AREVATEM/ Küresel isyan zamanları

İstanbul dahil olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde organize edilen eylemlere geçmeden, ‘şiddetsiz’ ve ‘doğrudan’ olarak tanımlanan ve Yokoluş İsyancıları tarafından benimsenen eylem biçiminin ne olduğundan bahsetmek gerekir.

İREN BIÇAKÇI-RUDİ SAYAT PULATYAN (arevatem@gmail.com)

İki hafta boyunca sürecek olan, hükümetlerin iklim ve ekolojik kriz karşısında eylemsiz kalmalarına isyan eden yüz binlerce kişiyi bir araya getiren eylemler, 7 Ekim Pazartesi günü başladı. ‘Extinction Rebellion’ (Yokoluş İsyanı) tarafından yapılan çağrı, başta müttefik hareketler olmak üzere iklim krizi karşısında endişeli olan herkesi harekete geçmeye davet ediyor. İklim krizinin en büyük faili olan gelişmiş ülkelerin finans merkezlerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 60 farklı şehirde gerçekleştirilecek şiddetsiz doğrudan eylemler, karar alıcılar üzerindeki baskıyı daha da arttıracak. 

Şiddetsiz ve doğrudan 
İstanbul dahil olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde organize edilen eylemlere geçmeden, ‘şiddetsiz’ ve ‘doğrudan’ olarak tanımlanan ve Yokoluş İsyancıları tarafından benimsenen eylem biçiminin ne olduğundan bahsetmek gerekir. Her ne kadar geçtiğimiz yıllarda bu kavramları daha sık duymaya başlasak da, bu kavramların geçmişi aslında oldukça eskiye dayanıyor. Martin Luther King, Ghandi ve Rosa Parks da dahil olmak üzere pek çok ünlü eylemci, şiddet kullanmadan, barış diliyle oluşturulan eylem yöntemlerini benimseyerek birçok adaletsizliğe dikkat çekti ve daha eşit bir dünyanın kurulması noktasında fark yarattı. 
Peki ‘doğrudan’ nedir? Doğrudan eylemler toplumu var olan bir sorunla yüzleştirmek için kamusal alanda gerçekleştirilen, dikkat çekici, muhatabını doğrudan etkileyen ve genellikle yasal olmayan nitelikleriyle tanımlanır. Yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilebileceği gibi bir kaç kişinin katılımıyla da gerçekleşebilir. Toplumsal değişim için başka bir yol kalmadığı ve süregelen adaletsizliğe bir an önce dikkat çekilmesi gereken durumlarda tercih edilen bir yöntem olarak öne çıkar. Yokoluş isyancıları başta olmak üzere iklim aktivistlerinin bu yöntemi benimsemesindeki en önemli etken de ‘iklim krizi’nin vehameti ve aciliyeti karşısında denenecek başka bir yolun kalmamış olmasıdır. Avusturyalı aktivist Jane Morton verdiği demeçte durumu özetliyor: 
“Dilekçeleri, lobileri ve yürüyüşleri denedik ve şimdi zaman tükeniyor. Hükümetimiz iklim ve ekolojik acil durum ilan edene ve bizi kurtarmak için gereken eylemi gerçekleştirene kadar isyan etmekten başka seçeneğimiz yok.”

Dünyadan
Yokoluş İsyanı’nın ortaya çıktığı Londra’da, iki hafta boyunca şehir merkezini kilitlemeye kararlı olan eylemciler kentin 12 farklı noktasında çadırlar kurdu. 7 Ekim günü başlayan sivil itaatsizlik eylemine aynı gün polis, eylemcilerin çadırlarını toplamak ve çadırlarda bulunanları alandan uzaklaştırmak için müdahale etti. Müdahale karşısında şiddetsiz kalmaya devam eden ve barışçıl eylem tarzlarını sürdüren yokoluş isyancıları memurlara, “Polis, seni seviyoruz. Bunu çocuklarımız için yapıyoruz” demekle yetindi. Nisan ayında 1100 kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan eylem haftasından beş kat daha büyük olması beklenen eylemlerde 2 gün içerisinde 531 kişi gözaltına alındı. 
Diğer ülke ve şehirlerde de bir araya gelen eylemciler şiddetsiz, barışçıl ve doğrudan eylemlerle iklim krizine dikkat çekti. İklim aktivistleri, Hollanda ulusal müzesi Rijksmuseum dışındaki ana yol üzerine çadırlar kurdu; Sidney'de şehrin en işlek caddesini trafiğe kapatarak hayatı durdurdu; New York’ta, küresel ekonominin kalbi olan Wall Street’te bulunan ve kapitalizmin sürekli büyüme hayalini simgeleyen boğa heykelinin üzerine sahte kan döktü. Benzer eylemler Berlin, Mumbai, Paris, Viyana gibi çeşitli kentlerde de gerçekleştirildi ve iki hafta boyunca gerçekleştirilmeye devam edecek.
İstanbul eylemleri
Uluslararası isyanın ilk gününde İstanbul’daki Yokoluş İsyanı aktivistleri, iklim krizi nedeniyle kaybettiğimiz ve önlem alınmazsa kaybedeceğimiz türlerin yasını tuttu. ‘Altıncı Kitlesel Yokoluş’a sessiz kalmak istemeyen aktivistler, nesli tükenen türlerin temsili mezar taşlarını ve tabutunu taşıyarak klarnet eşliğinde Kadıköy’de temsili bir cenaze töreni düzenledi. Yürüyüşe, tüm türlerle paylaştığımız ortak kanı sembolize eden kırmızı kıyafetler giyen ve gezegendeki tüm canlılar ile bizi birleştiren ‘Red Brigade’ler eşlik etti. Pek çok farklı şehirde de ortaya çıkan ‘Red Brigade’ler, ertesi gün Trump Alışveriş Merkezi önünde bir araya gelerek “Tehdit edilemeyen ekonomiler için, kaynakların paylaşılamadığı savaşlarda daha fazla canlının yok olmaması için, gerçek huzur, barış ve adalet için iklim krizini durdurun! Trump’ın yaptığını yapmayın, Paris İklim Annlaşması’nı onaylayın’’ mesajı verdi. ‘Red Brigade’ler isyan haftası boyunca çeşitli mesajlarla İstanbul’un farklı bölgelerinde görünmeye devam edecek. 

Kategoriler

Dosya