Aşk bazen başınıza gelen en büyük felakettir

ADALET ÇAVDAR

Aşk üzerine kurulmuş en büyük cümleleri arıyorum, en güzel cümlelerin en kişisel olanlar olduğunu sanıyorum. Herkesin kendi biricikliğine dair duydukları ve kendileri için biricik olanlara kurdukları cümlelerin, kullandıkları kelimelerin her harfinin hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Bizler ki “Sevgi neydi? Sevgi emekti” repliğini defalarca seyredip filmdeki o fotoğraf karesini aklına kazımış neslin çocuklarıyız. Sevgi neydi, aşk neydi, ayrılmak neydi, kavuşamamak neydi az çok biliriz. 

Hebanın romanı

Umut vardır aşkın içerisinde biriyle beraber hayatın dönüşebilme arzusu, sevmeye niyet etmektir sevilebilir olduğuna ikna olmaktan daha çok. İyiliği ve kötülüğü bir arada barındırır; inat vardır, öfke vardır; özetle bir delilik anıdır gözleri kör eden ve elbette herkesin tanımları kendince başka başkadır. Mehmet Eroğlu’nun son romanı ‘Mermer Köşk’ içerisinde sevme, yaşama, kavuşma arzuları var ve bu arzuların başa gelince çekilmek zorunda olan kocaman acıları. Ne kavuşabilir, ne ayrılanabilir hikâyelerin içerisinde ömürlerin yanışları var, hebanın romanı gibi ‘Mermer Köşk’. Bir aşk bazen kocaman bir hatadır dercesine yazılmış bir roman.

Aslında kocaman bir klişe var romanın mimarisinin temelinde. Hırslı, başarılı, gururlu ve yakışıklı ama maddi olarak varlıklı olmayan ve bir çekirdek aileye sahip olmayan genç bir adam olan Uğur’un; zengin, güzel, şımarık ve korkak bir kadın olan Öykü’ye aşkı. Bütün bunlara şahit olan kocaman bir köşk, zenginliği dünya aleme göstermek için kurulan ve içinde bir parça huzuru asla barındırmayan eve dönüşmeye başaramamış bir bina.

Avukat Uğur’un hikâyesi

Ablasının ve teyzesinin elinde annesinin ve babasının hikâyesini bilmeden büyümüş ve bir hayli zor koşullarda başarılı bir öğrenci olarak Hukuk Fakültesi’ni bitirip avukat olan Uğur’un hayatı, ilk iş deneyimi olarak girip çalışmaya başladığı hukuk bürosunda Öykü ile tanışmasıyla değişiyor. Güzelliği ile kendine herkesi aşık etmeyi başaran zengin ve saygın bir ailenin iki kızından biri. İstediği her şeyi özel öğretmenlerle vasıtasıyla öğrenen, her şeyden hemen sıkılan, kendine dair bir hayali çok uzun süre kuramayan ve ipleri tamamiyle annesinin elinde olan.

Bu karşılaşma aslında iki ana karakterinde kendilerini ve hayatlarını sorgulamaya başlamalarına neden oluyor. Bu sorgulama içerisinde öfkelerini, nefretlerini ve arzularını öğreniyorlar. Aşık olmadan evlenmek istemeyen Öykü’nün aşık olduğu adama bunu söylemeye bile cesaret edemiyor. Bir türlü annesinin elinden hayatını kurtaramayan Öykü, aile olarak yaşadıkları peş peşe gelen trajedilerin sonunda hayatını kendi yönetebilir hale gelir ama her şey çoktan bitmiştir. Uğur ise gözünü bürüyen hırsla ve inatla kendi hayatını mahvetmiştir.

Yıllardır benzer şekilde sinemada, televizyonda seyrettiğimiz zengin kız fakir ama gururlu erkek aşk hikâyelerinden farklı ‘Mermer Köşk’, aşkın mükemmel, kavuşunca bütün kötülüklerden arındığı ve mutlu sonla biten hikâyelerden biri değil. Hırs, haset, kin ve bilinmeyen karanlık portrelerle dolu bir kurmacası var. Aşkın yokediciliğini, kötücüllüğünü anlatan bir roman. Kendi olmaktan vazgeçen ve hırsların kör ettiği gözlerle kendilerinin ve etraflarındaki herkesin hayatını alt üst eden insanlarla dolu, sadece Uğur ve Öykü’nün aşkından ziyade kimin hayatına biri girse ‘Mermer Köşk’ün içerisinde o hikâyenin altından kocaman bir trajedi çıkıyor.

Romanı sırtlayan temeldeki ana aşkın dışında bugüne ve bugünün kadın erkek ilişkilerine dair birçok şey söylüyor Mehmet Eroğlu. Gücün, egonun, kibrin insan hayatını nasıl alt üst ettiğine ve bunlarla örülü hayatların asla gerçek olmadığına değiniyor. Yapmak değil yıkmak üzere kurulan düzenlerin hepsini eleştiriyor.

Günümüzde ve Türkiye’de…

‘Mermer Köşk’, Türkiye’de günümüzde zenginliğinin devamını sağlayabilmek için iktidara nasıl yakın durulmasını anlatıyor. Paranın sağlık, huzur, mutluluk ve iyilik getirmediğini, insanın her şeyi olsa da ölümden kaçışın asla olmadığını bugün bu ülkenin kendince saygınlarının yaşadıkları yalan hayatı sunuyor okuyucusuna. Magazinin hayatın gündemi olduğu ve görünmek için yaşanan hayatların aslında sadece kocaman bir boşluk olduğunu gösteriyor. İnsanın içerisinde peyda olan kötülük tohumundan üzerine ne giyerse giysin mutlaka göründüğünü, paranın o kötülüğe bir nevi saygınlık kazandırdığını da anlatıyor.

Mermer Köşk
Mehmet Eroğlu
İletişim Yayınları
512 sayfa.