Yapay zekâ mı, doğal yaşam mı?

ADNAN SARAÇOĞLU

Çocuğumuz robot mu, yarış atı mı, deney tahtası mı, denek mi, yoksa ‘e şıkkı’ mı? İnsan neden oluşur duygulardan mı, bilinçten mi, fedakârlıktan mı, hırstan mı, yoksa gene e şıkkı mı?

Dünya nasıl kurtulur? Hata, hata, hata, hata, hata... Alın size değme  belleklerin, gelişmiş android sistemlerin, başa çıkamayacağı soru. İnsansı bir cevap bulmanın zorluğunun yanı sıra, insanı dışlayan cevabın bir işe yaramaması aşılması güç paradoksumuz. Öyle ya, insanlar yokken on yıllarca yağan yağmurlar dünyayı kemale erdirirken, bugün beş derece düşen ya da yükselen ortalama sıcaklığın yaşamın yüzde bilmem kaçını yok edeceğini varsayıyoruz.

Ekim’in öyküsü

İnsan zekâsını çöpe atıp yapay zekâdan ya da uzaylılardan medet ummaya başlamışken, bildiğimiz insan olan, insanın da hası olan bir çocuk okulu kırıp, dünyayı kurtarmaya karar verdi. Komşu ülkelerden bir çocuk bunu yapmışken, içimizden bir yazar, hem de Çocuk Edebiyatını fantastik yörüngeye oturtan cins bir yazar çocuğun, bilincin, iklimin derdine düşen bir kitap yazdı.

Mühendisliğin t cetveline yüz vermeyip tüm coşkusuyla şarkı söylemeyi seçen anne Ebru ile çifte kavrulmuş mühendisliği ekip yüzünü toprağa dönen Melih, parlak sinyaller gönderen çocukları Ekim’i, çığır açacak bir deneye katılmaya ikna ederler. Singapur doğumlu, çok dilli, çok bilgili cin gibi Ekim, Türkiye’ye konduktan sonra evde eğitilen Ekim olmuştur. E.E.E kısaltmasıyla iyice yaklaştığı robotların dünyasına katılmak onun için de “bulunmaz hint kumaşı”dır.

Kuyu ile açılıp adeta Çehovyen düşüşü (silah patlarsa, kuyuya da düşülür) imleyen kitap, metaforik bir kuyuda insanlığın debelenmesiyle izleğini derinleştiriyor. Ancak ne rüyayı yeterince işleyebiliyor ne de bilinci. Rüyayı denetimli simülasyona indirgemesinin yanı sıra, insanî bilinç ile makinenin- robotun işlemcisi arasındaki gerilimi, yakınlaşma ya da uzaklaşmayı görmezden geliyor. Bilim kurguya göz kırpan alanı muğlak ve çiğ bıraksa da, rüyayı; bilinci dönüştüren gücüyle ele almayı, fantazyanın ustası Aslı Der’e pek bir yakıştırırdım doğrusu. Koca bilim insanlarının, on iki yaşındaki çocuğun rüyalarını küçümsemesiyle “ah, vah, eyvah!” etmemiz eş zamanlı...

İlk uykuda küçük bir kızın karşısına çıkıyor Ekim, kötü şeylerden kaçıp kendisine anlam katan şeyleri ardında bırakan ve güzel şeyler duymaya ihtiyacı olan güzel bir varlıkla. Dil sorununu aşıp gönül birliğinde buluşuyorlar. Uyandıktan sonra Ekim, kızın ihtiyacı olan hikâyenin peşine düşmüşken anne babasıyla yoldayken görüp kuru kayısı paketini uzattığı kızdan duyduğu tek kelimeyle ayıkır: Şükran! Yazar, okurun eser miktardaki art alan bilgisine güvenerek tek sözcükle yeterince şey imler: Savaş, göç, hastalık, ölüm, dışlanmışlık, Suriye, yollar, çocuklar, düşmanlıklar... Anlatacak hikâyenin temeli de çatısı da bellidir artık, bir kelime çarpar zihne ve anlatı hemen çatılır.

Anlayışlı anne-babanın çatışmaları, muğlak kalan deneyin de tazyikiyle yer yer çıkar karşımıza. Hayallerinin peşinden giden Ebru’nun Ekim’e tatlı su gestapoluğu taslaması gözümüzden kaçmaz. Melih’in yerinde eleştirisi Ebru’nun hırsını da, kaygısını da hafifletir. Anlatının hoş detaylarıyla çizilmiş ters köşe anne-baba çerçevesi Melih’in aklını tipik eril akıl olmaktan çıkarır. Yemek yapan, tarlaya koşan, sökük diken Melih’in karısına akıl vermesi çok güçlü bir espridir.

İkinci uykuda, öksüren Çinli adam çıkar Ekim’in karşısına. İptal edilmenin eşiğinden dönüşünü türlü ayak oyunlarına (siz bürokrasi okuyun) borçlu olan Pekin Olimpiyatları geliyor aklıma. Makul değerlerin çok ötesindeki kirliliğine rağmen gövde gösterisine binlerce sporcuyu alet eden, adeta yüzyılın Berlin Olimpiyatları’ydı. Greta’yı duymak, dinlemek istiyor Çinli adam. Greta da neyin nesi?

Uyku-deney boyunca edilgen olan rehber robot Yaz (Ekim’in yaşlarında kız robot) Greta muammasını çözmek üzere Ekim’i yapay sınırlarından azat ediyor. Ev-apartman-site habitatından çıkıp mahalleye ağıyor adeta. Oraya buraya bakarken tuhaf bir tuhafiyeci dükkânında yeni karargahını buluyor. Eski CD’lerden güneş enerjisi elde etmeye uğraşan Kaan, Damla ve Rüya. Keşke Greta da bu mahallede yaşasaydı diyerek Ekim’i uyandırıyor Damla. İklim aktivisti Greta Thunberg!

Kuyu metaforu kadar deney yöneticilerinin “denetim, denetim...” sayıklaması da anlatının yönünü işaret ediyor, denetimden çıkan rehber robot  deneyi yakıyor ama otoritesini oyalayan Ekim sayesinde insanlık kurtuluyor?! Devanın dayanışmada, mahalle maçlarında, tuhafiye dükkanlarında olduğunu anlıyoruz.

Denek E.E.E.

Aslı Der

Günışığı Kitaplığı

184 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