Öğretmenlerin ve öğrencilerin hayatına dokunan bir hafta

10. yaşını bir kitapla kutlayan 'Mor Sertifika' programını, kitabı hazırlayanlardan Ayşegül Taşıtman ve Betül Sarı'yla konuştuk.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender) Sabancı Vakfı’nın desteğiyle sürdürdüğü ‘Mor Sertifika’ programı 10 yaşına girdi. Türkiye’nin 17 ilinden yüzlerce öğretmene ulaşan bir haftalık derinlemesine eğitim programı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele için belki de en önemli noktadan, eğitimden başlayarak hem lise öğretmenlerinin hem de öğretmenler aracılığıyla yüzlerce öğrencinin farkındalığını arttırıyor. Kolektif ve disiplinler arası bir çabanın ürünü olan Mor Sertifika, yeni projeleri de doğurdu. Programın güncesini tutan ‘On yılın Hikayesi’ kitabının basılmasını vesile bilerek, kitabı hazırlayan ekipten Ayşegül Taşıtman ve Betül Sarı anlattı.   

Kitap fikri nasıl ortaya çıktı? 

Ayşegül Taşıtman (A.T.): 2017 yılı, Mor Sertifika programının 10. yılı olacaktı. 10. yılda bir iletişim kampanyasını yapmak istedik. Türkiye’nin pek çok farklı ilinden 345 öğretmene ulaşmışız. Mor Sertifika sadece sertifikayı verip gönderen bir program değil, aksine öğretmenlerle çalışmaya ve iletişim kurmaya devam ediyor. Biz de bunu vesile bilerek 10 yılda öğretmenlerimiz neler yaşadılar, hem kendileri hem öğrencilerine nasıl bir etki yaydılar bunu görünür kılmak istedik. Öğretmenlerin hikayelerini dinleyeceğimiz, eğitmenlerin hikayelerin paylaşacağımız bir sözlü tarih çalışması yapmak istedik. 

Kitapta da belirttiğiniz gibi, 2007’de toplumsal cinsiyet kavramı lise müfredatına bile girmiş değildi. 10 senede, müfredatta ve uygulamada ne değişti? 

A.T.: 2007’de toplumsal cinsiyetin ne olduğunu konuşamıyorduk bile. Üniversite müfredatında bile yoktu. 2015 itibariyle eğitim politikalarında daha konuşabilir hale geldi. Lise müfredatına ve derslerine, toplumsal cinsiyet eşitliği nasıl yedirilebilir? Mesela bir kimya öğretmeni, ders işlerken kadın bilim insanlarından da bahseder. Bunlar belki ufak adımlar ama 9. sınıf matematik kitabına baktığınızda kadın bilim insanı göremezsiniz, hep erkek bilim insanları vardır. Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) da kendi geliştirdiği projelerle toplumsal cinsiyeti lise müfredatına yedirmeye, en azından öğretmenlere farkındalık eğitim vermeye başladı. Bizim de 10 sene önce lise öğretmenleriyle çalışmamızın nedeni buydu. En azından öğretmenin farkındalığı olsun, edebiyat öğretmeniyse kadın yazarlardan da bahsetsin dedik. Geçen sene de bir adım öteye taşıyarak ‘Mor Dosya’ diye bir programa başladık. Bu dosyada STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik), PDR (rehberlik), sosyal bilimler ve edebiyat olmak üzere dört farklı branştan lise öğretmeni ve akademisyenler bir araya gelerek müfredatta eksik olan toplumsal cinsiyet eşitliğini öğretmenler branş bazlı nasıl kullanabilirler, onu araştırıyoruz. Buna dair broşürler, kutu oyunları, poster çalışmalarından oluşan bir materyal seti haline getiriyoruz. Şubat sonu itibariyle sitemizde herkesin kullanımına açık olacak. 

Mor Sertifika’yla 17 ildeki öğretmenlere ulaşmışsınız. Bu çok önemli bir sayı ama toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını örgün eğitimin bir parçası haline getirmek mümkün mü? MEB’in sizin programınıza bakış açısı nedir? Nasıl bir ilişkiniz var?

