YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Listeler ve şerhler

24 Haziran seçimine giderken partiler aday listelerini açıkladılar. En büyük tartışmanın CHP listelerinde yaşandığını söyleyebiliriz. İlhan Cihaner, Zeynep Altıok Akatlı, Barış Yarkadaş gibi isimlerin liste dışı kalması geniş tartışma yarattı. Buna mukabil, Deniz Baykal’ın aday gösterilmesi de öyle. “Sol kanat liste dışı kaldı”, “sağ kanat listede”, “Muharrem İnce’ye yakın isimler liste dışı” analizleri okuduk, ancak listenin toplamına baktığımızda olup bitenin tek cümleyle özetlenemeyeceğini görebiliyoruz. “Peki, ne oldu?” diye sorulacak olursa, CHP’nin biraz daha statükoya doğru meylettiğini söylemek belki mümkün. Özetle, muhalefetin son yıllardaki beklentilerine ve aktivizmine, hareketliliğine yanıt veren bir liste olduğunu söylemek zor. CHP şu dönemde yine ‘ortalarda’ bir yerde durmak istiyor gibi. 

Buna mukabil, HDP’nin listesi hayli hareketli ve son yıllardaki hak mücadelesine daha çok yer verir nitelikte. Sadece Ahmet Şık ve Veli Saçılık’a bakarak söylemiyoruz bunları. KHK mağduru akademisyenlere yer verilmesi (bu CHP’de de yok değil) hayatın tüm alanlarında son yıllarda hak mücadelesi verenlerin listeye girebilmesi, bilhassa da kadınlara önemli oranda yer açılması önemli.

Azınlıkların temsiline gelirsek, orada da benzer bir durum var. CHP, Ermeni toplumunun çok da anlam veremediği şekilde, Selina Doğan’ı listelere koymadı. Burada hemen dikkat çekmemiz gerekir ki, konu isim değil. CHP bu konuda tutarlı bir açılım peşindeyse, seçilecek bir yere, yine Ermeni toplumunun sesini duyurabilecek bir isim koyabilirdi. Bunu da yapmadılar. Gerekçelerini bilemiyoruz.

Böylece, üç farklı partiden birer Ermeni temsilcinin Meclis’te olduğu dönemin sonuna geliyoruz. Şunu her zaman söyledik: Bunlar elbette temsili adımlardır. Son dönemde böyle oldu diye ne ülkedeki Ermenilerin sorunları çözülebildi, ne de Ermenilerin kamusal alandaki temsiliyetleri normalleşebildi. Dolayısıyla biriken sorunlar üç farklı partiden bir Ermeni vekile yer verilmesiyle çözülemeyecekti, çözülmez de. Yani şimdi AKP’de Ermeni vekil var diye hükümet bu konuda engin bir açılım mı yapmış oldu? Hayır; tam tersine, Ermeni toplumu bugün üç yıl öncesine göre daha umutsuz, daha karamsardır. Elbette bu vekiller kimi sorunların çözülmesinde aracı olmuşlardır, ancak tablonun tamamına baktığımızda Ermeni toplumu eskisine göre daha umutlu bir halde değildir.

Ancak bunlar irade beyanıdır nihayetinde. CHP de belki biraz modaya uyarak başladığı bu işi daha içerikli bir hale getirip, burada ısrarlı olarak hem Ermeni toplumuna, hem de diğer tüm azınlık toplumlarına olumlu bir mesaj verebilirdi. Bunu yapmamayı tercih ederek bir mesaj vermiş oldu. Ve bu iyi bir mesaj olmadı.

HDP Garo Paylan’ı bu kez Diyarbakır’dan aday gösterdi. Paylan açısından değişen bir şey olacağını zannetmiyorum, yine kendi çalışmalarına devam edecektir. Peki, bu tercih Ermeni toplumu açısından bir şey değiştirir mi? Belki küçük bir kafa karışıklığı yaşanacaktır, ancak Diyarbakır’ın da Ermeni tarihindeki kritik yeri hatırlandığında yadırganacak bir durum olmayacaktır gibi görünüyor. Dolayısıyla, HDP Paylan tercihinin yanı sıra Süryani bir temsilciye yer vermesi ve başka dezavantajlı grupları listelerinde –hepsi seçilecek yerde olmasa da– göstermesiyle, en azından verdiği sözden dönmemiş görünüyor.

Öte yandan, İYİ Parti’de ilginç biçimde Ermeni bir aday ve ayrıca partide görev üstlenen Ermeniler olduğunu görüyoruz. Meral Akşener’in ve bazı parti yöneticilerinin konu Ermeniler olunca sicili hiç parlak olmadı. Tabii, sadece Ermeniler değil, başta Kürt meselesi olmak üzere benzer konularda da... Belli ki buralarda görev yapanlar bu saydığımız isimlerin değiştiğine ya da değişeceğine inanıyorlar. Bakalım, göreceğiz. Umarım haklı çıkarlar. 

Hâkimin şerhi

Haftaya damga vuran konulardan biri, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna yapılan itirazdı. İtiraz mahkeme tarafından reddedildi. Ancak hâkimlerden biri, yani Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Cengiz Aydıner şerh düştü bu karara. Hukuk açısından bu önemli kararın kısa bir bölümünü aktaracağım, kayıtlara geçsin diye.

 “Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez.”

Sadece tek bir adayın cezaevinde olduğu bir seçim yarışının adil olmamakla kalmayıp, hukuki de olmadığı, şu kısacık şerhte bile gayet net özetlenmiş. HDP, itirazın reddedilmesi üzerine bir üst mahkemeye başvurusunu yaptı. Umalım ki adil bir karar çıksın.