dese, nasıl bi laf etse de şimşekleri üzerine çekmese, değil mi? Bak, nasıl uzun süre ses seda çıkmadı Başbakan’dan... Adam akıllı; bir konuştu, Ankara’nın başkent oluşunun bilmem kaçıncı yıldönümünü kutladı, “gurur kaynağımız olan şehir” diye.

Tevekkeli değil, hemen o sosyal medya denen şeye kısıtlama getiriliyor. İnsanların ağzı torba değil ki büzesin... Ayrıca herkesin elinde, her olayı ânında yakalayan üstün teknoloji ürünü aletler var, pıt, basıyorlar bir düğmeye, hop, her şey her yerde. Sen istediğin kadar usturuplu tutmaya çalış haberleri, İstediğin kadar, polisin ne kafaya hizmetle bilmem, o perperişan, parçalanmış insanların üzerine bi de biber gazı sıktığını açık etme, istediğin kadar bulanıklaştır akan kanları... Biliyorsunuz, içki, sigara, ayıp laf, ayıp uzuv gibi, kana da sansür var artık. Niye? Terbiyemiz gibi, moralimiz de bozulmasın diye. Millî yas diye üç gün, patlamalı, savaşlı, kanlı, filmler vardı tüm kanallarda ama bütün kanlar bulanıktı, yüzler bile görülmüyordu. Belki de bir dolu masum insanın, hem de barış isteyen masum insanın kanlar içindeki halini çağrıştırır diyedir, kim bilir... Ama yakında telefonla konuşurken de ağzımızdan küfüre benzer bir laf çıktığında ‘biiip’ sesi gelirse hiç şaşmam.

Artık bu her şeyi yakalayıp yayan sosyal medya denen şeyde, birikenler yavaş yavaş dökülüyor. Biliyoruz, kimi yalan haber, kimi abartılı ama akıl var mantık var, o kadarını ayırt edebiliyor artık insanlar. Epeyce meleke kesbettiler. İyi laf, değil mi? Yaş arşivinden. Neyse... Gözünüzden kaçmıştır diye, oralardan müthiş bir şey seçtim size. Vücuduna sarılı bombalarla yakalanan bir adamın fotoğrafı var, hani patlayamadan yakalananlar olmuş ya, altında da yazısı. Üzeri arandığında, cinsel organının özel bir korumaya alındığı görülmüş. Sebep? Bu kutsal amaçla ölünce cennete gidecek ya, orada kendisine sunulacak 72 huriye karşı görevini layıkıyla yerine getirmeliymiş. Ya, işte böyle beyinsiz bunlar. Bir de merak ediyoruz, bir insan nasıl canlı bomba olabilir diye... Gördünüz mü? Böyle bir ödül için yüzlerce kişiyi öldürmek de ne ki? Bu açıklama düzmecedir belki ama beni şaşırtan o da değil, buna kimsenin şaşırmamış olması. Ay, kestim.

Bu yazıyı, yine oralarda dolanan ve Ferhan Şensoy’a ait olduğu söylenen bir sözle bitirmek istiyorum, pek sevdim. Demiş ki “Çok faşist bir yağmur yağıyor, sanırım kocaman bir şemsiyenin altında toplanma zamanı.” Bize dev bir şemsiye lazım.