“Van soykırım depreminin merkez üssüydü”

Hrant Dink Vakfı’nın düzenlediği “Van ve Çevresi, Toplumsal, Kültürel ve Ekonomik Tarihi” başlıklı konferans 11-12 Kasım tarihlerinde Anarad Hığutyun Binası’nda gerçekleştiridi. Konferansın açılış tebliğini sunan Dr. Yektan Türkyılmaz ile Van’ın Ermeni ve Osmanlı tarihindeki yerini konuştuk.

Önemli bir konferans,  “Van ve Çevresi” konferansı. Sen de açılış konuşmasını yaptın. Van tabii 1800’lerin sonundan 1915’e kadarki bölüm için bir laboratuar. Sen de öyle bir perspektif içinde anlattın.. Nasıl tarif ederiz Van’ın o dönemini..

Bir defa 1915 ile başlamayalım. Geldiğimiz noktada anlıyoruz ki Van anladığımızdan çok daha derin, çok daha boyutlu ve modern Ermeni kimliğinin kuruluşundan, bölgedeki etnik gerilimlerin ortaya çıkışına, devlet cemaat ve uluslararası aktörlerin şekillenmesine, bütün bu sürecin merkezinde. Konferans bunu açık bir şekilde gösterdi. 

Yektan Türkyılmaz. Fotoğraf: Berge Arabian

Hep aslında Van’a 1915 meşhur direniş çerçevesinde bakılır ama oraya gelene kadar aslında 1800’lerin sonundan itibaren Van çok kritik bir önemde değil mi, oradan başlayalım istersen.

Tabii ki çok kritik önemde, zaten Van’da 1915 direnişinin olmasının şartları  da o tarihle manalı. Yoksa ellerine silah verdiğiniz zaman insanlar direnmiyorlar. Direnme perspektifi, direnmenin neyi getireceği, bunun bedelinin ne olduğu, bunların olanaklarının ne olduğu vs. Bütün hepsinin tarihsel bir derinliği var. Şöyle söyleyeyim biz bütün bildiklerimizin bir daha kırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Mesela bizim bir kurgumuz vardı, işte 1877-78 savaşı oldu ondan sonra Ermeni sorunu etrafında uluslararası bir merak oluştu, bundan sonra entelektüel ilgi oluştu. Şu anda başka şeyler öne çıkıyor, mesela ne öne çıkıyor, artık Osmanlı Ermenilerinin Anayasası’na daha fazla ilgi duyuyoruz, Zartonk’un yani Ermeni uyanışının bu tarihle sınırlandırılamayacağını görüyoruz. Osmanlı Ermenileri içinse özellikle lokal aktörlerin bilhassa Van’ın önemli olduğunu görüyoruz bu süreç içinde. Yani ben sunumda birkaç isme değindim onları tekrar edeyim mesela Azdvi Vaspuragan, Hrimyan Hayrig, Aslında Patrik Hrimyan Hayrig’in hayat hikayesini takip ederseniz Ermeniliğin nasıl yeniden kurulduğunun izlerini sürersiniz. İstanbul’da patrik, Eçmiadzin’de katoligostur ama  hiçbir zaman Hayrig’in aklı Van temelinden kopmamıştır. Ve düşüncesinin şekillenmesinin merkezinde Van Ermenilerinin hikayeleri vardır ve onlara dair kurtuluş düşleri. Şunun altını kalınca çizmek gerekiyor: Van kapalı devre değildi, her zaman sandığımızdan çok daha bağlantılıydı, bölgesel ve global ağlarla. Hemen arkasından başka bir isim söylemek isterim: Portukalyan. Portukalyan’ın ulusal kurtuluş fikriyle eğitimi bir araya getirmesi var. Hep eğitime ilgi vardı ama eğitimle ulusal kurtuluş fikrinin bir araya gelmesi ve bunun fiili bir devrimci dönüşüme dönüşmesinde Portukalyan çok önemlidir . Burada bir parantez açmak gerekiyor Van’daki uyanışın Tiflis’teki İstanbul’daki uyanıştan bir farkı vardı bence: buradakiler baştan beri bir pratik çözüm üzerinde düşünüyorlardı. Yani Portukalyan okulu açtığı zaman aklında kesinlikle bir ulusal kurtuluş fikri vardı ve bu soyut bir şey değildi. Tesadüf değildir: Niye acaba ilk Ermeni partisi Armenagan (ki öncesi de vardır aslında)  1885’te Van’da kuruldu?  

