Bir Gürcü doktorun gözüyle Çarlık Rusyası

YASEMİN ÖNDER

Bir insanlık hikâyesi bu… Dünyamızda bin yıllardır süregelen savaşlar, insanoğlunun gördüğü zulümden beslenen, bu gidişatı sırf kendi çıkarları için destekleyen egemenlerin varlığı devam ettiği sürece kaçınılmaz bir şekilde sürecek gibi görünüyor. Varoluş sebeplerini diğerlerine üstünlük sağlamak olarak algılayan toplumlar, yan yana yaşadıkları, fakat pek çok farklı sebepten ötürü kendilerinden ayrılan toplumları her daim ötekileştirme ve yargılama uğraşı içinde olmaya devam ediyor. Geçmişten gelen bu hegemonya kurma alışkanlığı yüzünden küresel ya da bölgesel egemenlik sürenlerin devam eden baskıcı tutumları, diğer küçük toplulukların üzerinde günümüzde dahi içgüdüsel olarak asıl kimliklerini ve karakterlerini gizleme korkusuna kapılarak yaşamak zorunda hissettiren bir ağır yük olmaya devam ediyor. İnsanlık ailesinin şapkasını önüne koyup ivedilikle sorması gereken soru ise bu güçlüyü yüceltip zayıf olanı ötekileştiren sisteme daha ne kadar tahammül edeceğidir.

‘Lambalo ve Kaşa’, Çarlık Rusyası çatısı altında bir arada yaşayan farklı din ve etnik gruplara sahip halkların, tam da Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, Çarlık’ın çözülmeye başladığı dönemde yaşanılan çatışmalı, kaotik dönemden bir kesit sunuyor.

Her dönemde muhalif

Ülkesinin yaşadığı bu buhranlı dönemde kalemiyle öne çıkan Miheil Cavahişvili, Çarlık Rusyası’nda yaşamış ve yazılarında yönetime sert eleştiriler yönelterek adını duyurmaya başlamıştır. Yazar daha sonrasında da Bolşeviklerin Gürcistan’ı işgaline karşı direnen ulusal hareketin öncülerinden biriydi. Bundan dolayı 1923’te tutuklanıp idam cezasına çarptırıldı; ama dönemin Yazarlar Birliği’nin araya girmesiyle altı ay sonra serbest bırakıldı. Bununla birlikte Stalin’in ‘Büyük Temizlik’ kampanyası sırasında, 14 Ağustos 1937 günü tutuklandı ve 30 Eylül’de kurşuna dizildi.

Miheil Cavahişvili’nin 1925 yılında kaleme aldığı bu uzun hikâye aynı yıl ‘Mnatobi’ dergisinde basılacak, bir yıl sonra da yazarın ‘İki Hüküm’ adlı diğer öyküsüyle birlikte ilk kez kitap olarak yayımlanacaktı. ‘Lambalo ve Kaşa’ öncelikli olarak arka planında Rus Çarlığının din kardeşliği üzerinden yürüttüğü ezici politikalara eleştirel açıdan yaklaşan tutumuyla dikkat çeker. Çarlık Rusyası sınırları içinde yer alan Urmiye Gölü civarında, geçmişteki yüzlerce yıl boyunca Medler, Kürtler, Asuriler, Azeriler, Gürcüler, Ermeniler, Ruslar gibi farklı ırklara ve dinlere mensup halkların bir arada yaşayıp kaynaştıkları bir bölgeye Birinci Dünya Savaşı’nın son yılları sırasında Kızılhaç tarafından gönderilen bir Gürcü doktorun ağzından anlatılan hikâye, bu şartların ürettiği çeşitli dramları konu eder.

Hikâyenin hiçbir yerinde ismi geçmeyen bu Gürcü doktor, bölgeye gelir gelmez ‘Lambalo’ lakaplı ve neşesiyle öne çıkan Meşhedi Hasan adlı genç bir Azeri’yle tanışır ve ilk andan itibaren aralarında bir dostluk başlar. Ama ne yazık ki Gürcü doktor bir süre sonra kendisini, bulduğu her fırsatta ortalığı karıştırıp Lambalo’ya düşmanlık besleyen Kaşa Lazare adlı sahtekâr bir Asuriden korumaya çalışırken bulacaktır. Rus Ortodoks misyonunun başkanı Piskopos Pavel’in de Lazare’ye arka çıkması ve Urmiye şehrinin göstermelik İranlı valisinin olaylara seyirci kalması Gürcü doktoru, giderek daha iyi arkadaş oldukları Lambalo’yu koruyup savunmaya itecektir.

Bir yanıyla bu tarihsel arka planın, öte yanıyla da edebiyat tarihinin ana temalarından iyilik-kötülük çatışmasının işlendiği bu kısacık romanda bahsedilen gerçeklerden biri de görevlerini suiistimal eden din adamlarıdır. Bu sözde din adamlarının kendilerinden olmayanlara çektirdikleri zulüm, geçmişten günümüze dek varlığını sürdüren bir gerçekliktir. Şehirli doktorun kırsal bir bölgede karşılaştığı gelenekler de romana efsanelerden beslenen sembolik anlatım biçimini kazandırıyor.  

Kitabın duygusal olarak en etkileyici bölümüyse; dostu Lambalo’ya çektirilen eziyetlere şahitlik eden doktorun gözlerinin önünde, çocukluğundan gelen bir hatıranın canlanıvermesi: Bir zamanlar benzer işkencelere maruz kaldıktan sonra kurtaramadığı için vicdan azabı duyduğu bir köpeğin anısıydı bu. 

İnsanoğlu var olduğu sürece iyi-kötü çatışması da var olmaya devam edecek. Bunu değiştirmemiz imkânsız gibi gözükse bile, temenni edebileceğimiz şey gelecek kuşakların daha huzurlu yaşayabilmeleri için aldığımız tüm yaralara rağmen bu korkunç sisteme karşı direnmeye devam edebilme irademizdir. ‘Lambalo ve Kaşa’, son zamanlarda sıkça unutuyor olmamıza rağmen iyiliğin gücünü ve sıcaklığını yeniden hatırlamamızı sağlayan kısa fakat çarpıcı bir roman.

Lambalo ve Kaşa

Mihail Cavahişvili

Çeviri:
Parna-Beka Çilaşvili

Paris Yayınları

111 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