Seyirci gülmek istiyor ama unutmadan

Nar Ermeni Filmleri Festivali (POM)16-20 Kasım arasında Toronto’da 11. kez izleyiciyle buluştu. Bu yılki programa komedi filmleri damgasını vursa da, izleyici oylarıyla belirlenen En İyi Film ve En İyi Belgesel ödülleri yine Soykırım temalı filmlere gitti. Türkiye’den ‘Yitik Kuşlar’ ve ABD’den ‘1915’in Kadınları’ (Women of 1915) büyük ödülleri paylaşırken, jüri En İyi Film ödülünü Ermenistanlı yönetmen Anna Arevshatyan’ın ‘Günaydın’ına (Bari Luys) verdi.

Toronto’da düzenlenen Nar Ermeni Filmleri Festivali (POM), Ermeni sinemasının dışından da örnekler sunan Yerevan Altın Kayısı ve Los Angeles merkezli Arpa Uluslararası Film Festivali’nden farklı olarak, Ermeni sinemacıların çektiği ya da Ermeni dünyasıyla ilgili filmlere odaklanan tek film festivali. Bu sene 11. kez düzenlenen POM, şimdiye dek Diaspora’da en uzun süre ayakta kalmayı başaran, en etkili film festivallerinden. Bu nevi şahsına münhasır organizasyon, sinema emekçilerine filmlerini vefalı ve heyecanlı bir izleyici kitlesiyle buluşturabilme şansı tanıdığı için de ayrı bir önem taşıyor.

Önceki yıllarda Toronto Hamazkayin Gençlik Merkezi’nde düzenlenen festival, artık sadece Ermeni toplumunda değil, Toronto sanat ve sinema dünyasında da kabul gördüğünün bir göstergesi olarak, bu sene ilk kez farklı salonlara taşındı. Toronto’nun en eski sinema salonlarından Regent Theatre ve gözde mekânlardan Fareview Cineplex’te yapılan iki gösterimle, filmlerin genel izleyiciyle buluşturulması yönünde büyük bir adım atıldı. Dört gün süren festivalde, 14 farklı ülkeden, belgesel, kurmaca ve animasyon türlerinde 38 film gösterildi.

Aralarında Atom Egoyan’ın son filmi ‘Hatırla’ (Remember), Tom McCarthy’nin Oscar ödüllü ‘Spotlight’ı ve yapımcılığını ve yönetmenliğini ünlü Hollywood oyuncusu Meg Ryan’ın üstlendiği, William Saroyan’ın ‘İnsanlık Komedisi’ adlı kitabından uyarlanan ‘Ithaca’ gibi yüksek bütçeli filmlerin de yer aldığı festivalin bu yılki gözdesi ‘Yitik Kuşlar’ oldu. Ela Alyamaç ve Aren Perdeci’nin geçen yıl tamamladığı, çekimleri Türkiye’de yapılan ilk uzun metrajlı Soykırım filmi ‘Yitik Kuşlar’, gösterimi haftaiçine denk gelse de kapalı gişe oynadı. Film, hem festival jürisinden Onur Ödülü aldı, hem de izleyicilerin oylarıyla Yılın En İyi Filmi seçildi. Kanada’da olduğu gibi ABD’deki gösterimlerinde de diaspora izleyicisi tarafından çok sıcak karşılandıklarını ve beklenenin ötesinde ilgi gördüklerini ifade eden Alyamaç ve Perdeci, Soykırım sürecinde yaşanan acıları, şiddet ve vahşet dolu sahnelere yer vermekten kaçınarak, Soykırım hatıralarını duyarak büyümüş izleyicinin yaralarını kanatmadan anlatabilmeyi başardıkları için de POM jürisinin takdirini topladı.

POM’da bu yıl Türkiye’den Özcan Alper’in ‘Rüzgârın Hatıraları’ adlı filmi ve Deniz Özden’in Türkiye’de askerlik yapmanın zorluklarını yaşayan gayrimüslimleri konu alan ‘Ali Değil Ari Komutanım’ adlı belgeseli gösterildi.

