NAZAR BÜYÜM

Nazar Büyüm

DÖNÜP BAKTIĞIMDA 

Yeni seçim? Erken seçim? Tekrar seçim?

Epey konuşuldu: 1 Kasım’da yapılacak olan yeni seçim mi, erken seçim mi, tekrar seçim mi?

7 Haziran’da girdiğimiz parlemento seçimlerinin sonuçları, AKP’nin, özellikle Ak Saray sakininin (aman sakın, bu sözcüğü oranın sakin ruhunu anlatmak için kullandığım sanılmasın, oranın sükuneti iyi olurdu, en başta kendi sağlığı için, ama ne mümkün, hepimiz biliyoruz ki öyle değil... Sakin sözcüğü, ‘Orada oturan, ikamet eden’ anlamında kullanılmıştır, duyurulur) hoşuna gitmedi. 13 yıldır, bir ‘Paralel’ örneği dışında, iktidarı paylaşmaya alışkın değillerdi. Seçimler öyle sonuçlanınca dehşet bir hayal kırıklığına uğradılar, önce Türkiye’yi mutlu kılan bir sessizliğe büründüler, peşinden alıp yürüdüler. Bugüne geldik. ‘Erken seçim’ tanımını beğenmediler, seçimlerde halkın hata ettiğine söyleyerek, bu ‘hatalı seçim’in tekrarlanmasını istediler. 

Madem seçimler tekrarlanıyor, ben de seçimin hemen 2 gün öncesinde ve 5 gün sonrasında yayımladığım iki yazımı tekrarlıyorum. Çünkü mahzun ve güzel ülkemde ölümlerin çığ gibi artmasından başka değişen birşey yok... Düzenin, entrikanın, komplonun haddi hesabı kalmadı.

Su gelir ark uyanır...

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör

                                    M.C. Anday 

Yüksek kültüre meraklı aydınlarımız küçümserler ama, halk edebiyatı, deyişler, türküler damıtılmış duygular, düşüncelerdir. Örnekse, 

            Azrail gelmiş de can almak ister
            Benim can vermeye dermanım mı var

gibi bir ifade, söyleyenin halini böyle anlatan bir söz, kolay bulunur mu? İlden ile, dilden dile dillene söylene geçen türkü sözleri, şiirler, maniler, deyişler, deyimler, suyun sürekli yuvarladığı taşlar gibi, eşsiz benzersiz bir forma, biçime girerler, duyunca hayran kalırız.

Bir genç kadının istemeden gönderildiği evde, girdiği ailede mutsuzluğunu hangi şiir şu iki türküdeki gibi anlatabilir:

            Gümüş ibriğidim kaynadım taştım
            Kendi yağım ile kavruldum piştim
            Bir kadir bilmezin eline düştüm
            Eğil dağlar eğil kıymet bilinsin
            Eğil dağlar benim sılam görünsün

ve:

             Pembe gül idim soldum
             Ak güle örnek oldum

Böyle mücevherler her dilde var. Önünde sonunda halklar, bütün hepsi, muktedirin zulmünden akıp gelir. Ayakta iseler, hala yaşıyorlar ve dillerini yaşatabiliyorlarsa, o dilin yüzyıllarca biriktirip getirdiği hazineye de sahip çıkarlar. Yeni ozanlar, halk aşıkları modern çağın dertleriyle yoğrulmuş yeni şiirlerle, yeni türkülerle beslerler o geleneği. 

ABD’de Woody Guthrie, Lead Belly, Pete Seeger, Burl Ives, The Weavers, The Kingston Trio akla hemen gelen müzisyenler, müzik grupları. Onların izini süren büyük ve güçlü bir grup, Billie Holiday, Joan Baez, Bob Dylan, Janis Joplin, Leonard Cohen, Arlo Guthrie, Joni Mitchel, Harry Belafonte, Odetta, Tracy Chapman, Judy Collins, The Seekers, Peter Paul and Mary... sayın sayabildiğiniz kadar. Britanya ve İrlanda’da A.L. Lloyd, Ewan MacColl, Hamish Henderson, Peter Kennedy, Donovan, Mary O’Hara, Kathryn Tickell, Eliza Carthy, The Dubliners, Christy Moore gibi isimler öne çıkar. 