Tam da oraya gelmek istiyorum Van Ermenileri ne yaşıyorlar 1880’lerde..Ne oluyor ki böyle bir örgütlenme ihtiyacı hissediyorlar.

Bir defa bence insanlar illa ki kötü şeyler yaşadıkları zaman onun üzerinden yaratıcı olmayabiliyorlar. Bir kere yaşadıklarınızla beraber olanaklarınıza da bakmak gerekiyor. Elinizde ne gibi olanaklar var? Ne gibi ağlar var? Van’ı biz hep Osmanlının doğu vilayeti olarak düşünüyoruz, bence bu sıkıntılı bir düşünce. Ben sunumda Vaspuragan kelimesini kullandım. Vaspuragan Ermeni milli anlatısı içinde altın çağın sembolü krallığının başkentidir; ama ben orasında değilim, derdim bir uzamsal sisteme işaret etmek. Vaspuragan dediğiniz bir coğrafi ünite olarak Hizan’dan Hoy’a, Amidiye’den (Irak’ın kuzeyinden) Nahcivan’a uzanan bir bölge. Bu ne demek? Van aslında Osmanlı’nın en doğu ili olmaktan öte, üç imparatorluğu bir araya getiren bir sistemin parçası. Ve biz o sistemde olup bitenleri anlamadan Van’da neler olduğunu hiçbir zaman anlayamayacağız. Ve bu uzamsal-ağ aslında sadece Ermeniler için manalı değildi. Mesela Kürtleri düşünün, proto-Kürt milliyetçisi isimleri düşünelim mesela. Şikaklı Simko’yu düşünün, Abdürrezak Bedirhan’ı düşünün, Haydaranlı Kör Hüseyin Paşa’yı düşünün, bunların hepsi, aslında bu ağın parçaları, aktörleriydi. Ve bu ağ aslına bakarsanız birçok da olanak kuruyordu ve bu ağ kaldı. Yani sanmayın ki 1639’da Kasrı-ı Şirin oldu da sınırlar çizildi. Hayır aşiret bağlarıyla yürüdü bu ilişki, kaçakçılıkla yürüdü. Devrimci faaliyetlerle yürüdü bu ilişki ve dolayısıyla o ağ aynı zamanda olanaklar sundu. Peki ne yaşanıyor? Bugün şunu görüyoruz: Van’da bir defa Osmanlı modernleşmesi ile beraber eski düzen kırılıyor, bir karmaşa var. Osmanlı merkezileşmesinin sancıları var ama, bir karmaşa da var, bir yandan da  ihtimallerin çoğalması var; şiddetin, kaosun yüz gösterdiği bir dönem ama her kaos dönemi nasıl doğurgansa, doğurgan bir kaos süreci olduğunu görüyoruz. Yine bu konferansta, Emre Can Dağlıoğlu’nun çok etkileyici sunumundan  öğrendik ki mesela, bir Ermeni Katolikos düşünün Akhtamar’da, ana-babası Süryani ama en yakın müttefikleri Kürt aşiretleri, Ermenilerin çoğunluğu bundan rahatsız. Demeye çalıştığım şu, bir yandan aktörlerin karmaşık ve şenlikli ilişkiler içinde olduğu bir dönem, bir yandan da baskılar da artıyor.  Devlet açısından da durum benzer: Yani her kesimden aktörler kendileri dönüşürken oluşan projelerini dayatıyor. Toprak rejiminde bir karmaşa var, mülkiyet rejiminde bir karmaşa var. Ve beraberinde Ermeni köylüsünün sıkıntılarının çok arttığını görüyoruz. Ve işin ilginç tarafı çok gözden kaçan kısmı ise bu dönemde de Ermeni direnişleri var, örneğin 1862’de Van kalesi savunması. Tarih kurgumuz artık yavaş yavaş bu anları da görmeye, anlamaya doğru gidiyor sanırım. Zartonk dönemi Van’dan anacağım üçüncü isim bir din adamı,  Sırvantsdyan. Gomidas gibi bir iş yapıyor Sırvantsdyan.  Din adamları için de bir kırılma dönemi. Gidip halk masalı topluyor ve Sasuntsi David gibi bir milli epik oluşturuyor, ki bu milli epikteki esas hikaye nedir? Güçlü düşmana karşı haklı bir azınlığın zaferidir. Bu aslında bence o dönemin ruh halini çok iyi yansıtıyor. Mesela Raffi çok önemli bir figür bu Zartonk içinde. Onu da açıklayayım, etnik-dini bir kimlikten modern ulusal bir kimliğe geçişten bahsediyoruz, Raffi de yine o Vaspuragan ‘network’ünün bir aktörü, ve sonra şunu görüyorsunuz: Van aslında kendini keşfedenlerden çok daha önce onları keşfetmiş bir yerdi. Aslında tarih yazarken bu çokça gözden kaçtı. Ancak 1878’ten sonra Tiflis Van’ı keşfediyor. Tarihi Hayastan keşfediliyor, Van keşif merakının merkezindedir. Bunu nereden görebilirsiniz, yazıya çiziye bakın o dönem üretilen edebiyata bakın, gidin Azkakragan Hantes’e bakın kimin hayat hikayeleri merak ediliyor? Van üzerine olan ilginin hiçbir yerle kıyaslanamayacağı zaten ortada. 

