Likör tadında bir kitap

LEVON BAĞIŞ

Kadehinden, kadehte bıraktığı renge kadar likörle ilgili hemen her şeyi çok severim. Misafirlerin ağırlanmasında çok şık bir yeri vardır likörün ama üretimi de bir o kadar renkli ve lezzetlidir. Evde likör yapma işi benim için yaşadığım yeri evim olarak görmemi sağlar, mesela. Evin içi taze meyve, baharat ve keskin alkol kokusu ile dolar. Üstelik likör işi aceleye gelmez. İki aya yakın süren bekleme dönemi beklentiyi de likörün değerini de arttırır. Evde yapılan o likörleri içmek için ise mutlaka misafir beklenir. Birilerinin misafirliğe gelmelerini bu kadar çok seviyor olmamda likörün de katkısı vardır herhalde diye düşünüyorum. Likörün benim hayatımda çok lezzetli ve özel bir yeri var.

Can Yayınları’nın ‘Kırk Merak’ serisinden çıkan ‘Likör Hikâyeleri’nin yazarı Reyhan Yaman için de belli ki likörün ayrı bir yeri var.

Cunda’daki şarap evi

Cunda Adası’nda şarap evi de işleten likör sevdalısı Reyhan Yaman, tutkusunu kitaba çevirmiş. Kendi deyimi ile şimdilik 28 çeşit likör üretirken derinlemesine girdiği likör dünyasını bu kitapta bizimle paylaşıyor ve diyor ki;

 “Bu kitabı liköre dair küçük bir farkındalık yaratmak için yazdım. Likör yüzyıllar içinde bazı değişimlere uğrasa da kocaman tarihiyle bilge, şifacı, neşeli, yaşlanmaz bir içkidir. O zamana uyacaktır yeter ki onu hayatınıza küçük yudumlar ile kabul edin.”

Tatavla’da bir Rum evindeki misafirlikten başlayıp tüm dünyanın likörlerini, onların tarihlerini ve lezzetlerini anlatıyor. Likör ile tanışmasını da sanki uhrevî bir şeymiş gibi anlatıyor kitapta;

“Evet, yemek sonrası salona koltuklara geçen büyükler, sohbetlerine devam ediyor. Yorgo Amca’nın kızı Margo elinde beyaz dantel örtüsü olan gümüş bir tepsiyle içeri girdi. Kahveler gelmişti. Ama kahvelerin yanında küçük kristal kadehlerde zümrüt yeşili bir içecekle beraber. Nane likörü... Ne güzel bir rengi vardı. Beyaz dantel tepsi örtüsünün üzerinde ışıl ışıl bir yeşil. Sihirli gibiydi. Sanki içsem ölümsüz olacaktım. Annem, liköründen tatmama izin 17 verdiğinde kadehi usulca elime aldım ve o küçük yudumu bir ayine hazırlanır gibi içtim.”

Yukarıdaki pasajdan da anlayacağınız üzere kitap sadece likörleri, üretim yollarını anlatmakla kalmıyor kimi zaman bir arkadaşın annesinden kimi zaman Vakıflıköy’den çeşitli likör tarifleri de Türkiye’de ve dünyada likörün tarihi hikâyeleri de kitapta yer buluyor. Pek çok anekdotun yanında yapılan alıntılar da ufuk açıcı. 17. yüzyıl İstanbul’unda namlı likörler olduğunu Evliya Çelebi’den yapılan şu alıntı ile öğreniyoruz; “Ammâ Tahtakal’da Bülbül Ermenî şerbeti âdemî bülbül edüp hayât verir. Ammâ Unkapanı’nda Arnavud Kâsım şerbeti, Kâsım gününde âdemi kızdırıp çarmıh iple oynadır, lezîzdir, ammâ baştan akıl zâ’il edüp ayakda temel komaz. İslambôl’da bir âdem eğri yürüyüp sendirese (sendelerse) “Kâsım günü şerbeti içmişe benzer” deyü darb-ı mesel olmuştur.”

Cumhuriyet’in 10. yılı şerefine…

Likörünün hikâyesinin zaman içerisinde farklı anlamlar ile önümüze çıktığını da anlatıyor, Reyhan Yaman. Örneğin, erken Cumhuriyet döneminde bir nevi çağdaşlık göstergesi olarak kullanılıyor. Gazetelerde devletin kendi markası için reklam vermesinin şaşkınlığını üzerinizden atmadan özel günlerde uçaklardan minik şişelerin hem Cumhuriyetin 10. yılı şerefine hem de bir sene sonra İran Şahı onuruna  paraşütle halka dağıtılma hikâyesini de okuyorsunuz. Üstelik dağıtımı yapan pilot da ilginç; Türkiye’nin ilk pilotlarından Vecihi Hürkuş. Tabii konu bizim memleketimiz olunca içerisinde insanın içini burkan bir hikâyenin barınmadığı bir mevzu olamaz. Robert Mallet Stevenson’un 1930 yılında ‘Dünya Anıtsal Yapılar’ listesine alınmış müthiş binası Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nın ya da 1960’larda dünyayı kasıp kavuran ‘Pasha likörü’nün başına gelenleri okumak likör terminolojisi ile söylersek ‘bitter’ (acı) bir tat bırakıyor ağzınızda.

Gastronomik kitapları hele ki alkollü içkileri ve onun hikâyelerini seviyorsanız bir çırpıda okunacak bir kitap. Aynı zamanda hem tarifler hem de içerdiği bilgiler yüzünden kütüphanede olmasından keyif alacağınız kitaplardan.

Kitaba yapacağım tek sitemim var. Keşke Mihitarist rahiplerin Viyana’da yaptıklara Mechitarine likörünü de tatmış, hikâyesini yazmış olsaydı. O likörde 1680’den beri üretilen pek fazla bilinmese de benim gibi meraklısı bol olan bir likördür…

Lezzetli okumalar… 

Likör Hikâyeleri
Reyhan Yaman
Can Yayınları
208 Sayfa.