Ayvalık'ta 'Başka' festival

Bu yıl ikincisi yapılan Başka Sinema Ayvalık Film Festivali 5 Ekim'de Pedro Almodovar’ın ‘Acı ve Zafer’ filminin gösterildiği açılış töreniyle başladı. 9 Ekim'e dek sürecek olan festivalin direktörü Azize Tan ile açılış töreni öncesi buluşup hem festivale hem de seyircileri bu sene nelerin beklediğine dair uzun bir sohbete koyulduk.

Bu yıl ikincisi yapılan Başka Sinema Ayvalık Film Festivali 5 Ekim'de Pedro Almodovar’ın ‘Acı ve Zafer’ filminin gösterildiği açılış töreniyle başladı. 9 Ekim'e dek sürecek olan festival, hem film programı hem de panel ve etkinlikleriyle dikkatleri üzerine çekerken, Türkiye’de gittikçe sıradanlaşan festivallere yeni bir soluk getirmesiyle de heyecan yaratıyor. Ayvalık Film Festivali’nin direktörü Azize Tan ile açılış töreni öncesi buluşup hem festivale hem de seyircileri bu sene nelerin beklediğine dair uzun bir sohbete koyulduk.

Bu yıl festivalin ikinci yılını kutluyorsunuz. Çok dolu bir programla seyirciyle buluşuyorsunuz. Neler hissediyorsunuz şu an?

Valla bu sene böyle biraz daha alışmış oluruz diye düşünmüştüm ama birinci yılı aratmayan bir heyecan var içimizde. Tabii geçen sene bir bilinmeyene yelken açmıştık. Çünkü tamamen Ayvalık bizim için yeni mekanlar ve seyircimizi yeni yeni tanıyoruz. Bu sene ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz, seyircimizi biliyoruz. Geçen sene çok mutluluk verici bir şekilde çok iyi karşılandı festival. Çok güzel geçti. Hem Ayvalıklılar hem Ayvalık’ın civarından, İzmir’den, Çanakkale’den, Edremit’ten, İstanbul’dan, Midilli’den gelen seyirciler oldu. Daha yılbaşından itibaren bu yılın tarihleri sorulmaya başlandı. Şanslıyız ki, ilk yılın ardından hemen kabul edilen, insanların beklediği bir festival yapmayı başarmışız. Bu sene bu ilginin katlanacağını umut ediyorum. Bilet satışları da onu gösteriyor. Bütün bunlar bizi çok mutlu ediyor. 

Bu sene Akdenizli bir yönetmeninin Almodovar’ın Acı ve Zafer filmiyle açılış yapıyorsunuz. Bu filmi seçmenizin özel bir nedeni var mı?

Almodovar bu sene benim Cannes’da en beğendiğim film oldu. Altın Palmiye alan Parasite filmine hiçbir itirazım yok ama benim kalemim diyebileceğim bir film Acı ve Zafer. Beni etkileyen taraflardan bir tanesi, otobiyografik bir öykü olmasının da ötesinde, sanatın bir insanın hayatını nasıl iyileştirebildiğini, nasıl itici bir güç olduğunu anlatması… Sinemaya olan aşkı, sevgisi, onu nasıl iyileştirdiği ve tekrar hayata bağladığı üzerine çok güçlü bir film. Gerçekten kolay değil bir insanın kendi hayatında olanları bu kadar büyük bir samimiyetle insanların gözünün önüne dökmesi ve içini açması… O anlamda beni çok etkileyen bir film oldu. Açılış için de bence bu anlamda çok güzel bir film. Festivali nasıl bir filmle açarsanız öyle devam ediyor. O tonunu belirliyor. Bu nedenle açılış için çok iyi olacağını düşünüyorum.

Mekandan ve şehirden bağımsız düşünemediğimiz festivaller var dünyada. Venedik ve Cannes bunların en önemlileri… Geçen sene festival için Ayvalık’a geldiğimizde bunu düşünmüştük. Burası yıllar sonra çok önemli bir festival şehri olabilir mi sizce? Bunun nüvelerini attınız. Bu hayal gerçekleşebilir mi?