Şunu da soracağım, modern siyasal hareketlerin de yani milliyetçilik, sosyalizm vs  hayat bulduğu bir yer değil mi? Ermeniler açısından söylüyorum tabii.

Evet hayat bulduğu yer ama şu var. Van çalıştığımız zaman Van’ı çalışmıyoruz, hani derler ya ‘anlatılan senin hikayendir’, anlatılan büyük hikayedir, öyle. Van’ı çalışmak bunları görmemizi mümkün kılıyor. Cenevre’deki Hınçak hareketini anlamak çok kolay, öğrenci gidiyor, bakıyor, sosyalistler var, anarşistler var etkileniyor vs bunu anlayabiliyoruz, ya da Rus romantik devrimciliğinden etkilenen Taşnaklar, vs. onu da anladık ama Van bambaşka bir şey yapıyor ve soykırımı ve 1915’i anlamamızda Van’ın çok önemi var. Van’da başka vilayetlerde olmayan bir şey var, bu  Armenagan geleneği. Bu gelenek tesadüfen oluşmadı. Portukalyan radikal ulusal kurtuluşçuluğundan esinlenen, liberal milliyetçi hatta bazıları sonradan muhafazakar diyebileceğimiz bir gelenek. Van’ı ayırdeden şey Armenagan geleneğinin olması, yani liberal milliyetçi ama silahlı bir kurtuluş yolunu savunan bir organizasyonun olması. Çünkü Hınçaklar Taşnaklar aslında her yerde olabildiler. Biz hep şunu düşündük, sanki Osmanlı Ermenistan’ı bu Zartonkun yani uyanışın pasif alıcısı. Van onu da kırıyor ve yaratıcılığını mesela Armenaganları yaratmasıyla görüyorsunuz, onların  emsali yok başka yerde. Ve bu gelenek, bu maya tutuyor. Van’da 1896 direnişini biliyoruz, aslında 1889’da Başkale’de bir direniş var bunu da Armenaganlar organize ediyor. Şunun altını çizmek gerekiyor: 1915’i 15 yapan tarihi biz aslında pas geçtik. 1896 çok önemli bir kırılma noktasıydı . Şiddetin ne kadar kurucu bir şey olduğunu 1896’da görüyorsunuz. Bir defa neyi yıkıyor 1896 Van’da, onu söyleyeyim: Van 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekten parlıyor. Her taraf atölyelerle doluyor, tekstil, deri, mobilya. Gümüşçülüğü ve altını saymıyorum, büyük bir gelişim ortaya koyuyor. 1900’lere geldiğimiz zaman 1.500 işçi var, bildiğiniz proleter, zaten ilk grevler Van’da olacak. 1896 bu gelişimi bir defa süpürüyor, o Ermeni zenginleşmesiyle ortaya çıkan birikime çok büyük bir darbe vuruyor.  Hem kimlik açısından yeni bir süreç başlatıyor, hem de Van’ın birçok yeri yıkılıyor, yıkılan mahallelerden bazıları hiçbir zaman bir daha kurulmayacak.  Aykestan yani esas Ermeni mahallesi hep var aslında ama yukarıda güvenli bir yer olarak düşünülüyor. 1915’i mümkün kılanlardan biri de neydi, Ermeni mahallelerinin stratejik olarak savunulabilir olmasıydı. 1896’nın kimlik açısından önemi ise, dinle tanımlanan bir gruptan, mükemmel olmasa da milli kimliğe geçiş yapması.