‘1915’in Kadınları’na ödül

Festivalin belgesel kategorisinde en çok ses getiren filmi, Bared Maronian imzalı ‘1915’in Kadınları’ (Women of 1915) oldu. Dört Emmy alan ve Arpa Uluslararası Film Festivali’nde Armin T. Wegner İnsanlık Ödülü’ne değer görülen yapım, Soykırım’ın kadınlar üzerindeki etkilerine odaklanıyor. 1915’te ve sonrasındaki süreçte azmini yitirmeden nesiller yetiştirmiş, kendini Ermeni çocukları kurtarmaya adamış, Batılı misyoner kadınların hikâyesini anlatıyor. Titiz bir araştırmaya, kapsamlı bir arşiv çalışmasına dayanan ve Fethiye Çetin, Fatma Müge Göçek ve Richard Hovannisian gibi uzmanların görüşleri ışığında hazırlanmış olan yapım, Soykırım’ı kadın hikâyeleri üzerinden ele alan, bugüne dek yapılmış en kapsamlı belgesel. ‘1915’in Kadınları’ POM’da, hem Dr. Micheal J. Hagopian ödülünü, hem de izleyici oylarıyla verilen En İyi Belgesel ödülünü aldı.

İlgi çeken bir diğer belgesel ise, izleyicinin yakından tanıdığı yönetmen Nigol Bezjian imzalı, 2005 yılında şaibeli bir şekilde kapatılışına kadar neredeyse 80 yıl boyunca yatılı Ermeni öğrencilere vermiş, Güney Kıbrıs’taki Melkonian Lisesi’ni konu alan şiirsel ve vurucu yapım, ‘Işık Mabedi’ (Temple of Light) oldu. Melkonian mezunu izleyicilerin gözyaşları içerisinde izlediği film, buranın birçok insan için okuldan çok daha fazlası olduğunun kanıtıydı.

Bu yılki festivalin benim için en hoş sürprizi ise, Ermenistanlı usta belgeselci Arman Yeritsyan’ın ‘Bir, İki, Üç’ (One, Two, Three) adlı uzun metrajlı çalışması oldu. Üyeleri yalnız yaşayan yaşlılardan oluşan ‘Seçilmişler’ adlı dans grubunun, izleyiciye umut ve yaşama sevinci veren hikâyesini konu alan film, yakın zamana kadar yeterince ilgi görmeyen, sinemanın ancak birkaç yıldır keşfetmeye başladığı yaşlılık ve aşk temalarına derinlikli bir katkı sunuyor. Belgesel, POM’dan ödülle döndü.

Bu sene komedi revaçta

Festivalin geçen yılki programı Soykırım’ın 100. yılına adanmış ve altı gün boyunca çoğunlukla Soykırım konulu filmler gösterilmişti. Bu yıl ise geçen seneki ağır havadan eser yoktu; komedi ağırlıklı bir program sunuldu izleyiciye. Başta Serge Avedikian’ın son filmi ‘Ermenistan’da Kaybolmak’ (Lost in Armenia) olmak üzere, çeşitli alanlardaki çalışmalarıyla kendini ispatlamış yetenekli sanatçılar Vahe Berberian ve Vahik Pirhamzei’nin yol komedisi ‘Yerevan’da 3 Hafta’ (3 Weeks in Yerevan) en çok izleyici çeken filmler oldular. Avedikian’ın, Azerbaycan’dan Paris’e dönmeye çalışırken kazara kendini Ermenistan’da bir sınır köyünde bulan Fransız komedyen Jean-Paul Bolzec’in hikâyesini nükteli bir dille anlattığı ‘Ermenistan’da Kaybolmak’, ülke halkının günlük hayatta başa çıkmak zorunda olduğu rüşvet, mafya ve diasporaya bağımlılık gibi sorunlara ince eleştiriler getirerek, basit bir yol hikâyesi ve kültür komedisi olmanın ötesine geçiyor. Vahe Berberian’ın yönetmen ve oyuncu olarak ilk film denemesi olan ‘Yerevan’da 3 Hafta’ ise, Los Angeles’lı iki Ermeni yönetmenin Ermenistan’da film çekme serüveninin eğlenceli hikâyesini konu alıyor. Yönetmenlerinin de konuk olarak festivale katıldığı bu iki film, son yıllarda Ermenistan sinema endüstrisini etkisi altına alan komedi furyasını hatırlatırken, izleyicinin gülme ihtiyacını fazlasıyla giderdi.

Sonuç olarak, sunduğu dopdolu programla, dünyanın dört bir yanından sinema emekçilerini bir araya getiren, Ermeni sineması dahilinde yeni bağlantıların kurulduğu, projelerin tartışıldığı, yönetmenlerin izleyici ve eleştirmenlerin tepkilerini ölçebildiği nadir platformlardan olma özelliğini bu yıl da korudu POM. Festival giderek, Ermeni sanatının ve kültürünün, taze kanla beslendiği ve can bulduğu bir oluşuma dönüşüyor. Gönüllülerin emeği, Toronto’da yaşayan Ermenilerin ve Ontario Sanat Konseyi’nin katkılarıyla ayakta duran festival, Kanada’nın çokkültürlü yapısı açısından da büyük bir kazanım. 

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema



Yazar Hakkında