Ayvalık böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi için her türlü karakteristik özelliğe sahip bence. Tarihi, kültürü, mimarisi, mutfağı…O anlamda muazzam. Ama altyapısal olarak çok eksik var malesef. Mekansal olarak çok ciddi sıkıntılar var. Biz geçen sene eski bir Ayvalık evini aldık, hem festival merkezi, hem de sinema salonuna çevirdik. Bizim yapmaya çalıştığımız şey, sadece mekan bulalım film gösterelimin ötesinde ruhu ve kimliği olan bir şey yapmaya çalıştık. O yüzden Ayvalık’ı Cannes’a çevirmeye de çalışmıyoruz aslında. Burası Ayvalık ve Ayvalık’ın kendine has özellikleri var. Bu özellikleri koruyarak ve buraya gelen insanlarda izler bırakarak bir festival yapmaya çalışıyoruz. Biz burada Başka Sinema ve Ayvalık ruhunu birleştirerek bir şey yapmaya çalışıyoruz. O yüzden bu festival merkezi bizim için önemliydi. Bunun dışında mesela bir yarışma düzenlemiyoruz. Bunu özellikle yapıyoruz. Bir ödülümüz var ama yarışmamız yok. Bütün filmlerin eşit olarak değerlendirildiği, sinema üzerine konuşulduğu, panellerle, atölyelerle, biraz daha entelektüel seviyesi, belki bir parça akademik ama aynı zamanda festival coşkusundan da bir şey kaybetmeyen bir festival amaçlıyoruz. Biz klasik bir festival gibi de yol almak istemiyoruz. Buraya özel bir karakter ve bir ruh olsun istiyoruz. Ayvalık Festivali denilince insanların aklında bir şey canlansın istiyoruz. Gelecek yıllar için güçlü bir potansiyelinin olduğunu düşünüyorum. Bunun için yerel yönetimlerin ve Ayvalılıkların da daha çok işin içine girmesi gerekiyor. Altyapısal sıkıntıları aşarsak ilerde çok güzel şeyler olabilir.

Türkiye’de festival direktörlüğü denilince akla gelen ilk isimlerden birisiniz bence. Bunlardan en önemlisi Hülya Uçansu ve onun bıraktığı yerden devam ettiniz. Festivalciliğin konvansiyonel taraflarını çok iyi bilen biri olarak Ayvalık Film Festivali’nde daha farklı ve disiplinler arası bir tarzı da oturtmaya çalışıyorsunuz. Gösterişten uzak daha mütevazi ve içeriğiyle konuşulan güçlü bir festival. Bu seneki film programı, panel ve sergiler de bunu gösteriyor.

Teşekkürler güzel sözlerin için. Bizim ekip olarak amacımız tam da bu… Geçen sene festivale başlamadan önce, ana sponsorumuz olan Kariyo Ababa Vakfı ile konuştuğumuz zaman, bu hayalimi de dile getirmiştim. Birincisi insanların kendileri iyi hissedecekleri bir festival olsun. İkincisi hakikaten sinemanın ön planda olduğu ve sadece sinemanın konuşulduğu bir yer olsun istiyordum. O yüzden de danışman olarak da Fatih Özgüven’le çalışmayı tercih ettim. Farklı bir perspektif ve bakış açısı getirmek bizim için bu anlamda çok önemli. Herkesin beklediği daha popüler seçimler yerine biraz daha kafa kurcalayacak, sorular sorduracak, kafa karıştıracak bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Ayvalık seyircisi de buna çok müsait. Geçen sene, sen de buradaydın gördün, o paneller doldu taştı ve izleyicilerden çok güzel tepkiler aldık.

Bu yıl hangi panel ve etkinlikler bekliyor festival takipçilerini?

Bu yıl “Yeni Sinefiller: Yeni Mecralar, Yeni Seyirciler” adlı bir tema belirledik kendimize. Bununla ilgili yedi filmlik bir program yaptık. Bu bölümde farklı disiplinlerden gelen konuşmacılarımız var. Ressam Antonio Cosentino’nun “Ellerin Havada, Keşke Hep Öyle Kalsa” isimli çok özel bir sergisi olacak bu yıl. Sanatçının kendi dünyasına sızan film parçalarını kendi hikâyeleriyle birleştirerek yorumladığı bu resimler hepimizin aşina olduğu sinema yapıtlarından esinleniyor. Aynı zamanda Cosentino, “Yeni Sinefiller: Yeni Mecralar, Yeni Seyirciler” başlıklı panelde sinemayla ilgilenen bir ressam olarak konuşmacı olarak da yer alacak. Elçin Yahşi, Umut Tümay Arslan ve Uğur Bayazıt gibi isimler “Nasıl Seyrediyorlar” başlıklı panelde konuşacaklar. Bu değişen mecralarla birlikte sinefilliğin tanımı değişti mi, seyirci olarak sinemanın anlamı bizim için değişti mi gibi sorular üzerinden yeni sinefilliği tartışacaklar. “Nasıl Yapıyorlar” panelinde ise Hollywood Reporter’dan film eleştirmeni Boyd Van Hoeij’in moderatörlük yapacak. Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, kurgucu Çiçek Kahraman ve yazar Dafna Lavin’in konuşmacı olacağı panelde, Netflix ve Amazon gibi dijital platformların ortaya çıkışından sonra işlerin nasıl değiştiğini konuşacaklar.

