Protestan din görevlileri ve aileleri sınırdışı baskısı altında

Son yıllarda Protestan din görevlilerinin yaşadığı sorunlar gittikçe artıyor. Konu, geçen hafta HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in TBMM’ye verdiği soru önergesiyle birlikte yeniden gündeme geldi. Çelik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cevaplaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Son yıllarda din görevlilerine Türkiye’de ikamet izni verilmiyor ya da mevcut izinler uzatılmıyor. İkamet izni iptallerine de N82 ve G82 kodları konulmuştur” diyor. Konuyu Protestan Kiliseler Birliği Basın Sözcüsü Soner Tufan ile konuştuk.

Protestan toplumunun tüzel kişilik sorunu geçmişten bu yana sürüyor. Öte yandan son yıllarda Protestan din görevlilerinin sınırdışı edilmesi gibi sorunlar artarak yaşanıyor. Bugüne kadar ne kadar Protestan din görevlisi sınırdışı edildi? Bu vakalar arasında eşi Türk vatandaşı olanlar olduğu da iddia ediliyor. Bu da aslında bir insan hakkı ve anayasal hak olan ailenin bütünlüğüne aykırı bir uygulama. Bu tür olaylar yaşanıyor mu?

Protestanların tüzel kişilik sorunu çok uzun süredir var ve çözümüne yönelik bir ışık da görünmüyor. Halen böyle büyük bir sorunla yaşarken son iki yıl içinde kiliselerde hizmet eden din görevlilerinin sınırdışı edilmesinde ciddi bir artış var. Bize bildirilen rakamlara göre geçen yıl 36 kişi sınır dışı edildi. Bu vakaların çoğunda aileden biri seçildiği için, aile olarak ülkeden ayrılmak zorunda kaldılar. Bu şekilde hesaplayınca sayı üç, dört katına çıkıyor zira eşlerden biri bir şekilde kilisede din görevini yürütüyorsa öbür eş de farklı şekillerde kilisede bir görevi ifa ediyordu. Ayrıca çocuklar açısından da çok zor bir durum bu. Bu sene için baktığımızda henüz altıncı ayda olmamıza karşın 20 civarında kişi eşleri ve çocuklarıyla birlikte ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. 
2019 yılına kadar gerçekten de bir şekilde sıkıntılı olan aileler ayrılıyordu. Mesela resmi işlemlerin zamanında yapılmaması, evrak eksikliği gibi nedenlerden ötürü... Son iki yılın rakamları ise çok arttı. Ayrıca önceki dönemlerde sadece sınırdışı ediliyordu; sorun çözüldüğünde geri dönebilirlerdi. Şimdi milli güvenliğe tehdit kodu ile (N82, G82) gönderildiğinden geri dönmeleri mümkün değil. Şunu da ekleyelim ki bunlar bize bildirilen rakamlar. Ayrıca gittiğini bilsek de rakam olarak bile kayıtlara girmek istemeyenler var ki onları da eklersek çok ciddi bir kitle ortaya çıkar. 
Evet, eşi Türk vatandaşı olan aileler de gönderiliyor. Benim bildiğim bu durumda olan üç aile var. Bunların ilki geçen yıl eşi ile ABD’ye gitmek zorunda kaldı; diğer ikisi Ankara’da ama onların durumu da aynı. Şunu da tekrar vurgulayayım ki bizi bilgilendirip verileri kullanmamıza izin verenler hakkında konuşuyorum. 

15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrasında ABD’li Protestan rahip Andrew Bronson’la ilgili olarak ABD ve Türkiye arasında ciddi bir kriz yaşanmıştı. Protestan din görevlilerinin yaşadığı sorunların artışında bu olayın etkisi var mı?

Bu bir yorum olarak değerlendirilebilir, “zamanlaması manidar” denilebilir. Zaman olarak iki olayın birbirinin arkasından gelmesi bu soruları ortaya çıkarıyor. Hükümet, Andrew Brunson olayında yaşadığını tekrar tecrübe etmek istemiyor olabilir. Ki Andrew Brunson olayı herkesi farklı şekillerde ciddi bir şekilde sarstı. 

Soner Tufan

N82 ve G82 kodlarının anlamı nedir? Neden Protestan din görevlileri bu kodlar dahilinde sınır dışı ediliyor?

