“Suriye’nin yapamadığını Türkiye yargı organları yapmıştır”

KCK soruşturması kapsamında tutuklanan Öcalan'ın avukatlarının yargılandığı İstanbul 2. KCK davası dün yapıldı. Baro başkanları, milletvekillerinin izlediği duruşmada tutuklu avukatlar kimlik tespitinde 'Ez li virim' (buradayım) dedi. Tutuklu avukat Doğan Erbaş, davanın merkezinde olan Öcalan'ın dinlenilmesi talebinde bulundu.

KCK adı altında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın avukatlarına ve Asrın Hukuk Bürosu'na yönelik operasyon sonrası tutuklanan avukatların ağırlık oluşturduğu dava 8 ay tutukluluğun ardından dün başladı.

Haber Sol'da belirtildiği üzere 890 sayfalık iddianamenin hazırlandığı davada 37'si tutuklu 50 kişi yargılanıyor. Aralarında eski milletvekili Mahmut Alınak, avukatlar Mehmet Nuri Deniz, Doğan Erbaş, Cemo Tüysüz, Mustafa Eraslan, Asya Ülker, Nevzat Anuk, Mehmet Ayata, Hüseyin Çalışcı ve Cengiz Kapmaz da yer alıyor.

Baro başkanları, uluslararası heyet, milletvekilleri duruşmayı izliyor

Çağlayan Adliyesi İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan davanın ilk duruşmasında yüzlerce avukatla, 'duruşma salonunda yer olmadığı' gerekçesiyle güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandı. Aralarında İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Mardin, Van, Şırnak baro başkanları, uluslararası heyetin de olduğu izleyici avukatların ve BDP milletvekillerinin salona alınmasıyla duruşma başlatıldı.

Tutuklu avukatlar, 'Ez li virim' dedi

Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, 'Burada duruşma yapmaya sizin de gönlünüz razı değildi benim de değildi. Ama burada yapacağız, yapacak bir şey yok' diyerek kimlik tespitini gerçekleştirdi. Tutuklu avukatların büyük kısmı kimlik tespitinde, 'Ez li virim' (buradayım) yanıtını verdi. 200'den fazla avukatın meslektaşlarının savunmanlığını üstlendiği davada avukatlar da, 'Tüm meslektaşlar müdafi' veya 'Tüm avukatlar müdafi' şeklinde kimlik tespitlerini gerçekleştirdiler.

Ayrıca uluslararası heyetten gelen avukatlar da kendilerini tanıtırken İngilizce konuşmalarının tercüme edilmesi üzerine mahkeme başkanı Ekinci, 'Bizim avukatlar bitti de sıra onlara mı geldi' ifadesini kullandı.

Tutuklu avukat Erbaş: 'Suriye'nin yapmadığını Türkiye yargı organları yapmıştır'

Duruşmada yargılanan meslektaşları adına tutuklu avukat Doğan Erbaş söz aldı. 'Nereden bakılırsa bakılsın hukukun yerle bir edildiği tarihi ve ibretlik bir dava' diyen Erbaş, 46 avukatın bir sabah evlerinden nasıl gözaltına alındığını hatırlattı. Erbaş, 'Suriye'nin yapmadığını Türkiye yargı organları yapmıştır. Suriye'ye ilişkin açıklamalar düşünüldüğünde bu olay yüzümüzde acı bir tebessüm bırakmaktadır. Ülke demokrasisi ayıplı bir hale gelmiştir. Onlarca hukukçu ve gazetecinin evleri büroları basılmış, mesleki yaşam hakları ayaklar altına alınmıştır. Hukuk ve adalet eğilip bükülemez' diye konuştu.

'Savunma kendi hukukunu hakkıyla savunacaktır'

Mahkeme heyeti gibi kendilerinin de hukukçu olduklarını söyleyen Erbaş, 'Madem bir sabah hukukçu değil örgüt üyesi ve yönetici olarak uyanıyoruz, o halde öğrendiğimiz adalet ve vicdan ilkeleri dışında savunma kendi hukukunu hakkıyla savunacaktır' diyerek darbe dönemi uygulamaları sonucunda yargılandıklarını ifade etti. Erbaş, 'AKP 'Kürt sorunu demezsen Kürt sorunu olmaz' diyordu. Savcı da 'savunmazsan olmaz' noktasında. Heyete tarihsel bir görev düşüyor. Kürt sorununda çözüm mü düğüm mü atılacak, Kürtlerin varlığı bir sorun olmaya devam mı edilecek. Bu darbe dönemine evet mi denilecek' dedi.