Heyecanla beklenen, önemli panellerden biri de Ömer Madra’nın moderatörlüğünde gerçekleşecek olan “İklim Krizi Ortak Geleceğimizi Nasıl Etkileyecek” paneli…

Ayvalık çevre konusunda hassasiyeti çok yüksek bir yer. Bir çok çevre örgütü var burada. Bu yıl festival programında komşu Yunanistan’dan filmlerle “Ortak Gelecek” isimli özel bir program yaptık. Yunanistan’la ortak geçmişimiz kadar özellikle Ege Denizi üzerinden ortak geleceğimizi nasıl şekillendireceğimiz konusunda konuşmak ve filmlerin ötesinde bir alan açmak için düzenlediğimiz panelde kendisi de Ayvalıklı olan Ömer Madra, genç iklim aktivistleri ve Yunanistan’dan akademisyen ve aktivistler konuşacak.

“60’ların Düşleri Buhar mı Oldu?” paneli Derya Bengi ve Naim Dilmener gibi iki önemli müzik yazarını bir araya getiriyor.

Evet biz de çok heyecanlıyız. Müzik yazarı Derya Bengi’nin hazırladığı 70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük “Görecek günler var daha” kitabı bu konuşmanın ilham kaynağı oldu. Kitabın önsözünde Bengi, “60’lı yıllarda toplum ‘hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında’ olduğu inancıyla bugüne sarılıyor, 70’li yıllarda ‘ondan ne kadar uzak olduğunu’ yavaş yavaş sezerek yarına sığınıyordu sanki” diyordu. Biz de buradan ilham alarak 60’ları konuşmak istedik. Aynı başlıklı seçkide göstereceğimiz Alain Tanner’in yönettiği “2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus” ve Danny Boyle’un yönettiği “Yesterday” etrafında 60’ların hürriyet düşlerinin gerçekten buhar olup olmadığını müzik üzerinden konuşacak Türkiye’nin önemli iki müzik yazarı.

Önemli bir ismi daha konuk edeceksiniz bu yıl. Sight&Sound editörü, duayen eleştirmen Nick James de bir panel için Ayvalık Film Festivali’ne geliyor.

Evet, Nick James sinema dergiciliğinde dünya çapında tanınan bir isim. Guardian, Independent gibi birçok saygın yayında sinema, edebiyat ve sanat üzerine yazılar yazdı… Büyük festivallerden çok, ruhu olan küçük festivalleri seviyor. Bu yıl davetimizi kabul ederek Ayvalık’a geliyor. Yeşim Tabak’ın moderatörlüğünde, dünya sineması ve özellikle yakından takip ettiği son dönem Türkiye sineması hakkındaki düşünceleri, zamanın ruhunun filmlere yansıması, değişen mecralar üzerinden dünden bugüne sinema yazarlığı ve yazarlıktaki yeni hedeflerini konuşacağız.

Dijital mecraların ve yeni izleme biçimlerinin artığı bir zamanda festivallerin giderek anlamını yitireceğine dair bir düşünce de var. Bu konuda ne dersiniz?

Festivallerin hiç bir zaman modasının geçeceğine inanmıyorum. Çünkü tüm yeni mecralarla, filme çok kolay ulaşılmasıyla birlikte insan giderek yalnızlaşıyor. O yüzden de festivallerin öneminin azalacağını düşünmüyorum. İnsanlar sosyalleşecek, bir araya gelecek, konuşacak, tartışacak, birbirlerini tanıyacak bir ortam arıyorlar. Biz Ayvalık’ta bunu oluşturmaya gayret ediyoruz. O yüzden filmin ulaşılabilir olup olmamasının ötesinde film üzerinden başka insanlarla temas edilebilecek bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Bence festivaller buna doğru gidecek.