Benim bir zamandır kafa yorduğum bir konu var aslında onu da yeri gelmişken sana sormak istiyorum. Van’ı yeni keşfediyoruz diyoruz ama aslında bu tip direnişler Osmanlı’da da oluyor asılında, bu direnişleri resmiyet dışı tarihçiler genel olarak olumlamışlardır, mesela Celali isyanları  vs. Bunlar o coğrafyada olduğu zaman olumlanmış, -sola yakın gibi duran tarihçiler için söylüyorum bunu- ama bu tarafta olduğu zaman görmezden gelinmiş, çünkü onlar Ermeni, çünkü onlar devlete başkaldırmış. Böyle bir bakış var mıdır acaba, kafama takılan bir konu bu, sana sormak istedim.

Ben bir şey söyleyeyim, çok güzel bir soru, bu böyle kalsın bence, cevabı da içinde zaten. Bir tek olumsuzlanmasıyla değil, görünmez olmasıyla da sorgulamak lazım. Bilmiyorum şu anda solu eleştirmek için en güzel zaman mıdır..

Van’daki Amerikan Misyonu’nda yetim çocuklar (1900 civarı)

Değil tabii, ben zaten tarihsel süreçten bahsediyorum..

Ama belki de doğru zamandır çünkü bu ben nerede yanlış yaptım sorusuna da bir cevap. En nihayetinde düşünürseniz; çok basit açıklamalardan kaçınmak lazım. Mağdur kategorisi de artık anlıyoruz ki sandığımızdan çok daha karmaşık, fail kategorisi de öyle. Ama burada bastırılmış bir grup var. Ve bu bastırılmış grubun hak talebi var. Bu soru durmalı ve bence cevap bile vermemize gerek yok bu sorunun kendisi zaten o.  

1915’e geleceğim daha doğrusu atlayacağım artık ister istemez. Van direnişine hep şöyle bakılmıştır resmi tarihte, tehcirin gerekçesi sayılır: “Hakettiler”. Durum nasıl peki?

