Ahmet İnsel: Darbe sürecinin yarattığı kaos ortamındayız

15 Temmuz gecesi ne olup bittiğini bir yandan canlı yayında izledik ama aslında darbe girişiminin perde arkasında nasıl geliştiği konusu hala tam olarak netleşmiş değil. Bu konuda çok sayıda haber, bilgi var ve bu bilgiler henüz çok taze. Olan biteni ve bundan sonraki muhtemel gelişmeleri Birikim dergisi ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Ahmet İnsel ile konuştuk.

Darbe girişiminin oluş şekline baktığınızda, ne tür bir darbe taktiği ve mantalitesi ile karşı karşıyayız sizce?

Anlaşıldığı kadarıyla darbeyi planlayanların ilk hedefi, Genelkurmay Başkanı’nı görünüşte darbenin başı olmaya ikna etmek ve böylece bütün kuvvetlerin emir-komuta zincirine bağlanmasını sağlamaktı. Darbeci ekibin ön hazırlığından ordu içinde kaç kişinin haberi olduğunu bilmiyoruz. Ama görünen o ki jandarma, hava, ve bazı zırhlı birliklerdeki subaylarla sınırlı olmuş ön hazırlık. Bu hedefe bağlı diğer hedefin ise Cumhurbaşkanının yakalanması olduğu anlaşılıyor. Darbecilerin, ordu komuta zincirini kontrol edip, Tayyip Erdoğan'ı da etkisiz kılınca,  idarenin rahatlıkla denetime alınacağını tahmin ettikleri anlaşılıyor. Geçmiş darbelerde olduğu gibi halktan da anlamlı bir karşı tepki beklemediklerini de kestirebiliyoruz. TRT’de okuttukları metin bütün muhalefeti cezbetmeye yönelik genel ifadeler içeriyor ve özellikle Erdoğan'ın hedef alındığını da ima ediyor. Bir de kaos ortamı yaratarak, TSK komuta heyetinin "kardeşi kanı dökülmesini durdurmak" gerekçesiyle bilahare darbecilerle çalışmayı kabul edecekleri stratejisinin de tasarlandığı izlenimi edinmek mümkün. 

Çoğu kesimin aklındaki soru Gülen cemaatine bağlı bu kadar general ve komutan olup olamayacağı. Siz ne düşünüyorsunuz, bu girişim sadece Gülen yanlıları tarafından mı gerçekleştirilmiş görünüyor yoksa ordu içindeki başka kanatlar da bu işe bulaşmış olabilir mi?

Gülen cemaatine bağlı veya yakın subayların bu darbenin operasyonel beyin takımını oluşturduğu kanaati şimdilik çok güçlü. Yayımlanmaya başlayan itiraflar, ki bunların soruşturmanın gizliliği içinde basına sızdırılması suçtur aslında, bu yönde. Bu itirafların ne kadar gerçeği yansıttığı yakında anlaşılır. Ama TSK içinde Erdoğan karşıtı, AKP karşıtı subayların da bu darbenin belki ilk planlanmasına değil ama oluşum aşamasında katılmış olmaları da kuvvetle muhtemel. Bir de darbeye oportünist nedenlerle, fırsatı kaçırmayayım diye dahil olmuş olanlar da muhakkak vardır. 

Günler geçtikçe yeni görüntüler izliyoruz ve darbecilerin sivil halka çok rahat ateş ettiklerini görüyoruz. Bu tutum size ne düşündürüyor?

Darbenin ortaya çıkmasını izleyen on iki, on beş saat zarfında bir iç savaş manzarası yaşadık. Darbecilerin büyük bir kaos, hatta iç savaş da yaratarak son tahlilde TSK komuta heyetini darbecilerin yanında yer almaya zorlamayı  denediklerini düşünebiliriz. Ama halka açılan ateş, meclisin bombalanması, vs çok kanlı bir iktidarı gereğinde yürütmeye kararlı bir fanatik zihniyetin, ruh halinin de var olduğunu gösteriyor. Unutmayalım buna benzer sahneler çok daha kapsamlı boyutta Güneydoğu'da da yakın zamanda yaşanmıştı.

"Darbe başarısız oldu. Büyük bir felaketten kurtulduk. Buna karşılık darbe sonrası dönem, darbe öncesi dönemden de daha büyük bir gerginliğin, türbülansın yaşanacağı bir dönem olacak. Bir tür karşı darbe dönemi yaşayacağız."

Darbeler dönemi artık tamamen kapandı diyebilir miyiz, yoksa Türkiye, türbülans içinde olacağı yeni bir döneme mi giriyor?  Uluslararası dengeler ve aktörler açısından da bakarsak AKP Hükümeti bundan sonra nasıl bir yol izleyebilir?

