OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Herbecin Roboski’nin karşısına konamaz

Kürt illerinde yaşanan durumun ne manaya geldiğinin farkında ve idrakinde olduğumuzu, niteliğini kavradığımızı, duygusunu yaşadığımızı sanmıyorum. Sadece birtakım laflar ve sayılar ortada uçuşuyor, o kadar. Geçen temmuz ayından beri beş binden fazla insan öldürdüklerini devletlüler bizzat söylüyorlar. Bunlar nasıl, hangi yasa, hangi hukuk çerçevesinde, hangi yöntemle öldürüldü gibi bir toplumun düzeni açısından hayati sorular yeterince tartışıldı mı? Hayır. Böylesi bir kitlesel öldürmenin, siyasi sonuçları bir yana, muhtemel sosyolojik sonuçları üzerine ‘yetkililer’ kafa yoruyor mu? Bu beş bin küsur kişi ağaç kovuğundan çıkmadı ya, bunların akrabası, ailesi ve arkadaş çevresi var(dı) herhalde. Böyle baktığımızda on binlerce kişiden bahsediyoruz. Onlar bu kitlesel öldürmeden nasıl etkilendiler ve bunun karşısında ne yapacaklar? 

İnsan kaybının yanı sıra koca koca ilçeler neredeyse haritadan silindi. Dolayısıyla, kaçınılmaz olarak onlarla birlikte, bir iktisadi ve sosyal varoluş şekli ve kültür büyük tahribata uğradı. Bu da, yaşadıklarımızın sosyolojik sonuçlarını tartışırken göz önüne almamız gerekir ki yakın ve orta vadede bu sosyolojik değişimler siyasete tahvil olacaktır. 1990’larda göç nasıl “Kürt sorunu”na yeni bir boyut kattı, onu da komplike hale getirdiyse, şu yaşadıklarımızı da birkaç sene içinde aynı minvalde konuşacağımıza emin olabilirsiniz.

Bütün bu ölümler içinde “akıllara durgunluk veren” derler ya, öyle bir olay yaşandı malum. 12 Mayıs’ta Diyarbakır’a bağlı Herbecin (Tanışık) köyü yakınlarında patlayıcı yüklü bir kamyonun patlaması sonucu belirlenebildiği kadarıyla 17 kişi öldü. “Belirlenebildiği kadarıyla” diyorum çünkü patlamanın şiddetinden hem bu kişilerden hem de kamyondan geriye pek bir şey kalmamış, adeta buharlaşmışlar. Korkunç bir olay. Kamyonun PKK’ya ait olduğu konusunda şüphe yok, zaten onlar da sahiplendi fakat nasıl patladığı net değil. Bir iddiaya göre köylülerle kamyondaki PKK’lılar arasında çıkan çatışmada kazara patladı, başka bir iddiaya göre PKK’lılar araçtan inip kasten patlattılar (Öyle olduysa, bunu neden yaptılar?). Ayrıca köyün muhtarı Bayram Yaman’ın dediğine göre köylüler kamyondakilerin kim olduğunu bilmiyormuş. Ama ana akım medyadaki kimi haberlere bakılacak olursa, köylüler kamyonda patlayıcı olduğunu bile bile onu durdurmaya çalıştılar çünkü bu patlayıcılarla askere yapılacak saldırı veya saldırıları önlemek istiyorlardı. Velhasıl, ortada cevaplanması gereken çok soru var. Olayla ilgili ayrıntılı bir rapor yazmak amacıyla söz konusu köye giden Mazlumder üyeleri de eli boş döndü çünkü köylüler konuşmak istememişler. Fakat, kamyon nasıl patlamış olursa olsun, PKK’nın sorumluluğu, ondan öte vebali vardır. Olay sonrası yaptıkları açıklamada tatmin edici olmaktan uzaktı. Yalnız burada “tatmin edici” derken, bize “Ha, tamam o zaman” dedirtecek bir açıklamayı kastetmiyorum çünkü 17 kişinin bu şekilde ölmesi ne şekilde olursa olsun kabul edilebilecek bir şey değildir. “Tatmin edici” derken kastım, bu olayın nasıl gerçekleştiğinin kafada canlandırılabilir, anlaşılabilir bir anlatımı.

Peki, biz bu olayın aydınlatılmasını kimden talep edelim? Orada meşru otorite kim? Birtakım zevat var ki bu gibi olayların üstüne atlayıp, onu devletin Kürt meselesindeki tutum ve politikalarını eleştirenlere karşı bir koz, bir silah olarak kullanmaya çalışıyorlar. Ama onlar her durumda ‘kazanan’. “PKK, bunu açıklamalı”, dersen “Vay sen PKK’yı normal bir kurum yerine koyup meşrulaştırıyor musun?”, diye saldırırlar. “Devlet bunu açıklamalı”, dersen bu sefer de, “Hep devleti suçlu gösteriyorsunuz, PKK’ya bir şey demiyorsunuz”, diye saldırırlar. Onların istedikleri ve hedefledikleri bu gibi ölümlerin devletin politikalarına, onu yönetenlere bir eleştirilmezlik zırhı kazandırmasıdır. İnsanların, bu gibi olayları düşünerek devleti eleştirmekten kaçınmasını, koşulsuz biat etmesini istiyorlar.

Bu tutumun bir yansıması olarak kimileri Roboski ile Herbecin patlamasını birbirine karşı konumlandırıyorlar. Böylece, Roboski’yi hafifsemek, sıradanlaştırmak, insanları onun hesabını sormaktan vazgeçirmek istiyorlar. Bunu yapan ve çoğunlukla devletçi olan bu zevat bu tutumlarıyla bizzat kendilerinin PKK’yla devleti eş konuma koyduklarının farkındalar mı acaba? PKK Herbecin’deki gibi bir katliama sebebiyet verdiğine göre devlet de istediği sayıda kişiyi istediği şekilde öldürebilir mi? Söylenmeye çalışılan bu mudur? Herbecin’in tersine Roboski’de olan bellidir: ülkenin hava kuvvetleri, “suçu” kaçakçılık olan vatandaşlarını bombalamıştır. Kasten de olsa hata da olsa ortada bir suç, en azında davaya konu olması gereken bir durum vardır.  Peki, bu olaydan dolayı, atanmış veya seçilmiş kaç kişi yargılandı ve ceza aldı? Hiçkimse. Devletin failleri bulup bu yargılamayı yapamayacağını söylemek mümkün mü? Hayır. Devleti yöneten irade bilerek ve isteyerek failleri kaçırdı ve aslında birçok vakada olduğu gibi devlet vasfına kendi eliyle son verdi. Roboski’den sonra olmuş ve olacak hiçbir şey bu gerçeği değiştirmez.