Prekaryalaştırabildiklerinden misiniz?

MELİS SOLAKOĞLU 

Ya da soruyu değiştirelim, yurttaş kabul ettiklerinden misiniz?  Yurttaşlık kavramı Antik Yunan’a dayanır ve Antik Yunan’da anlamı yönetilmede ve yönetmede söz hakkı olan demektir. Aristoteles ‘Politika’ kitabında “Yurttaş yargıya ve yetkeye katılan yani yasal, siyasal ve yönetsel görevler alandır” diyor ve ona göre iyi yurttaşın hem yönetme hem yönetilme konusunda bilgi ve yeteneğinin olması gerekir. O halde tekrar soruyorum siz yurttaş mısınız?

Yurttaşlık tanımları

Aristoteles’e göre elbette hayır ama korkmayalım sonuçta Antik Yunan’da değiliz ve o günden bu yana yurttaşlık kavramının da içeriğini değiştirdik. Örneğin T.H. Marshall’ın tanımında yurttaşlık, “Bir topluluğa tam üyelik neticesinde kişiye verilmiş statüdür.” Yurttaş olmak ise “Yurttaşlığın getirdiği temel yükümlülükleri yerine getirme şartı ile belli standartlara uygun ve medeni şekilde yaşama hakkına mutlak anlamda sahip olmaktır.” Nedense aklıma bir anda vergiler geldi…

Bugün yurttaş olmanın kriterleri sivil, siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik olmak üzere beş temel hakka dayanıyor. Aslında bunlar yeni kriterler değil ama bu haklara ulaşma – kullanma bakımından gittikçe kısmi yurttaş olmaya başlıyoruz. “Hükümetler, gitgide artan bir rahatlıkla ve dokunulmazlık sayesinde insanlara verilmiş olan hakları istismar ediyorlar” bunun sonucunda da  “… herkesin eşit olarak sahip olması gereken evrensel insan hakları ile insanların mevcut statüsü ile çevrelenmiş ve yurttaşlığa içkin hale gelmiş olan haklar arasında bir gerilim yaşanıyor. Modern çağdaki hak olgusu yurttaşlık ile beraber ‘çözülmeye uğruyor’. Çözülen yurttaşlık ise, sosyal bir oluşuma (genellikle egemen bir ulusa) ait olma ve bu aidiyetin bir işlevi olarak tanınan haklar üzerinden tanımlanıyor.” Ve tüm bu tanımlamalar, çözülmeler, gerilimler sonucunda ‘kısmi yurttaşlık’ gün yüzüne çıkıyor.

Ne kadar hak… 

Kısmi yurttaşlık kavramının tarihsel evrimine bakan kitabımızın yazarı Guy Standing, Ortaçağ İngiltere’sindeki kullanımını görür, buna göre kısmi yurttaş İngiltere’ye dışardan gelmiş ve  orada yaşadığını ve bir mesleği icra ettiğini ispat etmiş kişidir. Standing kavramın modern anlamına baktığında ise Thomas Hammer’ın “1960’lı yıllardan bu yana Batı ve Kuzey Avrupa’ya işçi olarak gelen ve uzun süredir buralarda yaşayan göçmenleri” kastettiğini görür. Her iki tanımda da göç etme ve çalışma söz konusu olduğundan aklımıza ilk anda sığınmacılar, mülteciler, göçmenler gelebilir. Ama bu bizleri yanıltmasın, “İnsanların kısmi yurttaşlara dönüşmesinin altı farklı yolu vardır. Kanunlar, düzenlemeler ya da devlet bürokratlarının sorumlu tutulamadığı eylemler vasıtasıyla insanların haklara sahip olmaları engellenebilir. (…) Sonuç olarak kısmi yurttaşlık sadece göçe bağlı değil, kimi hakların ya da ismen formel yurttaşlığa iliştirilmiş tüm hakların ayıklanması sonucunda ortaya çıkar.” Bu hakların ayıklanışı ya da paylaşımı neo-liberal ekonominin hâkim olduğu ülkelerde sınıf temelinde yapılmaktadır. İste sınıfsız sınıf prekaryanın dertleri burada başlar. 

Güvencesiz emek

Prekarya kavramının kaba tanımı ve birkaç özelliğiyle ilk kez tanıştığımda, aklıma ilk gelen stajyer öğrenciler olmuştu. Şimdi ‘Prekarya Bildirgesi’ni okuyunca doğru yerden kavradığımı kendime ispatlamış oldum. 

Kitapta madde madde ve açıklayıcı bir dille yazılmış özelliklerin birkaçına bakarak prekarya hakkında genel bir fikir edinebiliriz. İlki prekarya mensupları çok fazla işi yüklenmek zorunda olmalarına rağmen harcadıkları emek, ücretli emekten sayılmıyor ve mesleki kimlikten mahrum kalıyorlar. İşte stajyer çağrışımım böyle bir yerden kaynaklıydı. Deneyim için başvurduğunuz iş yerinde çok fazla işle ilgilenmek zorunda bırakılırsınız ve bunun karşılığında ya çok az ya da hiç maaş alamazsınız ve hala o işin çalışanı unvanına da erişemezsiniz. Bir diğer sorun ise güvencesizlik. “Prekaryayı, işsizlik ya da emek –gücünü geri çekilme (hatalı bir ifade ile ‘ekonomik tembellik’) dönemleri ile bezeli hayatlarını, güvencesiz işlerde çalışarak sürdüren insanlar oluşturuyor”. Prekarya mensubu işsizlik hendeğini atlayıp bir işe girebilse bile hem verdiği emeğin karşılığını alamıyor hem de mesleki kimlikten yoksun olduğu için ücretli izinler, emekli maaşları, sağlık için izin gibi maaş harici avantajlardan yararlanamıyor. Devletin çalışanlar için sağladığı yardımları da alamıyor. 

Sınıfsız sınıf 

Bu ve daha fazlası sorunlarla baş başa olan prekaryanın kendi içinde üç türü var. İlki işçi sınıfı ailelerden kopan ve kısmen eğitimsiz olan bireylerden oluşuyor. Bu bireyler neo-faşist söylemlere kendini kolaylıkla kaptırarak kolaylıkla ötekine düşman olabiliyorlar. İkinci grupta göçmenler, engelliler, sabıkalılar vb. var ve bu insanlar “hayatta kalmaya yarayacak pragmatik öfkeye sahipler.” Üçüncü grupta ise 20- 30 yaş arası ve hayal ettiği meslekleri yapamayan ve yaptıkları işlerin saçmalığının farkında olan eğitimli bireyler var. Belki de zaman zaman hepimiz bu gruplardan biri içinde olabiliriz. Ama can sıkıcı olan ne zaman biteceğini bilmeyişimiz ya da hiç bitmeyecekmiş gibi hissetmemiz. Ve gerçekten de hiç bitmediği hallerimiz. 

“Bu kitapta amaçlanan şey başkalarının, prekaryanın lehine olacak politikalara ve kuramsal değişimlere odaklanmalarını teşvik etmek” diyen Guy Standing, ‘Prekarya Bildirgesi’ ile gittikçe büyüyen ama kendi sınıfının farkında olmayan prekaryanın devlet için nasıl tehlikeli olduğunu açıklamasıyla, dünyada gelişmiş ülkelerden gelişmekte olanına kadar aslında güvencesizliğin her yerde hakim olduğunu verdiği nicel örneklerle karşılaştırarak göstermesiyle ve kavramsal tartışmalara verdiği güncel olayların örnekleriyle durumun ciddiyetini okuyana hissettiriyor. Baştaki tüm açıcı, açıklayıcı anlatımların ardından madde madde işlenmiş prekarya bildirgesi sizleri bekliyor.

Prekarya Bildirgesi Guy Standing
Çeviri: Sercan Çınar, Senem Demiralp
İletişim Yayınları
392 sayfa.