Film programına baktığımızda hem dünyadan hem Türkiye’den çok özel bir seçki karşımıza çıkıyor. Bu filmler arasından özellikle seyirciye önerdikleriniz neler?

Bong Joon-Ho’nun Altın Palmiyeli Parasite filmine bayıldım Cannes’da izlediğimde. Herkesin görmesi gereken bir film. Sınıf çatışması ve neoliberalizmin insanları dönüştürdüğü şey hakkında inanılmaz güçlü bir kara komedi. Onun dışında Tamara Kotevska ve Ljubo Stefanov’un Sundance’de Jüri Büyük Ödülü alan Honey Land belgeseli arılar üzerinden insan ve doğa ilişkisine dair ufuk açıcı bir belgesel. Berlin’de yarışan Onun Adı Petrunya, kadın meselesine dair söyledikleriyle çok önemli buluyorum. Ayvalık’ta klasikleri de gösteriyoruz açıkhavada. Cocayannis’in Stella’sı Ayvalık seyircisiyle buluşacak. California Dreaming ve Maradona belgesellerini inanılmaz beğendim. İkisi de uzun yıllar çok konuşulacak belgeseller. Türkiye’den Kız Kardeşler, Görülmüştür, Kraliçe Lear, Nuh Tepesi, Küçük Şeyler ve Peri gibi bu yılın çok güzel filmleri de var. Merlyn Solakhan’ın Şehir belgeselini gösterecek olmamız bizim için çok heyecanlı.

Ayvalık’ta filmler arasında bir yarışma yok. O yüzden bir rekabet de yok. KAV Yılın Yönetmeni Ödülü’nü veriyorsunuz sadece.

Evet bu festivalde klasik bir yarışma yapmak istemedik. O yıl Türkiye’de vizyonda ve festivallerde gösterime giren tüm filmlerin doğal aday olduğu, danışma kurulumuz ve Kariyo Ababay Vaktı tarafından seçilecek bir filmin yönetmenine açılış töreninde 100 bin lira ödülün takdim edildiği bir ödülümüz var. Bir destek ödülü diyebiliriz. Mehmet Açar, Gaye Boralıoğlu, Mahmut Fazıl Coşkun, Gürcan Keltek ve Damla Sönmez bu yıl danışma kurulu üyelerimiz.

Festivallerin fon ve sponsor bulma meselesi önemli bir sıkıntı günümüzde. Ayvalık Film Festivali de bildiğim kadarıyla bakanlık ve kamu fonları olmadan yapılabiliyor. Festivalin yapılmasında Başka Sinema’nın da destekçisi olan Kariyo & Ababay Vakfı'nın (KAV) desteği var, değil mi?

Evet onlar olmasa bu festivali yapmamız mümkün olmazdı. Maalesef finansal anlamda kültür sanat için alan gittikçe daralıyor. Festivalimiz Bakanlık ve belediyelerin desteğiyle yapılmıyor. Kariyo & Ababay Vakfı bu işe destek olabileceğini söyleyince biz bu festivale giriştik. Çok da iyi oldu. Tabii bunun dışında maddi olmasa da Balıkesir ve Ayvalık belediyelerinin lojistik anlamda ve tanıtım anlamında bize büyük destekleri oluyor. Onlara da teşekkür borçluyuz. ‘Kültür için Alan’ festivalimize çok büyük destek oluyor. Yabancı konuklar ve festivalimize konuk ettiğimiz üniversite öğrencilerinin gelebilmesi için çok önemli katkılar sunuyorlar. ‘Kendine Has’ bu sene destekçilerimiz arasına katıldı. İsmini burada zikretmeyi unuttuğum çok önemli destekçilerimiz var. Tabii en önemlisi Ayvalıklıların festivali sahiplenmeleri ve destekleri… Her zaman yanımızda hissediyoruz onları. Biz küçük bir festivaliz ama küçük bir festival gibi davranmıyoruz. O yüzden desteklerin her sene giderek artarak devam etmesi gerekiyor. Seyircilerimize de çok iş düşüyor. Ayvalık çok güzel bir yer. Hem tatil yapacakları hem de film izleyecekleri güzel bir hafta onları bekliyor.

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema



Yazar Hakkında