Bir defa şuradan başlayalım. 1914’ün sonuna geldiğimiz zaman Ermeni cemaati, tarihinde hiç olmadığı kadar bölünmüş bir cemaatti. Komplo kurdular, isyan ettiler dediğiniz grup bu! Buradan başlayalım. Birbirine düşmanlaşmış bir gruptu. Ben 1908’e dönmek istiyorum, 1908’de bir devrim olmadı iki tane devrim oldu Osmanlı Ermenileri için. 1- İstanbul’da Jöntürklerin Abdülhamid’e meydan okumaları, 2- Patrik Mağakya Ormanyan’ın görevini bırakmaya  zorlanmasıyla sembolize edilen bir radikal dönüşüm süreci başladı. Bu da neydi, artık 1860’larda Nizamname ile başlayan sürecin son dönemeciydi bu, devrimcilerinin Patrikhane’nin Ermenilerin devlet karşısındaki esas ve tek temsilcisi olmasına yaptıkları nihai hamleydi. Artık şunu görüyorsunuz ki güç merkezleri artık Kumkapı değil Ermeniler için; daha fazla Pera. Parti büroları ve ofisleri oralardaydı. Ve Van’ın şöyle bir şeyi vardı. Bir tek Armenaganlar değil, bir de Tebi Yergir (Anavatana doğru) hareketi vardı, yani Armenagan dışında hareketler de orada kök salmaya başladı, Hınçaklar, Taşnaklar, ki 1896’da onların da payı vardı. Ama 1908’de Taşnaksütyun açısından şöyle bir durum oluyor. 1908’den hemen önce  bir ihanet olur, Tavo’nun ihaneti, meşhurdur. Neden olduğu tartışmalıdır, biraz kazıdığınız zaman bir aşk hikayesi, kırık bir gönül hikayesidir diyenler de var, bilemiyoruz. Ama Tavo şöyle bir şey yapıyor, Taşnakların orada biriktirdiği cephaneliği ve bütün isim listelerini veriyor ve Taşnaksütyun çok büyük bir darbe yiyor, Aram Manukyan dahil olmak üzere herkes hapiste. İşte talih bazen yüzünüze gülüyor ve muhtemelen hayatlarının kalan kısmını hapiste geçirecek insanlar bir anda devrim kahramanları olarak piyasaya çıkıyorlar, protokolde yer tutuyorlar. Ancak Ermeniler sadece  protokolde yer almıyorlar. Artık vilayetle ilgili karar alma mekanizmasında Taşnaksütyun’un çok önemli rolü var. Kısacası Van 1908-14 arasında büyük bir Taşnaksütyun etkisinde; Taşnaklar İttihatçılarla ittifaklarını çok büyük ‘maharetle’ kullanıyor. Bir defa Ermenilerin sıkça tasvir edildikleri gibi edilgen kurbanlar olmadıklarını Van’da net görüyorsunuz. Kimi Ermeniler çok etkiliydi. Ben zaten sunuşumda bir şey yapmaya çalıştım Ermenileri aktörler olarak anlatacağım dedim. Artık yeter, ben Ermenileri iyisiyle kötüsüyle aktörleştirmek, normalleştirmek  istiyorum. Ama başka bir şey daha oluyor bu arada; Taşnaksütyun  ittifaktan aldığı o gücünü, Ermeni diğer gruplara karşı da kullanıyor ve çok agresif bir tavır alıyor.  Ve bunu yaparken de İttihatçıların çok büyük desteğini alıyor, özellikle kiliseye karşı . Birçok siyasi cinayet işleniyor, bunların çok büyük kısmı da liberal milliyetçilere karşı Taşnakların işlediği cinayetlerdir. Ve bunların hiçbiri araştırılmamıştır, çünkü otoriteler Ermeni liberal  milliyetçilere yapılan saldırılara arkalarını dönmüştür, hiç kimsenin de şikayette bulunacak cesareti olmamıştır. Ama bu böyle olduğu zaman o cemaat bölünür, 1908’den 1914’e geldiğimizde Ermeni cemaati çok bölünmüş bir toplumdu. Bir de şunu söyleyeyim, Van 1913’ü 14’ü çok neşeli yaşadı. Düşünebiliyor musunuz, 1878’den 1914’e kadar mücadele verilen reform planının bir meyvesi bir Avrupalı ‘bölge valisi’ müfettiş Hoff Van’a varmış,. Bir karşılama töreni vardır, çok görkemlidir. Bir yandan da düne kadar ve hala Taşnakların ilişkisinin devam ettiği İttihatçı ekip var, tabii orada bir kırgınlık var artık, çünkü piyasada artık daha güçlü bir aktör var.. 

Bana çok tanıdık geliyor bunlar aslında ama oraya girmiyorum şimdilik.

Tabii, ama biz bu şekilde görmeye yeni başlıyoruz bu meseleleri, onun da altını çizeyim. Getireceğim 14’e ama bunları gerçekten söylemem gerekiyor, otursun bunlar yerli yerine. Ve 1914 Haziranında Van Ermenileri belki hayatlarında olmadıkları kadar umutlulardı. Umutlu ama bölünmüş bir topluluk. Ve bir bakıyorsunuz tam bunların ortasında bir savaş çıkıyor. İlk başta şunu söyleyelim 1915 ile ilgili: Van Ermeni soykırımının deprem üssüdür. Ne anlamda deprem üssüdür? İyimserlikten gerilimin ortaya çıkışına ve en nihayetindeki çöküşüne kadar o dönemin barometresidir Van. 

Ne oluyor peki Van’da? Nasıl başlıyor iş?