Türkçe’de bu geleneğin örneği az değil. Ta Yunus çağından başlayarak, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan, Köroğlu, Eşrefoğlu, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Dadaloğlu, Seyrani, Bayburtlu Zihni, Aşık Veysel...

Ermeni halk edebiyatı, özellikle sözlü edebiyat ve türkülerde yaşayan Aşuğ/Kusan geleneği 12 yy.a uzanır. O geleneğin soykırımı aşarak günümüze ulaşması büyük ölçüde Gomidas sayesinde oldu.

Gomidas Vartabed Ermeni müziğinin Bach’ı, Schubert’i, Bartok’u sayılır. Bu abartılı bir değerlendirme midir? Belki bir miktar. Ama Bach’ın dini müzikte yaptıklarını, Schubert’in lied’e getirdiği tazeliği, Bartok’un halk müziği derlemeciliği ve uyarlamaları, bunların hepsi de Gomidas’ın üretiminde yer alır.

Gomidas Vartabed’in 5.000’in üstünde şarkı/türkü derlediğini, bunları notaya aldığını biliyoruz. Bunlar, talan edilmeyenler, onun kendi besteleriyle birlikte, bir büyük hazine olarak Ermenilere ve Ermenice’ye bırakılmış mirastır. Bundan böyle el konulması, işgal ve talan edilmesi mümkün olmayan, paylaşılması sevap olan bir miras...

İncil’de Yusuf’un Mısır’daki serüveni anlatılırken, yedi bolluk yılının ardından yedi kıtlık yılı geleceği söylenir. Ya da tersi, şimdi aklımda yok.

Şimdi biz de Türkiye’de 7 baskı ve tehdit yılının ardından yeni bir dönemin eşiğindeyiz.

7 yıldır susuz kalan özgürlük, eşitlik, barış ve kardeşlik kanallarına su geliyor, su geliyor ve suya hasret kanallar, mahrum, kurak arklar uyanıyor; demek ki bağlar bahçeler şenleniyor, şenlik günleri geliyor.

Siyaset kanallarına her sözünden yalnız sevgi, fedakarlık ve barış fışkıran HDP suyu akıyor. 

Bu fırsatı kaçırmayalım.

Sivas’ta bir köylünün yıllar önce Hrant’a söylediği gibi, su çatlağını bulsun. Korkusuz günler, barış günleri için HDP’yi yeşertelim. 

Unutmayalım: HDP’ye verilmeyen her oy, hangi partiye verilirse verilsin, AKP’ye verilmiş sayılır. 

Haydi! Ark biziz! Halk biziz! Arka su geldi... Uyanalım!

___________ 

10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara’da bir Barış, Demokrasi ve Emek Mitingi yapılıyordu. Mitinge büyük bir kalabalık, başka illerden ilçelerden de gelerek, çoluğu çocuğu, genci yaşlısı, işçisi işsizi, çok büyük bir kalabalık katılıyordu. Bu insanlar Ankara tren garı önünde toplanacaklar, sonra Sıhhiye meydanına yürüyeceklerdi. Miting alanı o meydandı. Ellerinde “Barış!” “İnadına Barış!”   pankartları taşıyorlardı. Halaylar çekiliyor, türküler söyleniyordu. Halay eşliğinde söylenen türkülerden bir de “Bu meydan kanlı meydan” türküsüydü. Ruhi Su bu türküyü/ağıdı/marşı 1977 yılının 1 Mayıs’ında Taksim meydanında katledilen 37 insan için yazmıştı:

                  Bu meydan kanlı meydan
                  Ok fırladı çıktı yaydan
                  Kalkın ayağa kalkın
                  Biz şehirden siz köyden

                  Ellerinde pankartlar
                  Gidiyor bu çocuklar
                  Kalkın ayağa kalkın
                  Gidiyor bu çocuklar

Sonra olan oldu. 102 can kaybedildi. Gövde, bacak, kol parça parça ortalığa saçıldı. Yüzlerce insan, çoluk çocuk, genç yaşlı yaralandı. Saray’ın dayattığı seçim tekrarının halka verdiği armağanlardan biri de bu katlıam oldu.

1 Kasım’da yine, tekrar, yeniden “Barış!” “İnadına Barış!” için oy, despotizme son verelim. 

Artık yeter! Barış olsun, neşemiz tazelensin...