OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Özlenen bürokrat, özlenen devlet

15 Mart’ta değabah seçiminin tamamlanmasından hemen sonra İstanbul Valiliği’nden gelen mektubu okuyunca içim pır pır etti. “İşte” dedim kendi kendime, “İşte özlenen bürokrat, işte özlenen devlet”. Hani, serde erkeklik olmasa mutluluktan oturup ağlayacağım.

Şehrimizin vali yardımcısı, gene bu şehrin kadim topluluklarından ve kendi idaresi altında olan Ermenilere karşı ne kadar ilgili, onların diline, kültürüne, ananelerine ne kadar vâkıfmış meğer. Aşk olsun! ‘Değabah’ kelimesi nedir, ne için kullanılır, Türkçe karşılığı nedir, biliyormuş. Efendim, bazı münafıklar diyorlar ki, “O bunları nereden bilsin, içerden birileri sufle vermiştir.” E dostlar, öğrenen, öğrenmeye istekli insana karşı biraz daha müsamahalı olmak gerekmez mi? Hangimiz, bir şeyler öğrenirken yardımcıya ihtiyaç duymadık ki? Bilakis, biraz yüreklendirici olmamız gerekir. Paregentan geçti ama bakın önümüz Dzağgazart, Avak Şapat, derken Zadig... Eminim vali yardımcımız bunları da öğrenecektir. Merelots’ta da ölmüşlerimize bir taziye yayımlarsa hiç şaşırmam. Nihayetinde, Yeni Türkiye böyle ilgili, bilgili ve kültürlü bürokratların omuzlarında yükselecektir!

Ya devletimizin, Ermeni cemaatinin iç huzuruna ve birliğine gösterdiği hassasiyete ne demeli? Ne desek az! Biz hep zannediyorduk ki devletin amacı öteden beri, Ermenilerin de içinde bulunduğu gayrimüslim toplulukların nüfusunu mümkün olduğu kadar azaltmak, onları zayıflatmaktır. Halbuki devlet, bizim birliğimizi ve dirliğimizi gözetiyormuş. Beynelmilel seviyede çok önemli sorunlarla uğraşsa da, sorumlu bir baba gibi bizi göz ucuyla takip etmekte, birbirimize girmememiz için tetikte beklemekteymiş. Vallahi, gene aşk olsun! Tamam, küçük bir teşhis hatası yapmışlar, Ermeni toplumunun huzurunun tesisinin, usulünce ve demokratik biçimde ve bir an önce, bir patrik seçmekten geçtiğini anlayamamışlar. Ama o kadar kusur kadı kızında da olur. Önemli olan, bizim huzurumuzu gözeten asilane ve halisane niyet değil mi? Niyet bu olduktan sonra, devletimiz de huzurumuz için bir an evvel bir patrik seçimi yapmamız gerektiğini anlayacaktır. O yazıda, “patrik seçimiyle ilgili esasi usul ve teamüllerin cemaatimizce yakinen bilindiğinden” bahsediliyor ki çok doğru; evet, biliyoruz ve tam da bildiğimiz için atılması gereken adımları atıyoruz.

Aynı yazıda, “seçim sürecinin başlatılmasının hukuken mümkün olmadığı” söyleniyor. Biz de, hem patrik seçimlerini, hem Patrikhane’nin görev ve yetkilerini, hiçbir mugalataya yer bırakmayacak biçimde düzenleyen bir yasal mevzuat olsun isterdik. Ama yok. Dolayısıyla, işler mümkün olduğunca 1863 Nizamnamesi’ne göre yapılmaya çalışılıyor. Geçenlerde sağlam bir hukukçu olan ama Ermeni toplumunu, tarihini, işleyişini vs. bilmeyen bir dostumla 1863 Nizamnamesi’nin hukuki geçerliliğini konuşuyorduk. Sistematik olarak şu soruları sordu: “Cumhuriyet kurulduktan sonra bu nizamname resmen ilga edilmiş mi?”; bildiğim kadarıyla hayır. “Peki, cumhuriyet, nizamnamenin düzenlediği işleri düzenleyen yeni mevzuat yaratmış mı?”; Bakanlar Kurulu’nun 1961’de çıkarıp, 1990 ve 1998’de her seferinde bir seferlik olmak üzere yenilediği patrik seçim talimatnamesinden bahsedilebilir ama bunlar nizamnamenin kapsamında dokümanlar değil. “Öyleyse” dedi, “nizamnamenin geçerliliğinden pekâlâ bahsedilebilir, zira bugün biz hâlâ 1910’lardan kalma kimi kanunları aynı mantıkla kullanmaya devam ediyoruz.” Tartışılır. Valilik’ten gelen yazıyı da kendisine okuduktan sonra yorumu şu oldu: “Bu yazı idarenin ilerde kendini güvene alabilmek için yazdığı bir değerlendirme yazısıdır ve şu noktada bir bağlayıcılığı yoktur.” Bunu, Sebu Aslangil, Luiz Bakar gibi, Ermeni toplumunun değerli hukukçuları da söylüyor zaten. Ama işte, ‘dışarıdan’ bakan bir hukukçu gözü de aynı şeyi görüyor diye söyledim.

Dolayısıyla, bu son yazıyı devletimizin bize gösterdiği ilgi ve şefkatin bir göstergesi gibi kabul ve teşekkür etmeli ve kenara koymalıyız. Yazıda da dendiği gibi, sonuçta devlet, Vali Yardımcısı eliyle bir değerlendirme yapmıştır ki bu mevzular, bürokratik ve siyasi seviye olarak vali yardımcılığı mertebesini de aşar. Fakat, biz o değerlendirmeyle hemfikir olmak zorunda değiliz. Aldık, okuduk teşekkür ederiz ama hedefimiz yani Ermeni toplumunun huzuru ortak olsa da, o hedefe farklı yollardan gidileceğini ‘değerlendiriyoruz’.

Ruhanilere not: Bu toplumun din adamları değabah seçimi sırasında sorumluluk örneği göstermişler, toplumun isteklerine bigâne kalamayacaklarını ortaya koymuşlardır. Değabah seçiminde ortaya çıkan sonuç, konuşmanın, diyaloğun sonuç alacağına dair umutları artırmıştır. Ne mutlu halkıyla bir olan ruhanilere! Bu noktadan sonra da onlara düşen, iradelerinin arkasında ve gene halkla birlikte sağlamca durmaktır. Sakın ola ki korkmasınlar, tehditlere kanmasınlar! Değabah seçim sonucu alınlarının akıdır.