LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Amida’nın Sofrası

Kendisi ile likör mevzusundan tanışmış olsak da müthiş bir kitap yazmış; ‘Amida’nın Sofrası’. Kitabı heyecanla bekleyen birisi olarak şans eseri kitabı eline ilk alanlardan da oldum. Silva Özyerli kitabında Likör anlatmıyor… Köklerini yani Diyarbakır’ı anlatıyor. Kitap hem bir şehri hem şehrin ruhunu hem de yemekleri anlatıyor.

Likör benim için hep diğer tüm içkilerden farklıdır. Evde yapılır. Yani mutfağın ürünüdür, kışlık salça, yoğurt gibi…
O yüzden likör ile alakalı yazmaktan tarifini vermekten çok hoşlanırım. Ama sonradan öğrendim ki insanların likör ile olan ilişkileri çok değişik olabiliyor. Mamamın yaptığı likörün tarifini ilk verdiğimde sosyal medya yorumları beni çok şaşırtmıştı. En şaşırtanların ortak sorusu aynıydı. Nasıl oluyordu da evin annesi evde alkollü bir içecek yapıyordu. Onlara derdimi anlatmaya çalışırken fark ettim aslında likörün sadece bir alkollü içki olmadığını. Kendine has ritüelleri ile bir dünyası olduğunu. 
Likör olmazsa misafire eve geldiğinde ilk ne ikram edilecek kahve ile, yada yemek sonrasında, doğumda hastane odasında? Likörün sarhoş olmak içildiğini hiç görmesem de bazı günler beş kız kardeş olan mamaların yanlarına gittiğimde kızarmış yanakları ile normalden fazla gülmekte olduklarını ve bunun sebebinin de kahvenin yanında gelen likör olduğunu hatırlarım. 
Likör denince aklıma ilk gelenlerden birisi ise Silva Özyerli… Likör yapma konusunu evde yapılan bir ağız hoşluğundan bir uzmanlık alanına getirmiştir kendisi. Yaptığı onlarca şahane likör tadanın aklından uzun süre çıkmaz. 
Kendisi ile likör mevzusundan tanışmış olsak da müthiş bir kitap yazmış; ‘Amida’nın Sofrası’. Kitabı heyecanla bekleyen birisi olarak şans eseri kitabı eline ilk alanlardan da oldum. Silva Özyerli kitabında Likör anlatmıyor… Köklerini yani Diyarbakır’ı anlatıyor. Kitap hem bir şehri hem şehrin ruhunu hem de yemekleri anlatıyor. 200’e yakın tarifi ve çok güzel hikayeleri barındırıyor. Bu yüzden kitabın üst başlığı; ‘Yemekli Diyarbakır Tarihi’…

Aras Yayınları kitap hakkında şöyle demiş; “Ermenicede Amida ya da Dikranagerd, Kürtçede Amed diye anılan Diyarbakır şehrinin sofra kültürü, asırlardır bu yörede yaşayan halkların birlikte var ettiği ortak bir değerdir. Diyarbakır’da doğup büyüyen, bugün artık İstanbul’da yaşasa da memleketini daima içinde taşıyan Silva Özyerli, Diyarbakır yemekleri hakkında uzun yıllara dayanan araştırma, keşif, deneme ve üretimlerinin meyvesi olan Amida’nın Sofrası’nda, tüm birikimini alanının en özgün kitaplarından birini ortaya koyarak sunuyor dikkatimize. Özyerli, kendi yaşamından, aile geçmişinden, eski kuşak Diyarbakırlılarla yaptığı görüşmelerden, yazılı kaynaklardan yaptığı araştırmalardan yararlanarak, bugün bazıları yaygın olarak bilinse de önemli kısmı yok olmaya yüz tutmuş veya değişip dönüşmüş, bir kısmı ise tamamen unutulmuş yemekleri eskiden pişirildikleri halleriyle gün yüzüne çıkarıyor. Yazarın aile tarihinde iz bırakmış acı tatlı olaylarla harmanlayarak geliştirdiği anlatım tarzı, Amida’nın Sofrası’nı pek çok yerde öyküye, edebiyata yaklaştırıyor ve damakta doyumsuz bir tat bırakıyor. Özyerli’nin ilmek ilmek ördüğü anlatı, Diyarbakır ve çevresinin son yüz küsur yıllık tarihine alternatif bir bakışın taşıdığı imkânlara da işaret ediyor ve bu yönüyle ‘Yemekli Diyarbakır Tarihi’ üst başlığını da sonuna kadar hak ediyor. Erkin Ön’ün fotoğraflarıyla zenginleşen Amida’nın Sofrası, bir kültür hazinesi.”