İlk başta birçok insanın duyduğu zaman çok şaşıracağı bir şey söyleyelim, Van’da savaştan sonra Taşnak lideri Aram Manukyan eline davul zurnayı alır, Ermeni mahallelerini dolaşır Ermeni gençlerini askere yazılmaya çağırır. İnsanlar isteksizdir. Onların isteğini artırmak için özellikle Taşnak gençlerinin yazıldığını söylesem size... Daha sonraları bence haklı olarak Vanlılar Taşnakları bu yüzden sorumlu tutmuşlardır, bu kadar öngörüsüz olamazdınız diye. Bence burada bir haklılık payı var, ve bir tek bu değil. Ve zaten o zamanki Van Valisi Tahsin bey’e bakarsanız “Van vilayetinde Ermeniler sorun çıkarmıyor tersine bu adamlar bize destek oluyor” diyor. Merkez sürekli bir  gerilim arıyor ama  o tam tersini söylüyor. Ama şunu de not düşeyim, artık Ermeniler dediğiniz zaman iktidardakilerin aklında olanlar Taşnaklar, çünkü zaten kalan kurumların o kadar içeriği boşaltılmış durumda ki. Her şey yolunda giderken Kasım sonunda bir gelişme oluyor, Timar etrafında. Jandarma ile İnknabaşdbanutyun (öz savunma) arasında çatışmalar oluyor, ve ondan sonra patlamalı bir  gelişme oluyor, Rus akımı var Kasım ve Aralıkta ve Ruslar çekildikten sonra da bir katliam, süpürme oluyor. Bir parantez açmak isterim, o zamanlar yani Kasım’da çok ilginç bir sahne oluyor, Müslümanlar büyük bir tedirginlik yaşıyor çünkü Van’daki bütün güvenlik gücü boşalıyor ve bir korku var. Bu arada şunu söyleyelim Taşnaklar örgütlü ve silahlı, Ramgavarların da gücü var, Van’da başka yerde olmayan bir tablo var, daha sonra bunu birçok Vanlı Ermeni anılarında yazmıştır, en isyan edecek zamandı bu, çünkü isyan etmenize bile gerek yok. Ama kimsenin aklında öyle bir şey yok ki! Ondan sonra tabii Cevdet’in işbaşına gelmesi. Cevdet gelmeyip Tahsin kalsa ne olurdu? Büyük resim değişir miydi, şüpheliyim. Cevdet’in bir paranoyası vardı ‘bu Van Ermenileri isyan edecekler’ bir de intikam senaryosu: ‘isyan ettikleri zaman da bunun bedelini biz Ermenilere ödetiriz’. Van’da bir isyan yoktur, Cevdet beyin bir komplosu vardır, buna karşı ölüm kalım savaşı veren bir halk vardır. Bu bizim Dersim isyanı dememiz gibidir aslında.

Van’da 1915’te ne oldu?

Ne oluyor 1915’teki o kırılma anında?

