Ermenistan Başbakanı Hovik Abrahamyan 8 Eylül’de görevinden istifa etti ki bu pek de şaşırtıcı bir gelişme değildi. Lidersiz kalmamak için hızlı hareket etmeye çalışan iktidardaki Cumhuriyetçi Parti aynı akşam olağanüstü bir toplantı düzenleyerek partinin üst düzey yöneticileri ve üyeleriyle bir araya geldi.
Başbakanın en son katıldığı haftalık kabine toplantısında istifasını açıklamasından sonraki birkaç saat içinde Karen Karapetian’ın başbakanlık için en güçlü, hatta belki de tek aday olacağı belli oldu.
Bu gelişmenin daha derin siyasi anlamı
Bu değişiklik çok büyük bir sürpriz olmasa da yeni bir başbakan seçme kararı Ermenistan açısından birkaç önemli sonuca gebe.
Birincisi, Abrahamyan aslında istifaya zorlandı ve kendisi istemese de Başkan Serj Sarkisyan’ın kararı doğrultusunda görevini bıraktı. Bunun sebeplerinden biri, şahsi ve siyasi olarak şu anki Başkan Serj Sarkisyan’dansa eski Başkan Robert Koçaryan’a yakın olan Abrahamyan’ın uzunca bir süredir cazip bir “günah keçisi” olarak görülmesi; bir kriz veya ihtiyaç durumunda Ermenistan hükümetini aklamak için feda edilmeye hazırdı. Ekonomik gerileme, yolsuzlukla mücadele konusundaki başarısızlık ve geçtiğimiz Temmuz ayındaki rehine krizinde de görüldüğü üzere kamuoyunda giderek artan memnuniyetsizlik ve muhalefet de göz önünde bulundurulursa, suçu Abrahanyan’a atmanın getireceği siyasi yarar karşı konulamayacak kadar cazipti.
Bu değişikliğin ikinci önemli yanı Ermenistan’daki yeni siyasi gerçeklikten kaynaklanıyor. Daha açık söylemek gerekirse, yeni başbakan, Başkan Sarkisyan’ın ilk başkan olduğunda karşılaştığı zorluğa benzer bir durumla karşı karşıya. Yani, Sarkisyan 2008’de başkanlık koltuğuna geçmeden hemen önce, seçimin ardından polis ve göstericiler arasında çıkan şiddetli bir çatışma sonucu en az 10 kişinin öldüğü 1 Mart 2008 olayları yaşanmıştı.
Devraldığı bu miras uzunca bir süre, en azından ilk başkanlık dönemi boyunca Sarkisyan’ın peşini bırakmadı. Sarkisyan selefi Robert Koçaryan’la arasına mesafe koydu; dönemin başkanı olarak Koçaryan’ın bu şiddet olayındaki sorumluluğu Sarkisyan yönetiminin göreve başlama sürecinde engellere ve aksaklıklara yol açmıştı.
Benzer şekilde, kemikleşmiş yolsuzluk mirası, keskin bir şekilde kutuplaşmış kamuoyu ve devralınan ekonomik gerileme ile halkın hükümete yönelik kökleşmiş güvensizliği yeni başbakan için daha en baştan çok daha büyük zorluklara yol açacak. Ve bu değişikliğin arkasındaki siyasi akıl yürütmeyi anlamamızı sağlayan bu arkaplan, yeni başbakanın sahneye girişini daha zor ve göz korkutucu hale getirecek.
Dahası, Ermenistan’ın mevcut siyasi atmosferine Nisan 2017’de yapılacak parlamento seçimleri hakim; Aralık 2015’te yeni bir parlamenter sisteme geçildiği düşünülürse gelecek seçimlerin ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Bu atmosferde, hem eski Başbakan Abrahamyan hem de onun halefi iktidar partisinin seçimlerde üstünlük sağlaması açısından hayati önemde olacak. Hükümet ya büyük ölçüde görevde olmayı kullanarak (veya suistimal ederek) ya da hükümetin siyasi himayesinin sunduğu engin avantajları sonuna kadar kullanan “idari kaynaklar”a bel bağlayarak ve kamu görevlileriyle devlet çalışanlarını ikitdar partisine oy vermeye zorlayarak bu üstünlüğü elde etmeye çalışacak.
Yeni başbakan
Yeni Başbakan Karen Karapetian Ermenistan siyasetinde bilinen ve epey saygı gören biri olmasının yanı sıra birkaç yeni siyasi değerlendirme de sunuyor. Iktidardaki siyasi elitin daha önde gelen birçok üyesinin aksine, 53 yaşındaki Karapetian’ın çok daha etkileyici düzeyde bir profesyonel yurtdışı deneyimi var; Gazprom doğalgaz şirketinin Rusya şubelerinde kıdemli yöneticilğe kadar yükseldiği bir kariyeri var.
Fakat bu durum, Putin yönetimiyle yakın bağları olabileceği ihtimalini akıllara getirdiğinden olumsuz bir özellik de olabilir. Ermenistan ve Rusya arasında son zamanlarda yaşanan kriz düşünülürse, bunun siyasi olarak kötü bir zamana denk geldiği söylenebilir; sıradan bir Ermenistan vatandaşına Kremlin’le yakın ilişki içinde olan Rusya yanlısı bir figür artık pek de cazip gelmeyecektir. Dahası, Karapetian’ın son 6 yılda daha çok Rusya’da yaşamış olması onun Ermenistan’da yaşanan siyasi skandallar ve krizlerin dışında ve uzağında görülmesine yarayabilecek olsa da sistemin dışından gelerek Ermenistan’ı kurtaran “beyaz atlı prens” imajı, Ermenistan’ın kapalı siyasi ve ekonomik sistemini kontrol eden güçlü çıkar gruplarının ve oligarkların onun sevmesini sağlamayacak.
Ayrıca, Karapetian’ın geçmiş siyasi performansı, ülkenin kötü nam salmış oligarklarına karşı durma veya meydan okuma konusundaki zayıflığını gösteriyor. 2011’de“şahsi sebepler” olduğunu öne sürerek Yerevan belediye başkanlığınıdan istifa etmesinin sebebi de bu; görevde bir yıldan az kalan Karapetian istifasının ardından Moskova’ya dönmüştü.
Yani, Karapetian’ın göreve gelmesi bir parça iyimserlik uyandırıyor olsa da ülkenin yeni başbakanı olmasını reform veya demokrasi adına önemli bir başarı olarak da görmemek gerekiyor. Siyasi figürlerin değişmesi politikalarda önemli değişimler getirmez ki bu da ülkenin temel sorunlarıyla pek de meşgul olunmayacağı anlamına geliyor.
Bu açından bakınca, bu hamle Ermenistan’da gerçek bir reform ve samimi bir değişim adına başka bir “kaçırılmış fırsat” olabilir. Ve daha da tehlikelisi şudur: Halkın taleplerini ve değişime yönelik acil beklentilerini görmezden gelmeye devam etmek tüm hükümetler için artık çok daha riskli hale geldi.