Bitlis’teki ‘Akmanastır’ın taşları tekrar günyüzüne çıktı

Bitlis’in Adilcevaz ilçesine bağlı Akçıra köyünde yer alan bir Ermeni manastırı olan “Akmanastır’ın taşları tekrar gün yüzüne çıktı. Manastır 1915’ten sonra kaderine terkedilmiş, yıkılmış ve taşları bir köy okulunun yapımında kullanılmıştı. Köy okulunun yıkılması üzerine taşlar yeniden gün yüzüne çıktı. Bölgenin yerlilerinden olan akademisyen Sedat Ulugana köye giderek taşların fotoğraflarını çekti. Ulugana kalıntıların korunması çağrısı yapıyor.

Agos’un sorularını yanıtlayan Ulugana yaşanan süreci şu sözlerle  özetledi: 
“Bölgenin önemli mabetlerinden biri olan “Akmanastır" (‘Harabe manastır’ de denir) Akçıra köyünde bulunuyordu. Soykırımdan sonra kaderine terkedildi. 1950’lerde yıktırıldı. Taşları  köy okulunun yapımında kullanıldı. Ancak eski köy okulu  20 gün önce yıktırıldı. Taşlar tekrar gün yüzüne çıktı. Geçtiğimiz hafta köye gittim,  resimlerini çektim.  İnanılmaz motifler ve haçlarla bezeli beyaz taşlar hala öylece duruyorlar. Şayet bu kalıntılar korunursa, bir gün Akmanastır’ı tekrar inşa etme şansımız olur.”

Ulugana köyün ve kilisenin tarihini şu sözlerle anlatıyor: 
“Akçıra köyü doğumluyum. Köyle hala bağım var. Dedemin babası Yusuf Maruf, köyü Hamidiye Alayları Reisi Hüseyin Paşa’dan devralıyor . Yusuf Maruf da Hamidiye Bekiran Süvari Alayı kumandanı.  Aynı Yusuf Maruf 1930’da Zilan katliamından sonra Aydın Akbük’e sürülüyor. 1950’de tekrar dönüyor Akçıra’ya. Onun için ailenin bir kısmi Aydın Akbük doğumlu.  
Akçıra o dönem büyük bir köy.  Harabe (ak) manastır isimli tarihi bir manastıra ve ayrıca bir kiliseye sahip . Sözlü mülakatlarda,  görüşmecilerin çoğu manastırdan bahsederken, taşların beyazlığından bahsederdi, bir de manastırın etrafındaki meyve bahçesinden . Manastır ve meyve bahçesi 1915’ten sonra yağmalanır. Lakin tamamen kaybolmaz. 1960 doğumlular manastırın kalıntılarını hatırlıyor. 1970 doğumlular da meyve bahçesini... Ermenilerden sonra Kürtler manastırın bulunduğu yeri ziyaret yeri olarak görüyorlardı ki, çocukluğumda da bu hâlâ öyleydi. 
Meyve bahçeleri 1980’lerde Halil adlı bir defineci tarafından talan edildi. Öyle ki ağaçların köklerini bile çıkarıp odun niyetine yakacak olarak kullandı.  Hatırlayanlar, bahçe ile ilgili efsaneler anlatır, uzun saçlı, ay yüzlü bir kadının orada yaşadığı vb. Bir de ender görünen bir vaşak türünün orada yaşadığı... 
Manastırın beyaz taşlarına gelince.. Büyük bir kısmı 1960’larda köydeki ilkokulun inşaatında kullanılır . Bazı taşları da köylülerce başka yapılarda kullanılır, iddiaya göre Hamid adlı bir köylü taşları ilk yağmalayan kişidir, ama aynı hafta iki çocuğu ölünce tövbe eder. Köylüler de taşlara bir daha dokunmaz. Ki kilisenin kitabesi hala Hamid’in evinin temelinde duruyor. Kendim de gördüm. Sorbonne’da Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne de gönderdim.  Diğer taşlara gelince, dediğim gibi okul yapımında kullanılır.”

Sedat Ulugana taşların ortaya çıkmasından sonra bazı girişimlerde bulunduğunu ancak sonuç alamadığını söylüyor: 
“Şimdi bu sene eski okul yıkıldı.  Zengin işlemeli beyaz taşlar tekrar ortaya çıktı. Geçen hafta bir yakınımın yaşamını yitirmesi üzerine Adilcevaz’a köye gittim. Köylüler benim ilgili olduğumu bildikleri için taşların olduğu yere davet ettiler. Resimlerini çektim. Beyaz ve şekilli taşları bir kenara ayıran okulun hademesi taşları satmak istediğini söylüyordu. Satmaması için ikna ettim. Birkac yere yazdım cevap çıkmadı.  Ahlat Müzesi’ni aradım. ‘Dilekçe yazın’ dediler. Dilekçeyi de yazdım . Bir sonuç çıkmadı.”

Kategoriler

Toplum