ABD ve Rusya anlaşana kadar kimseye rahat yok

33 yıldır Beyrut’ta yaşayan emekli BM diplomatı olan Timur Göksel, tüm hatalarına ve eksikliklerine rağmen Suriye muhalefetinin ülkeyi geri dönülemez bir şekilde değiştirdiğini söylüyor. Göksel’e göre ABD ve Rusya, diplomatik çözüm konusunda anlaşana kadar çatışmalar sürecek.

Muhalefet savaşı kazanamaz ama Suriye’yi şimdiden değiştirdi

FERDA BALANCAR
fbalancar@agos.com.tr

Timur Göksel, 33 yıldır Lübnan’da yaşıyor. 24 yıl boyunca Birleşmiş Milletler Barış Gücü Temsilciği UNIFIL’in sözcülüğünü yapan Göksel, bu dönemde Lübnan siyasetinde yer alan tüm kesimlerin saygısını ve güvenini kazanan bir uluslararası diplomat olarak öne çıkmıştı. Halen Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde dersler veriyor ve Ortadoğu hakkında Arapça, Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan haber ve analizleri ücretsiz olarak yayımlayan internet sitesi al-monitor. com’un editörlüğünü yapıyor. BM’den emekli olduktan sonra Lübnan’da yaşamaya devam eden ve Ortadoğu’daki gelişmeleri yakından izleyen uzmanlardan biri olan Göksel ile, Suriye’de yaşanan son gelişmeler ve bu gelişmelerin Ortadoğu üstündeki etkilerini konuştuk. Göksel, Suriye Ulusal Konseyi ve Hür Suriye Ordusu’nun, tüm hatalarına ve eksikliklerine rağmen Suriye’yi geri dönülmez bir şekilde değiştirdiğini ve Baas rejiminin ömrünü kısalttığını söylüyor. Göksel’e göre her şeye rağmen ABD ve Rusya diplomatik çözümde anlaşıncaya kadar Suriye’de çatışma sürecek.

•          Geçen Şubat’ta verdiğiniz bir röportajda Şam ve Halep’teki büyük çoğunluğu Sünni olan tüccar sınıfının henüz Esad’a tavır almadığını söylemiştiniz. Bugünkü durum nedir?

Büyük çoğunluğu Şam ve Halep’te yerleşik olan Sünni tüccar sınıfı hâlâ rejime karşı kesin tavır almış değil ama önümüzdeki günlerde ekonomik sıkıntılar arttıkça durum değişebilir. Öte yandan, bu sınıfa mensup kesimlerin ellerine silah alıp direnişe katılacaklarına inanmıyorum. Tüccarların muhalefete gösterecekleri hoşgörü Esad’a vuracakları en büyük darbe olur. Esad yönetiminin güvenlik birimleri bu sınıfın rejimle olan yakın çıkar ilişkilerini kullanarak onları çok yakından izliyor zaten.

•          Bugün gelinen noktada Esad’ın çekilmesi ihtimal dahilinde mi?

Esad’ın bugün için çekileceğini sanmıyorum. Eğer, özellikle Batılılar, ABD, Esad’ın çekilmesini o kadar yüksek sesle, hakaret ederek istemeseydi, biraz daha kolay olurdu gitmesi.

•          Sizce Suriye muhalefeti ne tür hatalar yaptı/yapıyor? Hür Suriye Ordusu’nun askeri operasyonları yerine şiddeti dışlayan mücadele yöntemleri Suriye’de daha kolay sonuç alabilir miydi?

Muhalefet güçlerinin en büyük hatası ülkede yaşayan dini ve etnik azınlıklara güvence vermemeleri. Bunu yapabilmek için kendi aralarında birlik olmaları gerekir, ki değiller. Fena halde dağınıklar. Muhalefeti toparlayacak karizmatik bir lider de yok. Dini, mezhepsel, ekonomik çıkar grupları kendi bildiklerini yapıyorlar. Başta ABD ve AB olmak üzere Batı ülkeleri ile ilişkileri bu yüzden ilerlemiyor. Yarına dair bir vizyonları da yok. Suriye Ulusal Konseyi’nin en büyük zaafı kilit kadrolarının uzun yıllardır Suriye’den kopuk, ülke dışında yaşıyor olması.