Bu sorunun yanıtını herkes merak ediyor. Geri dönüş yolu olmadığı için tercih edilmiş olabilir, tek yönlü bilet gibi. Konuyla ilgili temel iki kod vardır. N-kodu: Oturum izniniz ve vizeniz iptal edilmiştir. Aynı vize ile Türkiye'ye tekrar girmek isterseniz girişinize izin verilmeyecektir. Uçağınızla sizi geldiğiniz ülkeye geri göndereceklerdir. Bu durumda, bulunduğunuz ülkenin Türkiye Konsolosluğuna gidip özel bir amacı olan (meşruhatlı) vize başvurusunda bulunmanız gerekir. Konsolosluk vize verirse, verilen vize sınırlamaları içinde Türkiye'ye giriş yapabilirsiniz. Yani N kodunda giriş yasağı bulunmamaktadır. G-Kodu’nda ise oturum izniniz ve vizeniz milli güvenliğe, toplum düzenine ve toplum sağlığına tehdit oluşturduğunuz için iptal edilmiştir. Vizeniz olsa dahi Türkiye'ye girişinize beş yıl boyunca izin verilmeyecektir. Her iki kodu da kaldırmak ancak İçişleri Bakanlığı’na itiraz ve reddi durumunda mahkeme yolu ile mümkündür. Mahkemede kazanırsanız kaldırılır. 

Konuyla ilgili resmi yetkililerle görüşebildiniz mi? Resmi olarak olmasa da ne tür açıklamalar yapıyorlar?

Aslında resmi olarak davalaşmalar yoluyla gelen kimi yanıtlar var. Ancak en önemli şey bu kişilerin misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle bu kodu alarak gönderildikleri yönünde. Bir davada da kod alan kişiye bu kodların MİT raporu nedeniyle verildiğini gösteren bir belge var. Ancak bu hukuki işlemler dışında devlet kanadından hiç bir yanıt gelmedi. Bu konuyla ilgili olarak birçok kişiden; Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Göç İdaresi de dahil olmak üzere, randevu talep edildi ancak bir sonuç çıkmadı. Resmî olmayan söylentilere göre bir MİT raporu oluşturulmuş ve liste çıkarılmış. HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik konuyla ilgili etraflı bir soru önergesi de verdi.

Protestan din görevlilerinin yaşadığı sorunların çözümü için ne tür önerileriniz var?

Öncelikle Protestanların tüzel kişilik sorunu çözülmeli, elbette gerçekten ülkemizin güvenliğini tehdit eden kişiler varsa bunlar olabildiği kadar haklı gerekçelere dayandırılarak ciddi anlamda yargılanıp gönderilmeli; belirsizlik içinde yapıldığında ülke uluslararası arenada daha zor duruma düşüyor. Gerçek delillerle ve şeffaf bir hukuki süreçten sonra gönderilmeliler. Şimdiye dek Protestanların pek de yanında olmayan bir sicili düşününce ister istemez bunların siyasi ya da keyfi uygulamalar olduğu yorumları ortaya çıkabiliyor. Ülkede yaşayan Müslüman olmayan bütün kitle kabul edilmeli ve bir normal vatandaşın sahip olduğu tüm haklara sahip olmalı. Yaşam hakkına sahip oldukları vurgulanmalı, misyonerlik diye bir suç olmadığı ifade edilmeli. Ülkede kiliselerde hizmet etmek üzere din adamının yetiştirilmesinin altyapısının kurulmasına izin verilmeli. Türk Hıristiyanların çocuklarının gidebileceği Hıristiyan etiğine uygun eğitim verecek, tabii ki Milli Eğitim Bakanlığı müfredatını uygulayacak okulların kurulmasına izin verilmeli. İbadethanelerin kurulmasının önü açılmalı. Kiliselerin kurduğu dernek yoluyla kağıt üzerinde sahip oldukları hakları kullanmalarına izin verilmeli ki din adamı istihdam etmek ve o izinle burada yaşamasının önünü açacak mevzuat zaten var, uygulamada eksikler var. Yani yapacak çok şey var ama temelde Protestan Türk vatandaşların var olduğu kabul edilmeli, onlara hakları teslim edilmeli ve onlarla aynı fikirde olunmasa da onlara tahammül edilmesi öğrenilmeli. Bir arada barış içinde yaşanabileceğine inanarak hareket edilmeli. Protestan vatandaşların bir Türk Müslüman’ın sahip olduğu haktan fazlasında gözü yok, bu da bilinmeli. Protestan vatandaşlar öcü gibi ötekileştirilmek yerine tanınmalı, kendilerini tanıtmalarına izin verilmeli. İşte o zaman pek çok sorun, sorun olmaktan çıkacaktır.

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.