Bundan birkaç sene önce Türkiye'de geleneksel darbeler döneminin büyük ölçüde kapandığını ama Latin Amerika'da, Afrika'da örneklerini bol bol geçmişte, hatta yakın tarihte gördüğümüz türden darbelerin mümkün olduğunu ifade etmiştim. Nitekim bu darbe de bunlara benzedi. Bir şekilde yönetime el koyabilseydi de, sonuçları geçmişteki darbelere benzemeyecekti. Büyük ihtimalle çok daha kanlı olacaktı ve gerçek bir iç savaşa sürüklenecektik. Darbe başarısız oldu. Büyük bir felaketten kurtulduk. Buna karşılık darbe sonrası dönem, darbe öncesi dönemden de daha büyük bir gerginliğin, türbülansın yaşanacağı bir dönem olacak. Bir tür karşı darbe dönemi yaşayacağız. Bunun ilk adımını iktidarın hızla aldığı, önceden hazırlanmış olduğu belli olan kamu kesimindeki çok büyük temizlik hareketiyle görüyoruz. Bugün hükümetin alacağı MGK tavsiyeli tedbir paketinin içeriği de yakın gelecek açısından belirleyici olacak. Ama biraz kaçınılmaz olarak bir temizlik harekatı olacak , çünkü  insani bedeli ağır, başarısız kalmış ama gerçek bir darbe süreci yaşadık ve şimdi onun yarattığı kaos ortamındayız. Fakat bu temizlik operasyonunun birkaç kuru yanında çok daha fazla yaşın yanmasına neden olması ihtimali de bir o kadar güçlü. Fiili olarak olağanüstü hal yönetimi durumu var. İktidar bu arada sadece darbeye doğrudan veya dolaylı dahil olmuş kişileri değil, darbeyle hiçbir alakası olmayan ama belki Gülen cemaatine bir zaman sempati duymuş kişileri ve onlardan öteye sadece iktidarın kendisi için ayakbağı olduğunu düşündüğü kişileri, muhalif olarak gördüklerini de bu büyük temizlik furyasına dahil edebilir. Bunun ilk işaretleri, işten el çektirilen, hatta gözaltına alınan yargıdan milli eğitime bazı kamu görevlileri ile ilgili olarak ortaya çıkıyor.

Uluslararası güçlerin bu konuda etkili bir önleyici rol oynamaları bana pek mümkün gibi gözükmüyor. AB üyeliği süreci zaten karşılıklı olarak fiilen askıya alınmış durumda. Sanırım idam cezası fikrine, sokağa dökülmüş bazı fanatik çevrelerin gazını almak için şimdilik karşı çıkılmıyor ama tahminim böyle bir girişim olmayacağı yönünde. Buna karşılık ağırlaştırılmış müebbet hapis koşulları insanlık dışı bir sürekli tecrite dönüştürülüp, bu intikam talebini bu şekilde karşılamayı deneyebilirler.

Hükümet'in darbeyi bastırmasından sonra girdiğimiz iklimi nasıl değerlendirmeli? Teyakkuzda tutulan AKP tabanı, Kürt ve Alevi mahallelerindeki tedirginlik. Öte yandan 200 kişilik kaybın ardından o gece sokağa çıkan kesimin hissiyatı... Hayat nasıl devam edecek, ya da etmeli..

Bu meydan eylemlerinin hızla sona erdirilmesi hükümetin sorumluluğunda. Büyük korku yaşamış bir kalabalığın, korkusunu ve buna bağlı olarak öfkesini ifade etmesi doğaldır. Ama bu son derece gergin enerjiyi bir noktadan sonra başka hedeflere yönlendirecek provokatörler çıkar, nitekim bazıları ortaya çıktı. Sokakta dile getirilen tepkiler, ilk andakinden  farklı olarak, giderek bir farklı rejim talebinin öne çıkmasına doğru evriliyor. En aktif, en saldırgan olan gruplar, dinsel talep ve temaları aşırı vurgulayanlar çünkü bu darbenin başarılı olması durumunda kendilerinin ilk hedef olacağından korktular. Elbette bir de AKP tabanı içinde azınlık olan, ama radikal siyasal İslamcı politikayı  benimsemiş çevrelerin; zafer kazanma sarhoşluğu içinde, şimdi artık zamanı geldi inancıyla yaptıkları gösteriler var. İlk kez Türkiye'de camiler siyasal mücadelede aktif bir rol oynadı. Sadece darbe sırasında değil, yanılmıyorsam düne kadar birçok camide halkı akşam meydanlarda toplanmaya çağırmak için sala okunmaya devam ediyor. Bunun açtığı yol Türkiye'yi bambaşka bir yere götürür.

4 parti de darbeye karşı net bir duruş sergilerdi. Partiler arası ilişki açısından yeni bir döneme girdiğimizi düşünmeli miyiz?

Bunu temenni edebiliriz. Başbakan bu konuda daha hassas bir politika izledi bugüne kadar. Her durumda, Tayyip Erdoğan bu menfur girişimden kazanarak çıktı ama birkaç gün öncesine kadar yaptığı gibi, muhalefeti darbeci olmakla, üst aklın emirlerini uygulamakla, millet iradesine saygılı olmamakla eleştirme zeminini kaybetti. Ama bunu dikkate alır mı bundan sonra, bilmiyoruz. Şaşırtıcı olan, bu konuda büyük bir birlik sağlanmışken, sanki bu birlikten rahatsız olmuş gibi, sanki en acil konu şu anda buymuş gibi, Taksim Kışlası projesinin yapılacağını ilan etmesi oldu. İnsana Erdoğan'ın bu konsensüs halinden rahatsız olduğu izlenimi vermiyor değil. Muhalefet partileri cesaretle korudukları, sahip çıktıkları demokratik parlamenter rejimi, hukuk devletini şimdi çok daha fazla sahiplenmek ve bunun mücadelesini vermek zorundadırlar. Ayrıca darbeci suçluların adil yargılanma hakkını savunmak da, İHD'nin örnek bir girişimle yaptığı gibi, insan haklarına örgütlerine düşüyor. 

 

Kategoriler

Güncel Gündem



Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE