OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Vantrilok ve kuklası

Patrik seçim krizi, zaten yüz küsur yıldır erime sürecinde olan Türkiye Ermeni toplumunun tabutuna son çiviyi çakma aşamasına geldi. Çekici tutanların da gene bu toplumun mensubu olması da acıdır ama görülmedik değildir. Bu kriz, Ermeni toplumu için varlık ve yokluğun son perdesidir. Ya direnecek ve “varım, buradayım” diyecek ya da bitecek. Bu mücadelenin, geldiğimiz yerde önemli bir direnç noktası değabah ve Müteşebbis Heyet. Doğrusu değabah tutarlı, haysiyetli ve direngen bir duruş sergiliyor ama Müteşebbis Heyet’ten beş kişi yelkenleri suya indirmiş, teslim bayrağını çekmiş bile. Korkanı hiçbir zaman kınamam, korkmak insana mahsus, hepimiz korkabiliriz. Koskoca şehirlerin belediye başkanlarının tehditle istifa ettirildiği ülkede Müteşebbis Heyet üyeleri çok “küçük lokma”. Acaba, onları da bir tehdit eden olmuş mudur? “Çoluğunu çocuğunu düşün, bu işi uzatma” diyen olmuş mudur? Kendileri açıklamazsa bunu bilemeyiz tabii. Dediğim gibi, korku insana mahsus ama bizi sıra dışı yapan, daha saygıdeğer kılan korku karşısında takındığımız tavır, tuttuğumuz yol. Korkmak onursuzluk değildir ama cesaret onur getirir, özsaygınızı arttırır. Korkup istifa edebilirsiniz ama hiç olmazsa bu kararı yola beraber çıktığınız diğer insanlarla bir kere toplandıktan sonra alsaydınız. Dayanışma da cesareti arttırır ne de olsa, dayanışmayı bozan da saygı görmez. 

Onur-onursuzluk demişken, bu krizde, bir iki isim hariç, vakıf yöneticilerinin gösterdiği, daha doğrusu gösteremediği karakter insanı utandırıyor. Şurası açık ki, bu toplumun dinamik noktası vakıflar değil, orada maalesef iyi ihtimalle atıl, kötü ihtimalle çürümüş bir yapı var. Toplumun adım adım ele geçirilmesine, iradesinin yok sayılmasına karşı gıkları çıkmıyor. Halbuki hem onların, hem bütün kurumların, mezun ve hemşeri derneklerinin, koroların ve akla gelen diğer organların değabahın ve Müteşebbis Heyet’in yanında durması gerekiyor. Değabahın şahsı için değil, işlerin bu seçilmiş değabah ve heyetle yürümesinin bu toplumun iradesi ve hakkı olduğu için. Yani, sahip çıkılacak olan şey, toplumun onuru, iradesi ve hakkı.

Neymiş, değabah ve Müteşebbis Heyet yok hükmündeymiş! Pardon, neden? Değabahın veya heyet üyelerinin seçilmesine engel kanuni bir durum mu var? Seçilmesine engel kesinleşmiş bir mahkumiyeti vs. mi var? Neymiş, sürecin başına dönülecekmiş, tekrar seçim olacakmış. İşi oraya bir kere getirdikten sonra da işi artık kendilerince garantiye alırlar artık. Bir bakarsınız, mevcut heyete girmek için “zamanı ve bilgisi olmayanlar”, yeni seçilecek heyetin başkanı oluvermiş! O da olmadı, kuklasını başkan yapmış! “Seçim yapmakta özgürsünüz, ta ki benim istediğimi seçene kadar”. Söylenen budur. Ne güzel iş! İşin buralara varıp varmamasında önemli olacak bir figür de haliyle Maşalyan Srpazan. Herkesin gözü ister istemez onun üzerinde olacak çünkü tutacağı yol belirleyici olabilir. Belli ki onun üstüne oynuyorlar, oynayacaklar. Onu kendi planlarına entegre etme amacındalar. Umarız sağlam durabilir.         

Aslına bakacak olursanız, değabahtan da, Müteşebbis Heyet’ten de, vakıflardan da daha fazla direnç gösterebilecek bir odak daha var, o da halkın kendisi. Bu zamana kadar da oyunu bozan halkın, süreç içerisinde ağırlığını hissettirmesi oldu. Yoksa, “Sen, ben, bizim oğlan” mantığıyla işi bitirmişlerdi. Bundan sonra da, toplantılarla veya başka yollarla halk varlığını hissettirebilir, değabahın yanında olduğunu gösterebilirse, sonuç ne olursa olsun ne azından onurunu korumuş olur.  

Değabahın da, bu süreçte Müteşebbis Heyet seçimindeki dedikodulara, şaibelere benzer durumları önlemek için, kimsenin kendi şahsi sözcüsü veya elçisi olmadığını, birine bir şey diyecekse bunu bizzat söyleyeceğini kamuoyuna açıklaması iyi olur. Hariçten gazel okumaya kalkanların önü kesilir.

Buradan devlet yetkililerine de sesleniyorum. Lütfen açık olun, bırakın vantrilok gibi kucağınıza oturttuğunuz kuklaları konuşturmayı. Ne söyleyecekseniz, bürokrasinin ve hukukun vazgeçilmez özelliği olan yazılı iletişimle siz kendiniz söyleyin ki şüphesiz siz bu işlerin nasıl olduğunu bizden çok daha iyi bilirsiniz. Sizin kimden korkunuz olabilir? Şu bir avuç kalmış topluluktan mı çekiniyorsunuz? Bu topluluğun bütün talebi, kendi bildiği gibi, kendi yöntemleriyle kendine bir patrik seçmekten ibaret. Hem uzun tarihten hem de çağdaş demokratik ilkelerden kaynaklanan en temel bir hak bu. Koskoca Türkiye devleti bundan mı çekinecek? Bırakın bu bir avuç insan, artık kendi istediği gibi, kendi tercihleri doğrultusunda yaşasın.