Akit'in 'derin' karalama kampanyası

Akit gazetesinin Ali Bayramoğlu'nu hedef alan karalama kampanyasına Etyen Mahcupyan da tepki gösterdi. Zaman’daki köşesinde bugün (27 Haziran Çarşamba) kaleme aldığı yazısında, Akit’in Bayramoğlu'nu hedef alan kampanyasının büyük bir planın parçasını olduğunu ifade eden Mahçupyan, Akit'in kampanyasının derin odakların işi olduğunu ve Ali Bayramoğlu'nun özenle seçilmiş bir hedef olduğunu belirtti.

Hrant Dink cinayetine gidilen yolda Hürriyet öncülüğünde medyanın üstlendiği operasyonel işlevini, artık marjinal gazeteler ve web siteleri üzerinden yürütüldüğünü kaydeden Mahçupyan, Akit'in kampanyasının derin odakların işi olduğunu ve Ali Bayramoğlu'nun özenle seçilmiş bir hedef olduğunu belirtti.

Laik demokratlar ile muhafazakârlar arasındaki en güçlü ortak paydalardan biri olan Ali Bayramoğlu'nun Yeni Şafak'tan kopartılmasının Türkçü çevreleri çok mutlu edeceğini vurgulayan Mahçupyan, bu sayede yeni bir fay hattı oluşturulmak istendiğini yazdı.

Etyen Mahçupyan'ın 'Ahlaki idrak' başlıklı yazısı:

İstikrar kazanan AKP dönemi altında Hürriyet'in işini şimdi üstlenenler ise, ciddiye alınmaması tavsiye edilen marjinal gazete ve web siteleri. Şimdi haber önce orada üretiliyor ve 'büyük' basın 'görmezlikten gelemeyeceği için' o haberleri gönül rahatlığıyla 'ballandırabiliyor'. Günümüzün kritik meselesi ise artık misyonerler değil... Bilindiği gibi onlar bir anda buharlaştılar... Bugünün meselesi İslami kesim ile laik demokratlar arasındaki bağın kopartılması ve böylece İslami kesimin yeniden ideolojik açıdan 'Türkçü' kuşatma altına alınabilmesi. Hedef alınabilecek çok sayıda insan da doğrusu yok... Ama en 'iyisi' Ali Bayramoğlu...

Yeni Şafak'ta gazetenin en itibarlı yerinde haftada beş kez yazıyor. Hem hükümete yakın, hem de onu eleştirecek kadar özgür. Ama derinde yatan asıl tahrik edici neden galiba başka: Ali ahlaki duruşa sahip çıkmak için elinden geleni yapan bir gazeteci. Satın alınması mümkün olmayan, manipülasyona alet edilmesi çok zor olan biri. Ali sembolik önemde bir gazeteci...

Laik demokratlarla İslami camia arasındaki temasın en sıcak, en hakiki, en işlevsel noktası. Onun Yeni Şafak'tan, hele İslami kesimin tepkisi nedeniyle ayrılması, kim bilir Türkçü çevreleri ne denli mutlu ederdi...

Dolayısıyla Ali'nin Ermeni olduğu gibi gülünç ötesi bir duyum üretiliyor ve esas sorunun etnik kimliği değil 'Ermeniciliği' olduğu söylenerek ırkçılıktan kurtulmaya çalışılıyor. Bu girişimin ilkelliği bir yana, tabii ki asıl niteliği ahlaksızlığıdır. Hedef Ali olduğu ölçüde bu ahlaksızlık daha da sırıtmakta, olayı tezgahlayanların kimliksel özelliği olarak ortaya çıkmakta.

Birçoğumuza ilk duyuşta yadırgatıcı gelebilir, ama bütün milliyetçilikler ve bu meyanda milliyetçileşmiş dindarlık ideolojileri ahlaksızlığı içselleştirmeye, hatta onu işlevselleştirmeye son derece yatkındır. Bu Ermeni milliyetçiliği için de böyle, Türk veya Kürt milliyetçiliği için de... Aynı şekilde Katoliklik veya Sünnilik üzerinden milliyetçilik üreten ideolojiler için de... Doğruyu bilmekle yetinmeyen, doğruyu hayata geçirmek üzere her türlü aracı mubah gören yaklaşımlar, bir süre sonra önlerinde engel gördüklerini yalan ve iftira ile kirletmeye teşebbüs ederler ve onları bir biçimde sistemin dışına atmayı kazanç sayarlar.

Siyaset onların gözünde bir dizi fethedilecek kale, talan edilecek sosyal zemin, ganimetinden yararlanılacak siyasi imkandır... Bu amaç uğruna gözleri körleşir, utanmayı unutur, hayasızlığı kendi kişilikleri haline getirirler.

Ali gibi insanlar doğal olarak korunmasızdır... Onlara 'vurmak' kolaydır. Ama bu tür olaylar toplumsal ahlakın da ölçüsü olurlar. Hrant bu ahlakın sükut ettiğine dair bir örnekti. Bakalım geçen zaman İslami kesimde yeni bir ahlaki idrak uyandırmış mı...

Kategoriler

Güncel Basın