‘İtalya güzel…’

ESRA ERTAN 

Antonio Tabucchi, Pisa’da doğmuş İtalyan bir yazar. Onu bir yazar olarak belirgin bir tutkuyla işaretleyen,  akademik ve kültürel hayatını güçlü bir biçimde etkileyen  Portekiz diline ve edebiyatına tutkusu, yine Portekizli yazar Fernando Pessoa’ya olan hayranlığı ve bağlılığı etrafında zenginleşerek gelişiyor. Daha önce Afa ve Can  Yayınlarından çıkmış olan kitaplarına bu kez ‘Tersyüz Oyunu’ adlı öykü kitabı ile ‘Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar’ adlı gezi kitabı da katıldı.

Antonio Tabucchi aynı zamanda bir akademisyen ve çevirmen. Onun okur/yazar yolculuğunu, İtalya’da doğmuş bir Portekiz kültürü hayranı olarak sınırlandırmak edebiyat ile olan meselesini anlamak, onu doğru okumak açısından eksik kalmış bir bakış açısı olacaktır.  Bu anlamda onun sözcüklerin taşıdığı büyüyü ve gücü öğrenmek için çıktığı hayat yolculuğunun, farklı türlerde yazılmış metinlerini birbiriyle mayaladığını ve bir bütünlük sağladığını söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

“Ömrümde hiç hissetmediğim bir duyguydu ve şeylerin tersiyle bir ilişkisi olduğu düştü aklıma.”

‘Tersyüz Oyunu’

‘Tersyüz Oyunu’ on bir öyküden oluşuyor. Elbette ki bir öykü kitabında seçilmiş metinler arasındaki uyum ve bütünlük duygusunu, biçim açısından farklı anlatım olanaklarına fırsat veren esnek yapısını, dil oyunlarını etkileyen, örgütleyen  pek çok edebi zenginlik söz konusu. Antonio Tabucchi Tersyüz Oyunu’nda aslında tüm öykülerin etrafında saf tuttuğu bir olguyu merkezileştiriyor. Yolculuk teması, öykülerdeki karakterlerin, olayların, mekân ve atmosferin oluşmasına katkıda bulunan en önemli izlek. Ancak yolculuk teması diğer kitabı ‘Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar’da temsil ettiği ‘gezgin’, ‘turist’ anlamlarıyla şekillenen bir kavramı imlemekten fazlasını gösteriyor okura. Tabucchi, bir durumu ya da bir dramı ortaya koyarken, sözcüklerin işaret ettiği anlamları belirsizliklerin içerisinde bir çatışma ya da aydınlanma anına sebebiyet verecek şekilde kullanıyor, onları bir öykü karakterinin de ifade ettiği gibi tersyüz ederek gösterdikleri şeyleri çoğaltıyor. Böyle bir anlatı düzeni kurarak okurunun bu kurgular vasıtasıyla edebiyatın dolambaçlı yolları arasında kendiyle karşılaşmasını, kendine bakmanın farklı açılarını yakalamasını mümkün kılıyor. Hatta Tabucchi belki de metinler aracılığıyla yapmak istediği en önemli şeyi başarıyor öykülerinde. Yolculuk teması pek çok edebiyat metninde olduğu gibi bir metafor olarak ‘Tersyüz Oyunu’nda bir ruh haritasını biçimlendiriyor. Karakterler-bazı öykülerde dünya edebiyatının önemli yazar ve karakterlerine atıfta bulunarak- kendi coğrafyasını keşfederken yalnız kalmıyor. Bu cesaret isteyen deneyimde Tabucchi, sözcüklerin temsil ettiği anlamların karşıtlıklarıyla gerçeğin görünenden fazla olasılıklar içerdiğini ortaya koyuyor. Hem karakterlerine hem okurlarına, kişisel tarihlerini yeniden inşa etmeleri için, söylemleştirmeleri için fırsat tanıyor. Böylelikle bir deneyimin koşullara, anılara, eşyanın ve mekânın hafızasına göre farklılıklar gösteren bir süreç olduğunu da işaretliyor, Tabucchi.

‘Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar’

‘Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar’ ise, modern zamanların telaşeli insanlarının temsil ettiği ‘turist’ ve daha arkaik hatta romantik bir tabirle ‘gezgin/seyyah’ kavramlarını yazınsal bir sürece dönüştürüyor. Tabucchi, Portekiz’den Uzakdoğu’ya, Doğu Avrupa’dan Kanada’ya, Brezilya’dan Mısır’a uzanan geniş bir harita içerisinde gezip gördüğü yerlerin coğrafyasından ve kültürel ikliminden bahsetmekten çok daha fazlasını yapıyor bu metinlerle. Bir anlamda belki unutmaya başladığımız seyyahların ve seyahatnamelerin düşsel gerçekliğini sorular sorarak, adresler göstererek, edebiyat metinleri ile gezginliğin kesiştiği o eşsiz tecrübenin sözcüklerini yan yana dizerek biz  okurlara kendi hudutlarımızı, değişkenlik gösteren ruh iklimimizi bu denemeler vasıtasıyla görmek, anlamak ve belgelemek üzere bir yolculuğa, kendi içsel yolculuğumuza davet ediyor. Evet, ‘Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar’ aslında Tabucchi’nin okurlarına yaptığı kışkırtıcı bir davet…

Bir metafor olarak yolculuk

“Her yolculuk aslında benzersizdir” diyor Bülent Somay ‘Tarihin Bilinçdışı’ adlı kitabında. Yolculuk bir metafor olarak onun metninde kahramanın yolculuğuna dönüşüyor. Ve her gidiş, her varış,  her terk ediş bir hikâyeyi ve her hikâye de bir yolculuğu anlatıyor hiç kuşkusuz. Yoksa büyüme cesaretini ve dünyaya bağlanma arzusunu nasıl kendinde bulabilirdi okur… Tabucchi, yolculuk tutkusunu bir gezme arzusu ile birlikte evrenle uyum içinde olma, diğerinin sesini işitebilme, onun zihnindeki yolculuğu da duyumsayabilme tecrübesine dönüştürüyor denemelerinde. Bu tutkusunu, fantezi edebiyatın o belirsiz atmosferinin merkezine koyarak tüm yolculukların sesini topluyor bir anlamda. Bunu kurgusal metinler tasarlama kaygısıyla değil kentlerin, ülkelerin ve mekânların dönüştürücü imkânlarını önceleyerek yapıyor. Okur bir yeri, bir durumu hatta bazen kendini  terk  etmeden bir şeye, bir yere ve  yine kendine varamayacağı için aslında yolculuk bir anlamda Tabucchi’nin büyülü bulduğu sözcüklerin dünyasını aşıp bir yuvaya, bir vatana dönüşüyor.  Ve “orası” nın aslında biz olduğunu, karnımızda hep bu bilgiyle evrene, dile ve ötekine seslendiğimizi imliyor metinler.

‘Tersyüz Oyunu’ Neyyire Gül Işık’ın, ‘Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar’ ise Semin Sayıt’ın özenli çevirileri ile Can Yayınları’ndan çıkarak raflardaki yerlerini aldılar. Evlerimize dönmüş olmanın şaşkınlığı ve huzursuzluğu ile-sanki hiç gitmemiş gibi-  bizi hem sözcüklerin zihnimizde yarattığı oyunlara hem de hikâyelerimizin birer yolculuğa dönüştüğü güçlü bir anlatım güzelliğine davet ediyor Antonio Tabucchi.