OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Mutlu Kürtler, siyah kuğular

Ülkemizde bir etnik veya dinî kimlikle ilgili herhangi bir sorun olmadığını ‘ispatlamak’ için sık sık başvurulan yollardan biri, o kimliği taşıyan ama ‘hiçbir sorunu olmayan’ birilerini işaret etmektir. Örneğin, Osmanlı’da nazırlık yapmış veya başkaca yüksek makamda bulunmuş Ermeniler, Ermenilerin bırakın soykırıma uğramayı, mutlu mesut yaşadıklarının delili olarak gösterilir. Bunu söyleyenler, devletin kendi çizgisindeki Ermenilerle değil ‘Ermenilik’le sorunu olduğunu bilerek veya bilmeyerek görmezden gelirler. 

Kürt sorunu bağlamında da aynı durum söz konusudur. Belli bir makam sahibi olmuş Kürtleri göstererek, “Gördünüz mü, ortada bir Kürt sorunu yok; olsaydı bu kişiler bu makamda olur muydu?” derler. Makam sahibi olsun olmasın, kimi Kürtler de bu önermeyle hemfikir olurlar ve örneğin, “Ben Kürt’üm ama hiçbir sorunum yok” minvalinde sözler söylerler. Biraz acı bir ironi olacak ama bunu söyleyenler aslında ‘bilimsel’ konuşuyor. Karl Popper’ın bilimsel metodoloji tartışmalarında meşhur bir argümanı vardır: “Bütün kuğular beyazdır” önermesi, siyah bir kuğu görülene dek doğrudur. ‘Mutlu Kürtler’i işaret edenlerin de mantığı benzer: Kürt sorunu mutlu bir Kürt bulunana kadar vardır, mutlu bir Kürt varsa Kürt sorunu yoktur. Halbuki, biz burada siyasi ve sosyolojik bir meseleden bahsediyoruz, yani Kürtler arasındaki siyasi anlayış ve sınıf farklılıkları da bir olgudur. Dolaysıyla, ‘mutlu Kürtler’in sosyolojik/sınıfsal konumunu da göz önünde bulundurmak gerekir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe masasını devirdikten sonra bu tür söylemler tekrar hız kazandı. Benzer bir durum, geçen hafta TBMM’de yaşanmış. HDP Diyarbakır milletvekili Sibel Yiğitalp Kürtlere yönelik şiddet uygulandığını söyleyince, AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, acil anda cam kırılarak kullanılacak en yakındaki makam sahibi mutlu Kürt olarak TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın’ı işaret ederek, onun da Kürt olduğunu söylemiş. “Bakın, sapasağlam duruyor, ne şiddeti? Kürtlere şiddet uygulansaydı Ahmet aydın Meclis Başkanvekili olabilir miydi?” demeye getirmiş herhalde. ‘Bir Kürt olarak’ Ahmet Aydın da, “Ortada Kürt kardeşlerimizin bir mücadelesi yok. Ben de bir Kürt olarak çok açık ve net söylüyorum ki bu bir terörle mücadeledir ve terörün her türlüsünü lanetliyorum” demiş. Olabilir, onun görüşüdür ama bir Kürt olarak neden dışarıdan biri gibi “Kürt kardeşlerimiz” demeyi tercih etmiş, onu pek çözemedim.

Peki, ‘doğru ver gerçek’ Kürt hangisi? Uzatmadan söyleyelim ki, bu yanlış bir sorudur, dolayısıyla doğru cevaplanması mümkün değildir. Örneğin, sadece HDP’ye oy verip onun siyasi duruş ve taleplerini destekleyen Kürtler ‘gerçek’ Kürt, diğerlerini bir ‘sapma veya anomali’ olarak değerlendirmek doğru değildir. Bütün Kürtler aynı siyasi taleplerin arkasında otomatikman durmak zorunda değiller, bu onları ‘hain’ yapmaz. Gelin görün ki, belli siyasi talepleri desteklemeyen Kürtler olması da o talepleri ne önemsizleştirir, ne de gayrimeşru kılar. Daha spesifik konuşacak olursak, örneğin, özyönetim veya anadilinde eğitim gibi talepleri benimsemeyen, desteklemeyen Kürtler olabilir. Bu onları ‘daha az’ veya ‘yanlış’ Kürt yapmaz ama kimse de onları emsal göstererek bu tür talep ve beklentileri olan Kürtlerden bunlardan vazgeçmelerini isteyemez, ‘iyi Kürtler’ vasıtasıyla belli talepleri olan Kürt kitlesini şeytanlaştıramaz. Kaldı ki, içinde bulunduğumuz somut durumda, Kürt illerinde HDP’nin aldığı yüksek oy oranlarının da gösterdiği gibi, bu gibi taleplerin arkasında ciddi bir kitle desteği olduğu da görülüyor. Velhasıl, muktedirlerin kendilerince bir ‘iyi Kürt’ tarif ederek, bunu diğer Kürtler üzerinde bir sopa olarak kullanması ahlaken doğru değildir, sonuç alıcı olacağını da sanmam. Kürtlerin de nihayetinde siyasi yelpaze üzerinde, eşit dilimler halinde olmasa da, bir dağılımı vardır ve bu da normal ve akla yakın olandır. Kürtlüğün ölçüsü bu siyasi yelpazedeki konumlar değildir (ki zaten böyle bir ölçü olabilir mi, hayli tartışılır. Ayrıca, bu durum yalnız Kürtler için değil, bütün etnik/milli gruplar için geçerlidir). Yanlış Kürt yoktur, yanlış ideoloji, yanlış siyaset vardır. Devletin bu meselede onlarca yıllık yanlış, yanlıştan da öte zalimce siyasetini eleştirmek için ise Kürt olmaya da gerek yok. Biraz akıl ve ahlak sahibi olmak yeterli.

Ülkede, Kürt toplumunun, Kürt kimliğinin algılanması, konumlandırılması ve gördüğü muameleyle ilgili bir sorun olduğunu söyleyebilmek için, A’dan Z’ye bütün Kürtlerin aynı kötü muameleye, aynı biçimde maruz kalması gerekmiyor. Unutmayalım ki Kürtler kuğu değildir.