Şu oluyor ilk başta Şatak’ta bir şeyler oluyor. Bu olaylar da bir öğretmenin gözaltına alınmasıyla başlıyor. Ve kimi kaynaklara göre cepheye gidip gelmiş bir adam, yaralanıp geliyor, işin öyle bir karmaşık hali var. Ve ondan sonra bakın bu çok önemli, Cevdet ne yapıyor, oradaki Taşnaksütyun’un askeri faaliyetlerinden sorumlu İşhan’a “Git de araya gir de şu işi hallet gel” diyor. Bakın şimdi bunun hala mümkün olabilmesini düşünebiliyor musunuz? Neden soykırımla ilgili literatürümüzü baş aşağı etmemiz gerektiğinin çok iyi bir örneği. O kişi İşhan’ı çağırdığı zaman İşhan gidip orayı düzeltip geleceğini düşünüyor, ama bu sefer öyle olmuyor. Pusuya düşürülüp öldürülüyor ve arkasından Van Milletvekili  Vramyan tutuklanıyor, -ki o da sonra katledilecektir-  ve bunların hepsini de Van valisi üstlenir. Daha sonra “İki üç dğa’nın (Ermenice genç erkek) elinde oyuncak olmayacak bu devlet” diyor. Bu arada şu var, çok güçlü dediğimiz Taşnaklar bu olaydan sonra paralize oluyor, organizasyonel olarak liderlikten darbe alıyor. Korkunç hazırlıksız bir durumdalar, hani bazı kaynaklar aylar önceden hazırlık vardı diyorlar, hiç öyle değil. O yüzden de Van direnişinin başında Armenagan geleneğinden gelen ve ismi de Armenak olan bir Ramgavar olacak: Armenag Egaryan. Peki oraya nasıl geliniyor? Bu olaylardan sonra kentin ileri gelenleri vali ile görüşüyor, pazarlık etmeye çalışıyor. Ama şu çok kesin İran’da kaybeden bir hükümet, Ruslardan darbe yiyen bir hükümet, Sarıkamış’ta kaybeden bir hükümet bunun hesabını birisine çıkarıyor. Cevdet bey çok açık ortaya koyuyor, pazarlık olmayacağını. Devletin artık irtibat kurmayacağını söylüyor, “Cemaat olmaktan çıktınız siz artık” diyor. Bunun kendisi yok etme niyetidir. O yüzden şunu söylüyorum ben çalışmamda, Van “genocidal intent’in’” (soykırımcı niyet) ilk görüldüğü yerdir, Osmanlı topraklarında. Eğer siz 1862 direnişini bilmezseniz, eğer siz Başkale direnişini bilmezseniz , 1896’yı bilmezseniz, o şehrin Ermeni mahallerinin etrafındaki direnişi örgütleyemezsiniz. 1.000 kişilik silahlı bir kuvvet var Ermenilerin elinde, zaten çatışmalar başlamadan birkaç gün önce hendek kazılmaya başlanıyor. Hem şehir içi hem de Aykestan (Bağlar) mahallesinde kazılıyor ve 6 Nisan’dan sonra çatışma başlıyor. Tabii bu 19 Nisan’dır, takvim farkından dolayı. Bir taraftan Osmanlı tarafında binlerce Kürt milis var ama şu var ki Van’ın yerli Müslümanları katılmamıştır bu milislere, ilginçtir. Zaten direnişçiler de onlara yönelik bir bildiri yayınlıyor, ‘Bizim sizle işimiz yok’ diye. Van direnişi başka şeylerin sebebi değildir, Van direnişi, bir şeylerin sonucudur. Ondan sonra bunu bir sebep olarak kullandı hükümet. Şu nedenle kullandı ki, Van’la başlayıp bütün Ermenileri iç düşman olarak göstermenin gerekçesi olarak kullandı. Direniş sahnesi olağanüstü bir sahne. Dedim ya Van çok bölünmüş bir topluluktu, oradan çıkıp hiçbir bölünmüşlüğün kalmadığı bir anı düşünün. Bu arada Van değil sadece karışan, bütün Van vilayeti karışıyor. Ve diğer yerlerde katliamlardan kaçanlar özellikle Aykestan’a geliyor ve devlet özellikle girmelerini istiyor, kaynaklarını tüketsinler diye. Ama öyle bir dayanışmayla bunun üstesinden geliyor ki Vanlılar, gerçekten inanılmaz. Yüz yıl anlatabilirsiniz zaten Vanlı Ermeniler de bunu yüz yıl anlattılar. Sınıf ayrımları, hepsi ortadan kalkıyor ve tam komün ortaya çıkıyor. Çok büyük bir direniş oluyor ve bir şans da şu ki Ruslar ve Ermeni kuvvetleri Dilman’da zafer kazanınca Cevdet çekiliyor ve şehir Ermenilerin eline geçiyor ve o birlik ondan sonra dağılıyor. Bundan sonrası çok karmaşık.

İsterseniz bundan sonrasını ayrı söyleşi olarak yapalım çünkü o da önemli. Bu aşamada direnişe kadarki bölümü konuşmuş olalım.

İşin ilginç tarafı Van mesela Türk milliyetçiliği anlatısında ne kahraman Van’dır ne gazi Van’dır, Kürt anlatısında da bir yeri yoktur ama ben ilk Ermenistan ziyaretimde bunu gördüm, olur olmadık her şey Van Vaspuragan. Her Vanlı Ermeni mutlaka Ermenidir ama her şeyin ötesinde Vanlıdır, Vanetsidir. 



Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE