Cumhuriyet: Hayali suçlamalar ve iftiralar iddianamede

Tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarlarının iddianamesi 5 ay sonra tamamlandı. Cumhuriyet Gazetesi, bugünkü sayısında iddianamedeki suç unsurlarının haber ve tweetlerden oluştuğunu söyleyerek ‘derhal bırakın’ dedi.

Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve yazarı Orhan Erinç, İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, Yayın Danışmanı, yazar Kadri Gürsel, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri yazarlar Hikmet Çetinkaya, Hakan Kara, çizer Musa Kart, avukatlar Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, okur temsilcisi, yazar Güray Öz, matbaa sorumlusu Önder Çelik ile muhabirimiz Ahmet Şık, Mali İşler Müdürü Bülent Yener, Muhasebe Müdürü Günseli Özaltay hakkındaki iddianame beş ay sonra tamamlandı.

İddianamede, gazeteci İlhan Tanır ve @jeansbiri isimli Twitter hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu da sanık olarak yer alıyor.  

İddianame, tutuklu yazar ve yöneticilerin avukatlarından önce ‘yandaş medya’da yer aldı, ayrıntılar önce Sabah gazetesi tarafından haberleşitirildi. 

İddianamede Savcılık, yazar ve yöneticilerin, “Silahlı terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından cezalandırılmalarını talep ediyor. 


Cumhuriyet’te yer alan haberde, iddianamenin avukatlardan önce yandaş medyaya verilmesine yönelik hukukçuların eleştirileri de yer aldı. 

Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, “İddianamenin üçüncü kişilere servis edilmesi; adil yargılanma hakkının ihlali, savunma hakkının ihlalidir. Aynı zamanda da kirlenmeme hakkının da ihlalidir” derken Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran “İddianamenin üçüncü kişilere verilmesinden önce mahkemeye sunulması ve mahkemenin bunu kabulü gerekiyor. Bir iddianamenin hazırlanması tek başına bir şey ifade etmez. İddianamenin gazetelerde sayfa sayfa çıkması hukuken yanlış bir durum. Belki de hiç kabul edilmeyecek bu iddianame. İddianamenin servis edilmesi yanlı tutum sergilendiğini gösterir. Sanığın hakları ihlal ediliyor. Oysa sanıkların da haklarının korunması gerekir” dedi. 

‘Son 3 yıl’ 

İddianamede, Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının, son üç yıllık dönemde, bilhassa da 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nda yaşanan değişikliklerle eş zamanlı olarak, 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürülüyor. 

Gazetenin, yıkıcı ve bölücü manipülasyonlara yönelik haberlere imza attığı, terör örgütleri liderlerinin ve yöneticilerinin şiddet çağrısı yapan açıklamalarına yer verdiği, terör örgütlerini ‘sevimli ve meşru’ gösterdiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletini uluslararası terör örgütleri ile irtibatlandırdığı, adeta terör örgütleri tarafından ‘ele geçirildiği’ yönünde okur şikayetleri olduğu iddia edildi. İddianamede, “ Cumhuriyet gazetesine, silahlı terör örgütü FETÖ/ PDY tarafından özellikle 2013 yılından itibaren adeta el konulduğu, şüpheli Can Dündar’ın gazetinin başına geçmesi ile birlikte gazetenin, amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu belirlenmiştir. Gazete bu dönemde adeta FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olmuştur” denildi.

Suç delili sayılan haberler 

İddianamede, gazetede yayımlanan ve suç delili olan haberler şöyle: “Ya Apo Kandil’e ya biz İmralı’ya”, “Kandil’den Hakan Fidan için sarsıcı açıklama”, “MİT suç işledi”, “Erdoğan’la IŞID’i yenemeyiz”, “O TIR MİT’in”, “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar”, “Nusaybin yerle bir”, “Bodrum’a baskın: onlarca ölü”, “Hükümetin planı, seçim sonrası savaş”, “1 Numara Erdoğan’dı”, “Yüce Divana gitse hayatı bitmiş olurdu”, “Tekbirle patlattı”, “Pimi çektiler”, “Gece yarısı bir el durdurdu”, “O savcılar gitti”, “Yedi TIR’lık kriz”, “Çöküş korkusu”, “Katliam ülkesi”, “Kadınlar Çelik’e saldırdı.”  

İddianamede, Ahmet Şık’ın Cemil Bayık röportajı, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı katleden DHKP/C silahlı terör örgütü üyeleriyle yaptığı görüşme suç delili olarak gösterildi. Oysa Cumhuriyet’te yer alan habere göre, Savcı Kiraz haberi hakkında açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanmış, Bayık röportajı hakkında ise soruşturma dahi açılmamıştı.

'ByLock’çularla konuşma

İddianamede, yönetici ve yazarların ‘Bylock’ programını kullanan şüphelilerle irtibatta olduğu da öne sürülüyor. Savcılar bu iddiayla ilgili, “Her ne kadar günün sosyal ve ekonomik koşulları ile iletişim olanaklarındaki yaygınlık dikkate alındığında insanların birbirleriyle irtibat kurması normal görülebilecek ise de farklı meslek grupları ve sosyal çevrelerden olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü nedeniyle haklarında soruşturma yapılan TUTUKLU ya da FİRARİ öğretmen, polis, asker ve diğer kamu görevlileriyle sıklıkla görüşülmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi tesadüfi de görülemeyeceği açıktır” ifadelerini kullandı. 

Yandaş basının haberleri ‘delil’ 

Soruşturma kapsamında yandaş yazar Cem Küçük’ün tanık olarak verdiği ifadeler de iddianamaye yansıdı. Küçük, ifadesinde, Cumhuriyet gazetesini “FETÖ’nün gizli yayın organı’ olmakla suçluyor. İddianamede ayrıca bir dönem Gülen’in en yakınındaki iki isim olan Hüseyin Gülerce ve Latif Erdoğan da tanık. İddianamede ayrıca  “Ulusal Basında ve İnternet Haber Sitelerinde Yer Alan İhbar ve Delil Kabul Edilen Haber ve Köşe Yazıları” başlığı altında Kanal A’da, Perde Arkası isimli programda, Tamer Korkmaz ve Talat Atilla tarafından ortaya atılan iddiaları, dosyaya koydu. 23/09/2016 tarihinde Turktime isimli internet sitesinde 23 Eylül 2016 tarihli “Cumhuriyet Gazetesi Nasıl Ele Geçirildi?” başlığıyla yapılan haber, Sözcü Gazetesi yazarı Oray Eğin’in 22 Kasım 2015 tarihli “Aşk Tesadüfleri Sever” başlıklı yazısı da iddianemeye girdi. 

Kime kaç yıl istendi?

Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi. Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi.


Kategoriler

Güncel Gündem



Yazar Hakkında