•          Esad’ın artık tüm ülkeyi yönetme fikrinden vazgeçtiği söyleniyor. Buna kanıt olarak da Kuzey Suriye’den ve İsrail sınırındaki Golan tepelerinden çektiği birlikleri Şam’a ve Halep’e yönlendirmesi gösteriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Esad’ın Golan veya Kuzey’den Halep’e birlik kaydırması tamamıyla taktiksel bir tutum. Ayaklanmaya karşı kullanabileceği birlikleri sınırlı. Suriye ordusunun birliklerinin önemli bir kısmı teçhizat, eğitim ve komuta açısından çok zayıf durumda. Golan tepelerinden birlik kaydırabilir, çünkü o cephede 1974’ten bu yana hiçbir olay çıkmadı. İsrail’den, şimdilik Suriye’ye yönelik bir tehdit yok. Kuzeyde ise Kürtleri büyük bir tehlike olarak görmüyor rejim. Ama bir Halep’in kaybedilmesi, Baas rejiminin sonu olur. Esad ülkeyi yönetme fikrinden vazgeçmedi, zaten kendisi vazgeçse de çevresi buna izin vermez.

•          Suriye’deki Hıristiyan azınlık olası bir rejim değişikliğinde ne tür sıkıntılar yaşar? Suriye Ulusal Konseyi ve Hür Suriye Ordusu’nun ülkede yaşayan azınlıklara verdikleri güvenceleri yeterli görüyor musunuz?

Hıristiyanların korkuları cidden büyük. Özellikle radikal İslamcı Selefilerin ve El Kaide’nin olaylarda etkili oldukları yönündeki haberler bu korkuları daha da artırıyor. Ülkede siyasi olarak etkin ve güvenebilecekleri bir Hıristiyan yapısı yok. Dışarıdan ise sadece Rusya’nın kendilerini koruduklarına inanıyorlar. Gerek Suriye Ulusal Konseyi, gerek Hür Suriye Ordusu, azınlıklar konusunda çok yetersiz kaldılar. Sadece Hıristiyanları değil, Dürzileri, Esad destekçisi olmayan Alevileri, hatta Kürtleri bile yanlarına çekemediler. Lübnan’da ciddi bir nüfusa sahip Suriyeli Alevi gruplar vardır; bunların çoğu Esad’ı desteklemezdi, şimdi ise hepsi koyu Esad taraftarı oldu.

•          Neden Lübnan’daki Alevi gruplar birdenbire Esad yanlısı oldular?

Çünkü “Esad giderse hepimiz gideriz” korkusu hâkim oldu. Aleviler Baas rejiminin devrilmesinin ardından Sünni bir iktidar kurulduğunda can güvenliklerinin tehlikeye gireceğini düşünüyorlar.

•          Suriye’de yaşanan gelişmelerin, bugün itibariyle Lübnan’da gerilimi artırdığı söylenebilir mi? Bu ülkede yeniden bir Müslüman-Hıristiyan çatışması söz konusu olabilir mi?

Lübnan’da gerilimi artırmak için fazla uğraşmaya gerek yok zaten. Doğru, Suriye olayları biraz etkiledi oradaki durumu. Özellikle aşırı dinci Sünni gruplar olayları tetikleyebilir ama gördüğüm kadarıyla ülkenin ileri gelen derebeyleri, milis ağaları, para babaları vs. Lübnan’da bir iç savaştan çekiniyor. Hizbullah dışındaki grupların tabanlarını ne kadar kontrol edebildikleri son derece tartışılır. Lübnan’da herkes silahlı. İç dinamikler kontrol dışına çıkabilir. Bir de, en çok korkulan olasılık, Suriye’nin dikkatleri dağıtmak için Lübnan’daki yandaşları vasıtasıyla burayı karıştırması.