Betül Sarı (B.S.): Mor Sertifika programı 2016’ya kadar, yani OHAL döneminde kadar MEB’le imzalanan bir protokol içinde yürütülüyordu. Öğretmenlerimizin bir haftalığına İstanbul’a eğitime geldiği bu programda tabii ki MEB’in desteğine çok ihtiyaç duyuyorduk. Fakat OHAL döneminde öğretmenlerin dışarı çıkması zorlaştı, biz de başka projelere eğildik. Ulaştığımız 345 öğretmen derinlemesine eğitim aldı.10 yıldır da çalışıyorlar “10 yılda beş bin öğrencime ulaştım” diyen öğretmen var. Ama ‘Mor Dosya’ gibi materyallerle daha fazla insana ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Bu tarz şeylerde de Milli Eğitim’le birlikte çalışmak bize ekstra bir avantaj sağlayacak mı emin değiliz. Zaten doğal olarak bürokrasi de çok yavaş işliyor. Şu an yok ama belki ileride yeniden işbirliği gündeme gelebilir. 

A.T.: 2016 itibariyle başladığımız bir başka proje de ‘Genç Mor Sertifika’. Mor Sertifika eğitimine katılan öğretmenlerden bazıları, “Bunları keşke fakültede öğrenciyken öğrenseydim, çok daha fazla öğrenciye ulaşma imkanım olurdu” diyordu. Biz de eğitim fakültesi öğrencileriyle çalışmaya başladık. Bu çalışmayı Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Birimi’yle (SEÇBİR) birlikte yapıyoruz. Yine Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’yle (ÇOÇA) birlikte çocuklara yönelik bir program hazırladık. 

Çocuklarla nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

B.S.: Önce üniversite öğrencilerine, çocuklarla çalışma ve toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili bilgi veriyoruz. ‘Neden olmasın?’ ve ‘Mesela Sokağı’ isimli iki kutu oyunu hazırladık. Üniversite öğrencilerimiz, ilk ve ortaokul öğrencileriyle oynuyor bu kutu oyunlarını. Bu kutu oyunlarını Van, Ankara, Adana gibi illerdeki okullarda da yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

Mor Sertifika programına dönersek, öğretmenlerin programa seçim kriteri var mıydı? Çünkü anlaşıldığı kadarıyla hem katılan erkek öğretmen sayısı çok az, hem de genelde sosyal bilimleri derslerinden katılım var. Bu bilinçli bir tercih mi? 

B.S.: Programı tanıttığımız ve toplam üç bin 500 öğretmene ulaştığımız o süreçte, okullar, kim kadınsa ve kim boşsa gibi bir düşünceyle genelde kadın öğretmenleri ve rehberlik öğretmenlerini gönderebiliyorlar. Cinsiyet oranının eşit olması, farklı branştan öğretmenlerin katılması elbette bizim önceliğimiz. Ama özellikle 2014’ten itibaren başvurular da arttığı için elektronik, fen bilimi, matematik, beden eğitimi, din gibi farklı branşlardan geniş bir yelpaze oluşmaya başladı. 

“Toplumsal cinsiyet kadınları ve sosyal bilimleri ilgilendirir” önyargısının da kırılmaya başladığını gösteriyor bu durum. 

B.S.: Yerel ziyaretlerde kesinlikle bunun olmaya başladığını görebiliyoruz. Bir meslek lisesinde elektrik elektronik dersine giren bir öğretmen, “Öğrencilerimi meslek seçimine yöneltmekte sorun yaşıyorum ne yapabilirim” diyerek programa katılıyor mesela. Yani toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu biliyor öğretmenlerin çoğu ama eğitim materyalleri yok. ‘Mor Dosya’nın da bu konuda yardımcı olacağını düşünüyoruz.  

Eğitime katılan akademisyen ve uzmanlar olarak sizin için ne anlama geliyor Mor Sertifika? 

