‘Bu ülkede pek kaçınılmayan bir günah’

MURAT CANKARA

Hitler’in Kavgam’ı Üzerine Bir Analiz: Nasyonal Sosyalizmin Poetikası’, Tanıl Bora’nın sunuşu, iki bölüm ve bir sonuçtan oluşan incecik bir kitap. Taptaze bir olay üzerine yazılmış: Çok uzak olmayan çok çirkin zamanlarda devlet tarafından evlenen çiftlere hediye edilen ve 2015 yılı sonuna kadar yeni baskısı yapılmayan sıkıcı ve yalan dolu bir kitabın okurlarıyla yeniden buluşması. Her nasılsa bu meşum kitabın telif hakkı Bavyera Maliye Bakanlığı’nda kalmış. Onlar da kitabın yeniden yayımlanmamasını sağlamışlar. Uluslararası telif hakkı yasası gereği yazarının ölümü üzerinden 70 yıl geçince de, tüm çabalarına rağmen, kaçınılmaz son gerçekleşmiş: Kitap 2016 başında Münih Çağdaş Tarih Enstitüsü tarafından yayımlanmış, baskısı hemen tükenmiş, yeniden basılmış ve nisan ayı itibarıyla çoksatarlar listesinin başına oturmuş. Gerçi enstitü kitaptaki fikirlerin potansiyel okurlar tarafından ‘doğru’ anlaşılmasını önlemek için dipnot ve açıklamalarla donatılmış ve orijinal metnin dört katı hacminde bir edisyon hazırlamış, fakat neticede kitap yılın ilk yarısında sadece Almanya’da 80 bin satmış.      

1990’lardan bu yana

Albert Koschorke’nin niçin böyle bir inceleme yazdığını anlamak zor değil. Ben bu satırları yazarken, ya da siz okurken, eminiz ki dünyanın bir yerlerinde kitabın önsözüne dahil edilebilecek birşeyler oluyor. Anlayabildiğim kadarıyla Koschorke şöyle düşünüyor: II. Dünya Savaşı dehşetinin ardından çareyi milliyetçilik belasından kurtulmakta bulan ve kolektif bir öğrenme sürecine girerek birlik oluşturmaya çalışan Avrupa 1990’lardan itibaren sallanmaya başlıyor ve bugün gelinen noktada, iki dünya savaşı arasındakine benzer bir kutuplaşma var. Üstelik bu kez ABD de coştu. O halde bu öğrenme sürecinin başarısını sorgulamak, totaliter rejimlerin ve faşizmin ürettiği mitlerin nasıl yayıldığını anlamak, geçmişten ders alma kapasitemizi gözden geçirmek gerekiyor. Olan ve bir türlü bitmeyeni bir kişiye ihale etmek, onu şeytanlaştırmak ya da düşüncelerini tabu haline getirmek, fanatizmin kör olduğunu ve samimi bir inanca sahip olduğunu varsaydığımız fanatiklerin tutarlı bir birlik oluşturduğunu düşünmek de işimizi kolaylaştırmıyor. İşbu kitapçık, içinde bulunduğumuz radikalleşme ortamında, “diktatoryal kitapların 20. yüzyıldaki ilk örneği olan Adolf Hitler’in ‘Kavgam’ı”na da bu gözle bakmayı amaçlıyor.

‘Adolf Reis’in kitabı

Tanıl Bora’nın sunuşunda ‘Kavgam’ın Türkiye’deki macerasına dair ürkütücü ayrıntılar da var: 2005 yılında iki ay içerisinde 100 bin satmış. Kitap hakkında sosyal medyada dile getirilen yorumlar ise rakamlardan daha dehşet verici. ‘Adolf Reis’in ‘hayatı sorgulatan’ bu çalışmasının, “Kuran’dan sonra her Müslümanın okuması gereken ikinci kitap” olduğunu iddia edenler var diyeyim, gerisini siz düşünün. Pek çok paylaşım sitesinde Kuran’dan katbekat fazla indirildiğini ve görüntülendiğini, piyasada onlarca yayınevinden baskısının bulunduğunu kendi gözlerinizle de görebilirsiniz.       

Koschorke ilk bölümde Gustave Le Bon, Robert Darnton, Victor Turner gibi sosyolog, tarihçi ve antropologlara atıfla kavramsal ve teorik bir zemin hazırlıyor. Kitabın geri kalanında da Hitler’in metninin nasıl bir propaganda aracına dönüştüğüne, lider Nazi kadrosuna ve kitlelerine ne vaat ettiğine, ama daha da önemlisi bunu nasıl yaptığına odaklanıyor. Diğer bir deyişle Koschorke’ye göre önemli olan, Kavgam’ın ideolojik mesajından ziyade yapısıdır. Zira metin çelişkilerle dolu, sıkıcı bir metindir. Hitler hem sermayenin sahibi hem de antikapitalizmin itici gücü olarak gördüğü Yahudilerin kökü kazınırsa sınıf mücadelesinin sona ereceğini iddia ediyor; taleplerinin çoğu da, amansızca eleştirip şeytanlaştırdığı sosyal demokratlarınkilerle örtüşüyor; daha ne olsun! Öte yandan Koschorke metnin boşluklarının, çelişkilerinin, müphemliğinin, uzlaşmasız kararlılık ve kavgacılığının, yalanlar ve yarı-doğrular vasıtasıyla yarattığı karmaşanın, satır arasında vaat ettiği haz imkânının; birbirinden çok farklı sos-yal gruplara ait insanlara kendi radikal hayallerini gerçekleştirebilmek için hareket alanı sunduğunu öne sürüyor. Nasyonal Sosyalizmi bir din değil bir araç olarak gören bu pragmatik kişiler için antisemitizm bir bahanedir; onlar Nazi sistemi içerisinde kariyer basamaklarını hızla tırmanırlar.

Tanıl Bora’nın “bu ülkede pek kaçınılmayan bir günah” olarak nitelendirdiği Kavgam, tuzaklı bir başlığa sahip; insan ondan söz ederken bile kendisini ona kaptırmış oluveriyor. Şu halde, başlıktan başlamalı.

Hitler’in Kavgam’ı Üzerine Bir Analiz
Albrecht Koschorke
Çeviri: Ayşe Kurultay
İletişim Yayınları
95 sayfa.