OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Bu Ateş toplumu yakmasın

Değabah seçiminin ötesinde ise, patrik seçim süreci de şeffaf, demokratik kurallara, akla ve insafa uygun biçimde yürütülmeli. Makamın doğal adaylarının hiçbiri en başından, çeşitli bahanelerle süreçten dışlanmamalı. Her adaya, düşünüp cevap vermesi için makul bir süre verilmeli.

Hatırlanacağı gibi, İçişleri Bakanlığı’nın Ermeni toplumu için utanç verici müdahalesinden sonra patrik seçimine değabahla gidilmesi gerektiği kesinleşmişti. Utanç verici olan tabii ki seçime değabahla gidilmesi değil, o doğru olan. Utan verici olan bu doğru kararı Ermeni toplumunun kendi dinamikleri ve inisiyatifiyle alamamış olmasıdır. Bu rezilliğin mimarı da bellidir: Aram Ateşyan ve ona uyan Ruhani Kurul. 
Buna rağmen Ateşyan, iki hafta evvel Agos’a yaptığı açıklamada muğlak konuşmaya devam ediyor. Ruhani Kurul’u toplayıp toplamayacağı konusunda yuvarlak laflar söylüyor. Değabah seçimi için 24 Haziran diye bir tarih belirlenmediğini, ondan sonra herhangi bir tarihte olabileceğini söyleyerek bir kez daha hepimizin aklıyla ve sabrıyla dalga geçiyor. Tabii, 31 Aralık nasıl mesela? Ya da olmuşken 2020 olsun, hem şık bir rakam, çift sayı falan…Ondan da önemlisi, Ruhani Kurul’un toplanması için bir sebep olması gerektiğini, sebep olmazsa toplanmayacağını söylüyor. Yahu, patrik seçimi sürecinin başlatılmasından daha iyi sebep mi olur?! Ateşyan’ın tutumu karşısında bir yorumcu olarak zorlandığımı itiraf etmeliyim çünkü bu köşenin seviyesini düşürmeden o tutum ve davranışlar hak ettiği şekilde nasıl anlatılır bilemiyorum. Kaldı ki, bir kişide onur, haysiyet kalmamışsa ona ne söyleseniz boş. Bir insan, dile kolay on senedir patrik seçiminde bu kadar yanlış (işte burada başka sıfatlar saymam gerekir ama hani derler ya “Efendilik bende kalsın”) işler yapar ve hala ortalarda nasıl dolaşır, bir de üstüne üstlük makama talip olur? Pes. Duyduğuma göre patrik seçimi için de kendine delege aramaya çıkmış. Delege sisteminin zaten artık tamamen gereksiz ve anlamsız hale gelmesi bir yana, bu toplumun içinde Ateşyan’ın delegesi olmayı kabul edecek kadar aklını, ahlakını, vicdanını kaybetmiş birileri var mı bilmiyorum, umarım yoktur. Gerçi zaten Ermeni toplumu sağlıklı çalışan bir yapıya sahip olsaydı, Ateşyan senelerdir yaptığı işleri, hareketleri yapamazdı. Yine de kimsenin açıktan onun delegesi olacak kadar ona benzemediğini ummak istiyorum. 
Ateşyan, artık ayak sürümeleri ve ayak oyunlarını bir kenara bırakarak, süreci işletmeli. Daha doğrusu sürecin önünde takoz olmayı bırakmalı. Toplumun sinir uçlarıyla bu kadar oynamak doğru olmadığı gibi hayra alamet de değil. Devenin belini kıran bir saman çöpü demişler. Nasılsa kaldırıyor diye yükledikçe yüklersen, an gelir kırılır. Nasılsa kopmuyor diye ipi gerdikçe gerersen, an gelir çat diye kopar, nasıl olduğunu anlamazsın ve o zaman da çok geç olur. 
Velhasıl, Ruhani Kurul bir an evvel toplanmalı, değabah seçimi kararını almalı ve değabah seçimine gidilmeli. (Bu arada Ruhani Kurul’un kendini düşürdüğü duruma bakar mısınız? Toplanıp, tükürdüklerini yalayarak, daha bir buçuk ay evvel aldıkları kararın tersi bir karar almak zorundalar. Keşke etrafa kulak verselerdi de bu duruma düşmeselerdi.) Daha evvel de söylediğim gibi, her ne kadar böyle bir yazılı kural olmasa da, demokratik etik ve aklın gereği olarak, patrik adayı olmayacak birinin değabah olması daha uygun düşer. Malum, değabahın görevlerinden bir tanesi de Müteşebbis Heyet’le birlikte seçim sürecinin gerektiği gibi işlemesini gözetmek olacak. Bunu da kendi aday olmayan birinin yapması, şaibeleri engellemiş olur. Sonuçta, geçici, dolayısıyla sahip olmak için ‘hırslanmayı’ gerektirmeyecek bir makamdan bahsediyoruz. Gene daha evvel söylediğim gibi, bana göre, tam da bu profilde, mutedil ve sakin bir karakter ortaya koyan Karekin Bekçiyan’ın tekrar değabah seçilmesi en doğrusu ama tabii ilkönce kendisinin bunu istemesi lazım. Patrik adayı olmak istiyorsa o da hakkıdır. O zaman başka biri değabah seçilebilir. 
Değabah seçiminin ötesinde ise, patrik seçim süreci de şeffaf, demokratik kurallara, akla ve insafa uygun biçimde yürütülmeli. Makamın doğal adaylarının hiçbiri (maalesef Ateşyan bile) en başından, çeşitli bahanelerle süreçten dışlanmamalı. Her adaya, düşünüp cevap vermesi için makul bir süre verilmeli. Aday olacaklara da topluma kendilerini, vizyonlarını, çözüm önerilerini anlatmaları için fırsat ve zemin verilmeli. Seçmen listelerinin sağlıklı biçimde güncellenmesi gibi teknik ama hayati işler de var. Ötesi, Ermeni toplumunun demokratik bilincine, vicdanına, muhakemesine kalmış. Onları nasılsa daha çok konuşacağız.