Aramanın ilmi

ADALET ÇAVDAR 

Hayatta bazen sizi peşi sıra sürükleyen hikâyeler karşınıza çıkar. Bir yerde yolunuz o hikâye ile denk düşer ve onu omzunuzda ister istemez taşımaya başlarsınız. Bir resim, bir şarkı, bir hikâye, bir isim… Ne olduğu farketmez sizin için her şeyden habersiz ve her şeyden öte bir anlam kazanır ve onun hikâyesini öğrenmeye, öğrenince de herkese anlatmaya çaba sarfedersiniz. Gülfem Pamuk’un yazdığı ve 2016 Everest İlk Roman Ödülü’nü alan eseri ‘Kitab-ı Siyah Kalem’, bu keşfedilmeyi bekleyen hikâyelerden birinin anlatıldığı bir roman. Çok ama çok uzun zaman önce kaybolmuş bir hikâyenin peşine düşüp, onun hikâyesini öğrenmeye çalışan bir kadının kendi keşif sürecinin hikâyesi aynı zamanda. 

Bir hikâyenin peşinde

Gülfem Pamuk yazdığı romanla bir hikâyenin peşinden gidiyor. Yurtdışında doktorasını yapan bir öğrenci olan Elif, yıllar önce denk geldiği ve sonrasında da bir şekilde kendini hep onun peşinde bir iz ararken bulduğu Mehmed Siyah Kalem’i kendisine doktora tezi konusu olarak seçiyor. Elindeki kaynakların sınırlı olduğu ve hakkında pek bir bilginin bulunmadığı Mehmed Siyah Kalem hakkında çalışmanın bir hayli zor olduğunu anlatmaya çalışsa dahi doktora hocasının sözünü dinlemek yerine kendi inadının peşinden gitmeyi tercih ediyor Elif. Mehmed Siyah Kalem’in yaşadığı coğrafya ve zaman bile bilinmezken bir bilinmezin peşinde dolanıp duruyor.

Yaşamı ve kimliği tarih içerisinde silinmiş usta bir nakkaş Mehmed Siyah Kalem’in bir zamanlar yaşamış olduğunu kanıtlayan yegâne şey bugüne kadar hasbelkader bir şekilde gelmeyi başarabilen eserleri. Türkiye’de ve dünyada hakkında çalışmaya çalışan pek çok insan olsa dahi ellerindeki kaynakların sınırlılığından ötürü pek bir yol alabildikleri söylenemiyor. Resimlerinde gündelik hayatın öğelerine bir hayli yer verse de Siyah Kalem’in eserlerinin bir diğer ve en önemli özelliği belki de cinler, yaratıklar, demonlar çizmesi ve çizdiği her şeyin bir hikâye anlatıyor olması. Bu hikâyeler yazılı olmadığı ve resimlerin taşındığı ruloların parçalanması sonra o parçaların karmaşık bir şekilde albümlere yapıştırılmasıyla her şey kayboluyor. 

Gülfem Pamuk, Elif’i Mehmed Siyah Kalem’i eserlerinden kalanları görmesi için Topkapı Sarayı kütüphanesine getiriyor romanın içerisinde. Elif eserlerin gerçekleriyle karşı karşıya kalınca iyice karışıyor aklı. İstanbul’da doktora tezine yardımcı olması için Cambridge’deki hocasının referansıyla tanıştığı Lam çıkıyor karşısına. Elif’in Lam ile buluşmasıyla Mehmed Siyah Kalem’in hayatına iyice işlemesi aynı zamanlarda oluyor. Tek başına içinden bir türlü çıkamadığı hikâyeyi çözmesine yardımcı olmaya çalışıyor Lam. Bir hoca aynı zamanda bir arkadaş olarak giriyor Elif’in hayatına, bir sırrı çözmeye çalışırken yoldaş oluyor aynı zamanda.

Gülfem Pamuk, Kitab-ı Siyah Kalem’i biraz dünden biraz bugünden anlatıyor hikâyeyi aynı adama âşık iki ayrı zaman diliminde yaşayan iki kadının ağzından daha çok. Hali hazırda elimizde olan ve daha fazlası hiçbir şekilde edinilemeyen Siyah Kalem’in hayat hikâyesini onun yaşadığı dönem içerisinde bir dil ve anlatımla anlatıyor yazar Elif’in hikâyesinin yanı sıra. Siyah Kalem’i anlatırken Hurufiliği’de döküyor ortaya Gülfem Pamuk. Harflerin ilmine ve kelimelerin evrende her şeyden daha evvel olduğuna inanan Hurufilerin hikâyesinin içerisinden çıkarıyor Siyah Kalem’in hikâyesini. 14. yüzyılda yaşamış olan Fazlullah Esterabâdî’nin (Nâimî) kurucusu ve önderi olduğu bu hareketin içerisinde bir zaman ve bir yerde geçiyor Mehmed Siyah Kalem.

Kelimelerin ilminden, onların oluşların ve ayrılışlarından her harfin kendince bir anlam ve rakam ifade ettiğinden ve bütün bu ilmin nasıl örüldüğünden bahsediyor Gülfem Pamuk romanın içerisinde. ‘Ol’ haliyle başlayan dünyanın içerisinde insanın olduğu halleri de anlatıyor. Kibri, kıskançlığı, gerçek ve ilahi olan aşkı, sabrı ve aramayı anlatıyor. Bütün bu anlatım içerisinde insan harflerin aslında ne kadar ulvi olduklarını düşünüyor ister istemez. Kelimenin hatırının bizim dilimizde hiçbir kıymetinin kalmadığını ve bir ömür boyunca onu nasıl incittiğimizi hatırlatıyor.

Bir ilk roman olmasına rağmen dil, üslup ve biçim bakımından bir hayli başarılı ve akıcı olsa dahi roman kurgusu içerisindeki ufak tefek bazı hatalar insanın gözüne çarpmıyor değil elbette. Yine de 2016 içerisinde yayınlanan ilk romanların içerisinde oldukça iyi bir yerde duruyor ‘Kitab-ı Siyah Kalem’. 1979 doğumlu olan ve tamamladığı hukuk eğitimi sonrasında halen Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışma hayatına devam eden Pamuk’un yazarlık hayatına devam edip etmeyeceğini ise bize elbette zaman gösterecektir.

Kitab-ı Siyah Kalem
Gülfem Pamuk
Everest Yayınları
318 sayfa.