A.T.: Bize de çok şey katı. 2013’te çalışmaya ilk kez katılırken öğretmenlerin toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda yaşadığı sorunları bilmiyordum. Bir öğretmenler odasında kadın öğretmenlerin yaşadığı ayrımcılığı, erkeklerin kadın öğretmenlerden çay istediğini bilmiyordum. Bütün bunları konuşarak öğrendik. 

Bu sene itibariyle İstanbul dışında, İzmir ve Ankara başta olmak üzere Mor Sertifika programını yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki sene o çalışmalar da yürüyecek. Kutu oyunlarımızı farklı okullarda yapıyoruz. Ermeni okullarından da talep gelmesi durumunda oynatmayı çok istiyoruz. Hem kutu oyunlarını hem de ‘Mor Dosya’yı olabildiğinde genişletmek istiyoruz. 

Öğretmenler anlatıyor 

- (...) Sıradan bir eğitimde el ayakaltı bir öğretmenken bu proje kapsamında her isteğimiz, her görüşümüz, her duygumuz, her düşüncemiz sanki birer pırlantaymış, sanki dünyanın en değerli hazinesiymiş gibi muamele gördü. (PDR öğretmeni, Kahramanmaraş, 2013’ten beri Mor Sertifikalı)  

- (...) Oraya gelirken tek çekincem, sistemin dayatmalarıyla sinik, tartışmasız, suya sabuna dokunmayan, eleştiri yapamadığımız bir programla karşılaşmaktı. Neyse ki korktuğum olmadı. Her arkadaş kendini ifade etme, soru sorma, tartışma olanağı buldu. Yeri geldi eğitmenler de eleştirildi. (Resim öğretmeni, Aydın, 2013’ten beri Mor Sertifikalı)  

- (...) Ben 20 yıldır çalışıyorum, 43 yaşındayım, iki üniversite mezunuyum ama ben oraya gidince gördüm ki evet ben fiziksel şiddet görmedim ama ekonomik şiddet görüyorum, maaş kartım eşimde. Sosyal şiddet görüyorum, arkadaşlarımla istediğim zaman görüşemiyorum, gündüz bile görüşemiyorum, akşamı saymıyorum bile. Bir gidiyorsam on gidemiyorum. Psikolojik şiddet görüyorum. Bunların farkına vardım. Mor Sertifika’da karar verdim, ben bundan sonra sadece kendi istediğimi yapacağım. (Eğitim Bilimleri Öğretmeni, Kahramanmaraş, 2013’ten beri Mor Sertifikalı) 

- (...) Mor Sertifika’ya katılmadan önce kendime bir sıfat takardım ‘ben maçoyum’ derdim, kaba davranmaya çalışırdım. Kadınlarla konuşurken sanki dikkate almamış gibi davranırdım. Onları fazla dinlememeye çalışırdım. Okumalardan yana değildim. Okuyup da ne yapacaklar, zaten evlenecekler diye düşünen bir insandım. Mor Sertifika programına katıldıktan sonra okula geldim, çok değiştim. Okul kültürünü değiştirmeye çalıştım. Okulda ilk defa meclis başkanı bir kız öğrencimiz seçildi, bunun için çalıştım. (PDR öğretmeni, Şanlıurfa, 2007’den beri Mor Sertifikalı) 

(...) Ben homofobik olduğumu bilmiyordum. O programda ben de homofobik yanlarım olduğunu keşfettim. (PDR öğretmeni, Erzincan, 2014’ten beri Mor Sertifikalı) 

(...) Önce ben her sınıfa küçük küçük konuşmalar yapıp programı anlattım. Sonra Mor Sertifika’da atölye çalışmalarında öğrendiklerimi uyguladım. Çocuklara ‘kendi aranızda grup oluşturun, mesela tiyatro gibi yapalım’ dedim. Tiyatro yaptık, videolar çektik. En çok odaklandığımız temalar, ‘bir sabah kalktığınızda cinsiyetiniz değişmiş, ne hissedersiniz?’, ‘anneniz babanız, babanız anneniz olsa evinizde neler değişir?’, ‘sizce mesleğin cinsiyeti var mıdır?’.  (Eğitim Bilimleri Öğretmeni, Kahramanmaraş, 2013’ten beri Mor Sertifikalı) 

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.