•          Batı’nın, özellikle ABD’nin Suriye konusunda demeç vermek dışında pek bir şey yaptığı yok. Son olarak ABD’den “Libya’daki şartlar Suriye’de oluşmadı” açıklaması geldi. Bu şartlarda Suriye muhalefetinin Esad rejimi karşısında başarı şansı var mı?

Muhalefet güçleri savaşı kazanamaz ama mutlaka Esad’ın iktidar süresini kısalttılar ve Suriye’yi tamamıyla değiştirdiler. Gönül isterdi ki ne istediklerini bilsinler, bir strateji oluştursunlar. Şu anda gördüğümüz, klasik bir silahlı ayaklanma. Dışardan yardıma çok güvendiler bence.

•          Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Seyda’nın “Arap dostlarımız bize yardım etsin” çağrısı karşılık bulabilir mi? Ağır silahlarla donanmış Suriye ordusu karşısında Hür Suriye Ordusu’nun dış destek almadan başarılı olma şansı var mı?

Arap dostlarından daha fazlası gelmez; biraz Dolar, biraz silah... Suriye ordusunun silahtan öte acımadan yurttaşlarını rahatça öldürebilmeleri ve kendi şehirlerini yerle bir etmeleri en büyük etken. Dışardan gelecek kısıtlı yardımlar da yeterli olmaz bu acımasızlığın karşısında. Yabancı asker gelmeyeceğine göre kan dökülmeye devam edecek. ABD ve Rusya diplomatik çözümde anlaşıncaya kadar çatışma sürer.

•          Ortadoğu’yu yakından izleyen İngiliz gazeteci Robert Fisk, son yazılarının birinde Batı’nın esas hedefinin Esad değil, İran rejimi ve onun nükleer silahları olduğunu söylüyor. Katılıyor musunuz?

Robert Fisk herkesin bildiği bir gerçeği dile getirmiş. Tabii ki Batı’nın esas hedefi İran rejimi ama bence tek hedef İran’ın nükleer silahları değil. Suudi Arabistan’ın İran ile rekabetini de unutmamak gerekiyor. ABD’nin Suriye ve İran politikasında Suudi Arabistan rejiminin baskıları mutlaka önemli rol oynar. Bu noktada Ortadoğu’da Sünni-Şii mücadelesini hatırlamakta fayda var.

TÜRKİYE’NİN YAKLAŞIM TARZI BİRAZ GERÇEKDIŞI

•          Türkiye’nin Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğruları ve yanlışları nelerdir?

Türkiye politikasının özüne söylenecek fazla bir şey yok. Yalnız, Türkiye’nin yaklaşım tarzı biraz gerçekdışı oldu bence. Türkiye çok çabuk sertleştirdi söylemlerini, köprüleri çok çabuk attı. Nihayet karşınızda bir diktatör var. Diktatörler imajlarıyla yaşarlar. Tutumumuzdan taviz vermeden, adamı kendi nüfusu önünde küçük düşürmeden baskı yapabilecek gücümüz vardı gibi geliyor bana. “Suriye’yi cidden yakından tanıyor muyduk?” sorusu geliyor aklıma bazen. Bakın, dünya basını bile yavaş yavaş sormaya başladı, “Kimdir bu direnişçiler?” diye.

•          Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bölgesi kurulmakta olduğu söylenebilir mi? Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik nasıl bir politika izlemesi gerekiyor?

O bölgede Kürt devamlılığı tartışılabilir, yani sadece Kürtlerin yaşadığı bir sınır boyu yok. Kuzey Suriye’de pek çok yerde nüfus yapısı oldukça karışık. Esad rejimi kendisi için gerekli yerlere hâlâ sahip bence. Biraz fazla abarttık böyle bir Kürt bölgesinin Türkiye’ye tehlikesini. Sakin ve soğukkanlı bir yaklaşım yerine, birdenbire onur kırıcı demeçler çıktı ortaya. Demek ki bunca yıldır bu insanlarla hiçbir ilişki kurmamışız ki, bunu Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani’den bekliyoruz.

Kategoriler

Güncel Dünya Gündem