AREVATEM/ Temiz hava insan hakkıdır

Santrallere çevre yatırımlarını tamamlamaları için 2019 sonuna kadar müddet tanınmıştı. Lâkin bu sürenin dolmasına iki ay kala, AKP’nin verdiği bir kanun teklifiyle bu sürenin 2022 yılının sonuna kadar uzatılması TBMM gündemine taşındı.

İREN BIÇAKÇI-RUDİ SAYAT PULATYAN (arevatem@gmail.com)

İnsan kaynaklı karbondioksit salınımlarının yüzde 87'si kömür, doğal gaz ve petrol gibi fosil yakıtların çeşitli amaçlar ile kullanılması; geri kalan yüzde 23’lük dilim ise ormansızlaşma, arazi kullanımındaki değişiklikler ve çimento üretimi gibi bazı endüstriyel süreçlerin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bahsettiğimiz bu yüzde 87’lik karbon salınımının en büyük müsebbibi yüzde 43 ile kömürlü termik santraller. Kömürün, içerisinde en çok karbon bulunduran fosil yakıt olması ve yakılan her bir ton kömürün yaklaşık 2.5 ton karbondioksit salması iklim krizinin en büyük dostu. Karbondioksit ile birlikte kükürt salınımı da yapan kömürlü termik santraller, neden oldukları asit yağmurları ile kısa vadede de doğrudan canlı sağlığını tehdit ediyor risk oluşturuyor. Bugün, salınan karbondioksit miktarı göz önüne alındığında ekolojik dengeyi alt üst ettiği ve gezegenin ortalama sıcaklığının artmasındaki en temel aktörlerden olduğu aşikar olan kömürlü termik santrallerinin kapatılması veya yeni inşaat projelerinin durdurulması biz iklim aktivistlerinin en temel talepleri arasında. 

Türkiye’de termik
Türkiye’de aktif olarak çalışan termik santrallerin sayısı 42; yedi tanesi ise inşaat aşamasında. Çalışan ve inşaat halinde olan bu termik santrallerin büyük bir kısmı düşük kaliteli olmasıyla bilinen ve yüksek derecede kirlenmeye yol açan bir kömür türü olan linyit ile çalışıyor. Çevre Mühendisleri Odası tarafından 2018 yılında hazırlanan Hava Kirliliği Raporu, Türkiye’de sadece altı ilin havasının “solunabilir” seviyede olduğunu ve Türkiye’de her yıl 60 milyon insanın kirli hava soluduğunu ilan etti. Ortada böyle bir gerçeklik olmasına rağmen her yıl devlet teşvikleriyle ortaya çıkan onlarca yeni kömürlü termik santrali projeleriyle hem kendimizi hem de gezegeni zehirlemeye devam ediyoruz. 
Yeni projelendirilen ve inşası devam eden kömürlü termik santralleri haricinde geçtiğimiz günlerde Türkiye’de yeniden gündeme gelen bir başka sorun var: 2013 yılında özelleştirilen kömürlü termik santrallerin, aradan geçen altı yıla rağmen filtre ve baca gazı arıtma sistemleri gibi çevre yatırımlarını tamamlamamış olmaları. Santrallere çevre yatırımlarını tamamlamaları için 2019 sonuna kadar müddet tanınmıştı. Lâkin bu sürenin dolmasına iki ay kala, AKP’nin verdiği bir kanun teklifiyle bu sürenin 2022 yılının sonuna kadar uzatılması meclis gündemine taşındı. Tüm dünyada birer birer kapatılan termik santrallerin aksine eğer bu teklif önerildiği haliyle meclisten geçerse, çevre yatırımlarını tamamlamayan Türkiye’deki 15 santral, 2022 yılı sonuna kadar havayı daha da zehirleyecek, ekolojik krizi daha da derinleştirecek ve bir taraftan da halk sağlığını tehdit etmeye devam edecek.
Sürecin tarihsel gelişimine baktığımızda ise Anayasa Mahkemesi’nin 2014 yılında verdiği kararı hatırlatmak gerekiyor. Mahkeme, Anayasa’nın 56. maddesine dayandırılan kararda, çevre yatırımlarının bu kadar ertelenmesinin anayasaya aykırı olduğunu vurgulayarak termik santrallerin gerekli yatırımları 2018’e kadar tamamlamalarına olanak tanıyan Geçiçi 8. Madde’yi iptal etti. Fakat 2016 yılında kanunda yapılan yeni bir yasal düzenleme ile çevre yatırımlarının tamamlanması için santrallere verilen süre Aralık 2019’a kadar uzatıldı. 

İmza kampanyası
2018 yılına gelindiğinde, dönemin Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Berat Albayrak, Çan Termik Santrali ziyaretinde, santrallerin çevre için gerekli yatırımları yapması için verilen sürenin 2019 sonunda biteceği ve bir daha böyle bir ertelemenin olmayacağını “Filtreleme sistemini yenilemeyenlerle külahları değişeceğiz” sözleriyle belirtmişti. 2019’un başlarında ise meclise sunulan ve 45. madde olarak gündemleşen yeni bir değişiklik tasarısı ile bu sürenin iki yıl daha ertelenmesi önerildi. Bu değişiklik önerisi karşısında, çevre ve sağlık alanında çalışan 17 kuruluşun bir araya gelerek oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından bir imza kampanyası başlatıldı ve 3 günde 60 bin kişi tarafından destek buldu. İlgili teklif, kamuoyu baskısı neticesinde parlamentoda bulunan tüm partilerin ortak kararıyla Maden Kanunu Teklifi’nden çıkarıldı. İsim değiştirerek bu kez madde 50 olarak karşımıza çıkan benzer bir teklif yine kamuoyunda büyük bir tepki ile karşılandı. Bu hafta parlamentoda tartışılmaya başlanacak  olan bu değişiklik önerisinin kanun teklifinden çıkarılması hem gezegenimiz hem de geleceğimiz için büyük bir önem taşıyor. Bu konuda change.org üzerinden yeniden başlatılan imza kampanyasına destek olmak, kampanyayı yaygınlaştırmak ve bu önergenin yasadan çıkarılması için parlamentoda bu konuyu görüşecek olan siyasi partilerin başkanvekilleriyle doğrudan iletişim kurarak üzerlerinde baskı yaratmak geçen sefer olduğu gibi bu sefer de etkili olabilir.  

Kategoriler

Güncel