Gerçeğin izini sürmek için koronavirüs antikor testi

Koronavirüs antikor testiyle gerçeğin izini sürmemiz mümkün. Böylece, COVID-19 enfeksiyonunu klinik belirtiler göstermeden ya da hafif bulgularla atlatmış veya influenza olarak yanlış teşhis edilmiş çok sayıda geçmiş vakayı tespit edebiliriz. O zaman antikor test istatistiklerini, salgın tüm dünyayı kasıp kavuruyorken Türkiye’de 11 Mart’a kadar vaka görülmediğinde ısrar eden sağlık otoritelerinin verileriyle karşılaştırabiliriz.

VURAL ÖZDEMİR/TORONTO*

Her şeyin bir tarihi var. Bazı tarihler ise halktan gizlenir. Enfeksiyonlar da bunlara dahildir. Hükümetler teşhis testlerini kamu yararı yerine piyasa yararını gözeterek sınırladıklarında veya enfeksiyonların çoğunun klinik bulgularının hafif ve belirsiz olduğu durumlarda, salgınların gerçek boyutu ve yayılışının tarihi de karanlıkta kalmaya mahkumdur. COVID–19 örneğinde biri politik diğeri biyolojik kökenli bu her iki sorun da mevcut. Bu da hem Türkiye’de hem de dünyada salgına etkili ve demokratik bir karşılık verilmesinin önüne geçiyor. 
  
Şu anda eldeki COVID–19 testleri, insanların solunum yollarındaki koronavirüs parçalarını (nükleik asidini) tespit ediyor. Ancak insan iyileşip virüsü temizlerse, mevcut testler bu kişinin daha önce COVID-19 geçirip geçirmediğini göstermiyor. 

Antikorlar, kanda (plazmada) dolaşan moleküllerdir; işgalci yabancı mikropları etkisiz hale getirmek için bağışıklık sistemimiz tarafından üretilirler. Yakın zamanda yapılan çalışmalar, COVID-19 klinik belirtileri gösterilmeye başlandıktan sonraki ilk 10 gün içerisinde ve sonrasında spesifik koronavirüs antikorlarının plazma içinde ölçülebildiğini ortaya koyuyor. Antikor testleri çok küçük bir kan örneğiyle yapılabilir ve halk sağlığı, salgın yönetişimine duyulan güven, ve küresel ekonomi için önem teşkil eden şu üç soruya cevap sağlayabilir:

1.Salgının gerçek boyutu nedir? 
 
Yeni koronavirüsün yol açtığı enfeksiyonların %80’i ya hiç belirti göstermiyor ya da çok az gösteriyor. Bu da demektir ki, siyasi çıkarlar uğruna sadece aktif vakaları test eden hükümetler, bize salgın buzdağının sadece ucunu rapor ediyor. Ayrıca, geçirilip atlatılmış enfeksiyonlar şu anda dünya çapında uygulanan virüs nükleik asit testi tarafından tespit edilemiyor. 
Koronavirüs antikor testiyle gerçeğin izini sürmemiz mümkün. Böylece, COVID-19 enfeksiyonunu klinik belirtiler göstermeden ya da hafif bulgularla atlatmış veya influenza olarak yanlış teşhis edilmiş çok sayıda geçmiş vakayı tespit edebiliriz. O zaman antikor test istatistiklerini, salgın tüm dünyayı kasıp kavuruyorken Türkiye’de 11 Mart’a kadar vaka görülmediğinde ısrar eden sağlık otoritelerinin verileriyle karşılaştırabiliriz.     

2.Ne zaman güvenli bir şekilde gündelik hayatımıza, okula veya işe dönebiliriz? 

Salgın, en yumuşak tabirle, stresli bir süreç, özellikle de ne zaman sona ereceği bu kadar belirsizken. Okulların yeniden açılması, işe ve gündelik hayatımıza geri dönmek için güvenli ve doğru zaman nedir? Yaygın antikor kan testi, bu belirsizliğe cevap bulmamıza yardımcı olabilir.  
Sağlık çalışanları virüsten etkilenip bağışıklık kazanmış olup olmadıklarını öğrenebilir ve COVID-19’lu hastalarla çalışmaya bu bilgi ışığında devam edebilirler. Böylece halihazırda bağışıklık geliştirmiş kişiler için karantina ihtiyacı azalır. Bağışıklık kazananlar tespit edildiğinde, bu kişiler işe dönebileceği için, antikor testi küresel ekonomik buhranın da önüne geçebilir. 
Hem antikor kan testi hem de burundan alınan örnekle yapılan virüs testi, işe ve gündelik hayatına geri dönenlerin bağışıklık geliştirmiş olduğundan ve başkalarına virüsü taşımayacağından emin olabilmek adına gereklidir. Bunun yanı sıra, COVID-19 bağışıklığının ne kadar sürdüğünü bilmediğimiz için ve virüs mutasyon geçirebileceğinden, bağışıklık kazananlar sık sık el yıkama gibi halk sağlığını gözeten önlemlere de devam etmelidir. 
Okulları yeniden açmak için, çocukların yetişkinlere oranla kolay enfekte olmadığını veya enfeksiyonun çocuklarda hafif veya sessiz ilerlediğini bilmemiz gerekmektedir. COVID-19 antikor testi bu belirsizliğe de cevap verebilir ve okulları yeniden açmak için doğru ve güvenli zamanın ne olacağına dair kararımıza katkıda bulunabilir. 

3.Aşı bulunana kadar geçici bir çözüm var mı? 

COVID-19’a karşı geliştirilecek aşının tamamlanmasına en az 12 ay var. O zamana kadar geçici bir çözüm bulmamız gerekiyor. Giderek artan sayıda insan COVID-19’u atlatarak iyileşiyor. Hastalığı atlatan ve virüs taşımayan bu kişilerden alınacak, antikor bakımından zengin nekahet plazması, henüz enfekte olmamış sağlıklı insanları korumada veya kritik seviyede hastaları iyileştirmede kullanılabilir. Yaygın antikor testi COVID-19'u atlatmış kişileri tespit edip onları geçici çözümde kullanmamıza yardımcı olacaktır. 
 “Nekahet plazma” 100 yıldan uzun süredir kullanılmaktadır, özellikle de tedavisi olmayan yeni bir salgın hastalıkla karşı karşıya olunduğunda: 1918’deki influenza virüsüne karşı, 2009-2010’daki H1N1 influenza virüsü salgınında, 2013’te Batı Afrika’daki Ebola virüsüne karşı, Hong Kong’daki SARS salgınında ve nihayet Çin’de COVID-19’lu 245 hastada kullanılmıştır. Çin’deki deneyim, iyileşmiş hastalardan alınan plazmanın klinik belirtileri hafiflettiğini göstermiştir. Nekahet dönemindeki hastalardan alınan plazmanın COVID-19’la mücadelede kullanılması için ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi’nde klinik testler yapılıyor. Bu testlerin sonuçlarının Haziran sonunda alınması bekleniyor. 
 Hem antikor kan testi hem de burundan örnek alınarak yapılan nükleik asit testi, koronavirüsün yayılmasını yavaşlatmak, koruyucu önlem ve tedavi geliştirmek ve nihayet, COVID-19’un gidişatına dair bilimsel kestirimlerde bulunabilmek için yaygın şekilde yapılmalıdır. 

*Vural Özdemir, doğa bilimcisi, hekim ve yeni teknolojilerin yönetişimi ve sorumlu inovasyon alanında yazar. Halen Toronto’da yaşıyor.
(Çeviri:  Gürçim Yılmaz)

Kategoriler

Güncel