'Biz Öcalan'ın avukatlarıyız. Öcalan dinlenmelidir'

Erbaş, Öcalan'ın avukatları oldukları için yargılandıklarını bu yüzden Öcalan'ın bu davanın merkezinde olduğunu ifade ederek dinlenilmesi talebinde bulundu. 'Biz Öcalan'ın avukatlarıyız. Yeni bir suç dili olarak Öcalan ile görüşme suçu ilan edildi. İlgili tüm kişi ve kurumların da çok iyi bildiği gibi ilk günden en son görüşmeye kadar tüm görüşmeler devletin kontrolü ve izinle yürütülüyordu. İmralı ve avukatları söz konusu olduğunda keyfi davranmak mümkün değil, Ankara'dan belirlenmiştir her şey. Gerçek aktör duruşmaya getirilmelidir. Bir önderlik komitesi varsa en başta Öcalan'ın beyanı alınmalı' diyen Erbaş, maddi gerçeğin ortaya çıkması için Öcalan'ın dinlenilmesinin zorunluluk olduğunu kaydetti.

Erbaş, '13 yıllık İmralı süreci boyunca tüm işlemler devletin bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiştir. Bir mağduriyetten söz edilecekse mağduriyet avukatları ve ailesiyle görüştürülmeyen müvekkilimizdir' dedi.

Avukatlar davanın reddi talebinde bulundu

Tutuklu avukatların meslektaşları da söz aldı. Av. Mehmet Emin Aktar, Avukatlık Yasası'nın 58 ve 59. maddelerine göre, avukatlar hakkında soruşturma yürütülmesi için Adalet Bakanlığı'ndan izin alınması gerektiğini belirterek davanın reddi talebinde bulundu. Yargının durdurulması talebi dışında avukatlar ana dilde savunma hakkının da sağlanmasını istedi.

Anadilde savunma reddedildi

Mahkeme başkanı, avukatların Kürtçe savunma talebini, Lozan Anlaşması'nda azınlıkların anadilde savunma hakkının düzenlendiğini, Kürtlerin ise Lozan'da azınlık değil kurucu unsur olduğu için böyle bir düzenlemenin Kürtler için geçerli olmadığını savunarak, avukatların Türkiye'de doğdukları, belli bir eğitimden geçtikleri ve meramlarını anlatabilecek kadar Türkçe bildikleri ve sorgu aşamasında Türkçe savunma verdikleri gerekçeleriyle anadilde savunma talebini reddetti. Mahkeme heyeti yargılamanın durdurulması talebini ise, 'örgüt üyeliği' ve 'örgüt yöneticiliği' suçlarının Cumhuriyet Savcıları tarafından yürütülebileceği gerekçesiyle reddetti.

Avukatlar ise bunun üzerine söz alarak, Kürtlerin ülkenin kurucu unsur olduklarının sürekli vurgulandığını; ancak azınlıkların yararlandığı haklardan bile yararlanamadıkları çelişkisine dikkat çekti. Avukatlar, asli unsur olmanın sonucunda anadilde savunma hakkının kullanılması gerektiğini vurguladı. Yine meramını anlatma ölçüsünün neye göre belirlendiğini soran avukatlar, sorguda Türkçe konuşmalarının kendi anadillerini kullanamayacakları anlamına gelmediğine işaret etti. Avukat Gülbin Aydın, 'Lozan'da olsa olsa eşit haklara sahip iki ulus var, ama bunlardan biri haklarını kullanamıyor anlamına geliyor. Lozan'da böyle söylendi, ama biz onlara bizimle eşit olan haklarını vermedik. Şimdi onların ulus olduğunu kabul ediyoruz, ama biz onlara haklarını azar azar veriyoruz. Seçmeli ders olarak vermeyi tercih ediyoruz anadil hakları için' diye konuştu.

750 yıl önceki zihniyet devam ediyor

Avukat Baran Doğan ise, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 750 yıl önce 'Kapıda divanda, mecliste seyranda Türk dilinden özge söz söylenmez' sözlerini hatırlatarak, 750 yıl önceki zihniyetin tekrarlandığını söyledi. Doğan, 'İddianame, katip, kağıt, kalem, jandarma, polis, lamba, kamera, avukat, insan, bu kelimelerin hiçbiri Türkçe değil. Türkçe bir şey göremiyorum bu salonda. Bu iş fermanlarla olmuyor. Dillere yasak konulamaz. Bu mümkün değil' dedi.

Daha sonra mahkeme heyeti verdiği aranın ardından talepleri değerlendirdiklerini açıkladı. Mahkeme Başkanı Ekinci, isnat edilen suçların avukatların görev suçu kapsamında olmadığını belirterek yeni yürürlüğe giren 3. Yargı Paketi kapsamında da görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilemeyeceğini söyledi. Öcalan’ın dinlenmesi isteğini isteğini ise mahkeme heyeti değerlendirmeye almadı.

 

(Kaynak: Haber Sol)

 

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları