Bu kadar ‘ferit’ neyin nesi?

Erzincan’da 1938 yılında Zıni Gediği’nde topluca kurşuna dizilenlerin anısına 8 Temmuz 2014 tarihinde inşa edilen ‘Zıni Gediği Anma-Hatırlama Mekanı’ kimliği belirlenemeyen kişilerce yıkıldı. Gelişme üzerine Zıni Gediği İnisitayifi bir kınama açıklaması yaparken milletvekilleri Zeynel Özen ve Ali Kenanoğlu da kamuoyunu gelişmeden haberdar ettiler ve sorumluların bulunmasını istediler. Zıni Gediği Anma Mekanı için emek verenlerden İlhami Algör, Agos için bir makale kaleme aldı.

İLHAMİ ALGÖR

Zıni Gediği Katliamı, Dersim 37/38 Tertelesi bütünlüğüne ait bir katliamdır. Munzur Dağları’nın Erzincan Ovası’na bakan yüzeyinde yaşayan 100 kadar köylü, aile babası, vergi mükellefi, TC vatandaşı, kızılbaş, Kürt, yeryüzü canlısı, insan; istihbarat raporları ve  ihbarlar ile oluşturulan bir liste ile toplanır, dağların bir kuytusunda Zıni Gediği denilen çukurda öldürülür. Gömülmez, öylece bırakılırlar. Kalanlara da “menfi” derler, mecburi iskan kanunu ile uzak ellere sürgün edilirler. Dersim Tertelesi üzerine hafıza çalışmaları yapanlar, coğrafyanın başka bölgelerinde de benzer katliamlar olduğundan söz ederler. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini bilenler için bu durum sık tekrarlanan, tehlikeli seviyede alıştığımız bir durumdur. Öldürülürsün ve kimseden hesap soramazsın. Kabul et ve böylece yaşa. O kabulün ruhunda bıraktığı hasar egemen olarak benim hiç umurumda değil. Zaten sen de umurumda değilsin. 

Zıni Gediği Katliamı’nda yakınlarını kaybedenler, 70-80 yıl sonra, 2010’lu yıllarda bir araya geldiler, bir inisiyatif oluşturdular. TBMM Araştırma Komisyonlarına dilekçeler verdiler. Anma toplantıları yaptılar ve öldürülenlerin anısına bir anıt mezar yapmak istediler. “Ölülerimizin kemikleri açıkta, bir mezara koyalım, defnedelim, yas tutalım, belki ruhen biraz sağalırız, ömrümüz bu haksızlık karşısında bir şey yapamamanın ezikliği ile geçti” dediler. İzin verilmedi.

İnsan zinciri
Vazgeçmediler, Dersim Dağları’ndaki ziyaretgâhlara benzer bir taş öbeği yükselttiler. Bir insan zinciri oluşturup elden ele taşıdıkları taşları üstüste koyarak kendi anıtlarını yaptılar. Mum yakabileceğiniz gözenekleri olan bir taş anıt.

2020 Haziranın’da birileri (!?) ulaşılması kolay olmayan, “geçerken uğradım” diyemeyeceğiniz bir mevkideki anıtı veya yas mekanını vurdu, kırdı, dağıttı. Drone ile yapılmış bir şey değil. Ayak izlerine bakmak gerekir. Toprak iz kabul eder.

Basın saldırıyı haber etti, 2 milletvekili (Zeynel Özen, Ali Kenanoğlu) TBMM’ne taşıdı, gündeme getirdi. Kimsenin umurunda olmadı. Durumumuz budur.

Benim sorum şu, eğer memleket genelinde kilise haçı sökmek, kaldırım altına birilerini gömmek, mezarları kırıp dağıtmak gibi genel bir politika var ise bu politikadan murad nedir? Eğer “yok efendim bunlar münferit olaylardır” ise, bu kadar ferit neyin nesi?

Biz, haksızlığa uğrayıp da hakkını arayamayanlar, ararken başına devlet taşı konanlar biz de buraların siyahıyız ama kendimizi beyaz zannediyoruz. Daha ne diyeyim?

Kategoriler

Güncel