AREVATEM/Tüketerek tükeneceğiz

Hazır giyim ve ayakkabı üretimi şu anda küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 8,1'ini oluşturuyor. Bu oran tüm Avrupa Birliği ülkelerinin iklim krizine yaptığı toplam etkiye eşdeğer nitelikte. Buna rağmen, şirketler icat ettikleri ‘black friday’, ‘cyber monday’ gibi günlerde büyük indirimler yaparak bizleri ihtiyaç dışı ve aşırı tüketime teşvik ediyor.

İREN BIÇAKÇI-RUDİ SAYAT PULATYAN (arevatem@gmail.com)

Modern insanın, gezegen üzerindeki yaklaşık iki yüz bin yıllık geçmişi boyunca sahip olduğu şey, içinde yaşadığımız dönemle kıyaslandığında aşağı yukarı hiçbir şeydi. İnsanların sahip olduğu şeyler giydikleri kıyafetler, yemek pişirmek için kullandıkları malzemeler ve eğer şanslılarsa tarımsal faaliyetlerde kullandıkları araçlardı. Bugün artık oldukça aşina olduğumuz ve hayatımızın bir parçası olan ekonomik büyüme, ‘gayri safi yurtiçi hasıla’ gibi kavramlar henüz ortaya çıkmamıştı. Bir başka deyişle, 18. yüzyılın başlarına kadar tüketim alışkanlıklarımız ilk medeniyetin kurulduğu dönemlerden çok da farklı değildi. İnsanların büyük bir kısmı sadece kendi geçimlerini sağlayacak kadarını üretip tüketiyordu. İngiltere’de başlayıp tüm dünyaya yayılan sanayi devrimi ise tüketim alışkanlıklarının çok kısa bir sürede köklü bir değişime uğramasına neden oldu. 

Hızlı moda
Sanayi devriminin üzerinden geçen üç asırda gittikçe vahşileşen ve bugün artık çığrından çıkmış olan tüketim alışkanlıklarımız, üzerinde yaşadığımız gezegeni kitlesel bir yokoluşa sürüklüyor. Sanayi devriminin belirleyici unsuru ve kapitalist sistemin gelişip yaygınlaşmasında önemli bir yere sahip olan tekstil endüstrisi bugün ihtiyaç olandan çok daha fazlasını üretiyor ve insanları ihtiyaç dışı alışverişe teşvik ediyor. ‘Hızlı moda’ akımı ile her marka her geçen ay, mevsim ve yıl için piyasaya yeni ürünler sürerken arkalarında devasa bir karbon ayak izi bırakıyor. Bugün giyim ürünlerinde kullanılan kumaş liflerinin yüzde 60’ından fazlası fosil yakıtlardan türetilen ve doğada geri dönüşmesi mümkün olmayan sentetik ürünlerden oluşuyor. Yapılan üretimin büyük bir kısmının meydana geldiği Çin, Hindistan ve Bangladeş gibi ülkelerdeki nehirler, fabrikalardan çıkan kimyasal atıklar nedeniyle hiçbir canlının yaşamadığı ölü bölgelere dönüşmekte. Kendi yaşam alanlarımızda ise kıyafetlerimiz yıkandığında, bu ürünlerden kopan mikroplastik elyaflar su kaynaklarına karışıyor ve ekolojik düzeni tahrip ediyor. 

Black friday
Hazır giyim ve ayakkabı üretimi şu anda küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 8,1'ini oluşturuyor. Bu oran tüm Avrupa Birliği ülkelerinin iklim krizine yaptığı toplam etkiye eşdeğer nitelikte. Buna rağmen, şirketler icat ettikleri ‘black friday’, ‘cyber monday’ gibi günlerde büyük indirimler yaparak bizleri ihtiyaç dışı ve aşırı tüketime teşvik ediyor. Bunun karşısında, kapitalist sistemin ve bu sistemin bize dayattığı tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi gerektiğine dikkat çekmek isteyen iklim aktivistleri, 4. Küresel İklim Grevi’ni 29 Kasım günü gerçekleştirerek odağına ‘black friday’i aldı. 

4. Küresel İklim Grevi
‘Kara cuma’ yerine ‘yeşil cuma’ sloganıyla yola çıkan ‘Gelecek İçin Cumalar’ hareketinin genç aktivistleri, Ayvalık, Bodrum, İstanbul ve İzmir’de takas şenlikleri düzenledi. Kendi imkan ve becerileriyle düzenledikleri şeniklerde kitap, giysi ve eşya takası yaparak alternatif bir ekonomik düzenin mümkün olduğunu göstermeye çalıştı. 
‘Yokoluş İsyanı’ aktivistleri ise Cevahir AVM’nin önünde alternatif bir moda defilesi düzenleyerek ‘hızlı moda’yı protesto etti. Büyük indirimler ve kampanyalarla aşırı ve gereksiz tüketime teşvik eden şirketlerin, aşırı tüketimin normalleşmesine neden olduklarını ve bu tüketim alışkanlıklarımızın da gezegenimizi etkilediğine işaret eden kıyafetlerle müzik eşliğinde sanal podyumda yürüdüler. 

Kategoriler

Güncel