'Medyada Nefret Söylemi 2019' raporu yayınlandı

Hrant Dink Vakfı bünyesinde hazırlanan 'Medyada Nefret Söylemi' raporlarının 2019 yılının tümüne ait olan çalışma yayınlandı. Rapora göre medyada 2019 yılında en çok nefret söylemi üretilen gruplar Ermeniler, Suriyeliler, Yunanlar oldu. En çok nefret söylemi üreten gazeteler Yeni Akit. Yeniçağ ve Diriliş Postası.

Rapor bu yıl ayrıca  ‘Yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı söylem: 2019 Yerel Seçimler örneği’ başlıklı dosyayı da içeriyor.

Medya izleme çalışmasında, tüm ulusal gazeteler ve sayısı 500’ü bulan yerel gazetenin hafta içi sayıları taranıyor. 2019 yılında Türkiye yazılı basınında, günde 17’den fazla haberde ve köşe yazısında nefret söylemi üretildiği, bu metinlerde yıl boyunca toplamda 80 farklı etnik, dinî ve ulusal kimliğin hedef alındığı ve bu kimliklere ilişkin olumsuz yargıların pekiştirildiği görülüyor.

‘Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi’ araştırması kapsamında taranan ulusal ve yerel gazetelerde, 2019 yılında ulusal, etnik ve dinî grupları hedef alan 4364 köşe yazısı ve haber metni yayımlandığı tespit edildi. Bunlardan 108’inin, birden fazla gruba yönelik, farklı kategorilerde nefret söylemi barındırdığı görüldü. Bu metinlerde, 80 farklı grup hakkında 5515 adet nefret söylemi içeriği tespit edildi.

Ocak-Nisan 2019 döneminde Taksim’deki yılbaşı kutlaması, Ege Denizi’nde mülteci botlarının batması (16 Ocak), Fransa’nın 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımını Anma Günü ilan etmesi (6 Şubat), Hocalı Katliamı’nın yıldönümü (26 Şubat), Dünya Emekçi Kadınlar Günü (8 Mart), ABD’nin İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki hâkimiyetini tanıma kararı (25 Mart), Yeni Zelanda’da iki camiye yönelik ırkçı saldırı (15 Mart), 31 Mart yerel seçimleri, Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü (24 Nisan);

Mayıs-Ağustos 2019 döneminde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile çalışan yabancı şirket yöneticileri hakkında uluslararası tutuklama müzekkeresi çıkarılması (10 Haziran), İstanbul yerel seçiminin tekrarlanması (24 Haziran), ‘Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümü (19 Temmuz), Srebrenitsa Katliamı’nın yıldönümü (11 Temmuz), 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümü, İçişleri Bakanlığı’nın Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere geri gönderilmesi talimatı, Temmuz ayında ABD’de, Ermeni Soykırımı ve sonrasında el konan mülkler için tazminat talebiyle Türkiye aleyhinde davalar açılması , 30 Ağustos Zafer Bayramı, İçişleri Bakanlığı’nın Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere geri gönderilmesi talimatı;

Eylül-Aralık 2019 döneminde İsrail-Filistin çatışmaları, Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın Akdeniz’de yaptığı doğalgaz ve petrol arama çalışmaları, Yunanistan sınırındaki mültecilere yönelik insan hakları ihlalleri, ‘Barış Pınarı Harekâtı’ gibi gündem maddeleri etrafında nefret söylemi üretiminin yoğunlaştığı görüldü.

Haklarında nefret söylemi üretilen grupların sıralaması şöyle:

En çok nefret söylemi üreten ilk 30 yayın organı da şöyle:

‘Yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı söylem: 2019 Yerel seçimi örneği’ raporunda yazılı basının Kürtleri hangi konular ve temalar etrafında ele aldığı, Kürt kimliğinin ve Kürtlerin kamusal bir mecra olan gazetelerde nasıl sunulduğu incelendi. Çalışmada, siyasi tartışmaların yoğunlaştığı seçim dönemlerinde medyada üretilen ayrımcı söylemin daha belirgin ve kesin olabildiği gözleminden hareketle, 2019 yerel seçimi döneminde yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı dile odaklanıldı.

Rapor, Mesut Yeğen'in 'Milletin Kıyısında Kürtler' başlıklı giriş yazısıyla başlıyor. Ardından Yazılı Basın Analizi bölümünde ise, rapor için yapılan yazılı basın analizinin bulgularına yer veriliyor. Türkiye ulusal basınından seçilen 9 ulusal gazetede, anahtar kelimeler temelinde eleştirel söylem analizi yönetemiyle bir inceleme yapıldı.

Bu raporda “‘Makbul’ Kürtler/ ‘Makbul olmayan’ Kürtler” ve “ Bir ‘millî güvenlik sorunu’ olarak Kürt kimliği” başlıkları altında incelenen haber ve köşe yazılarında, doğrudan nefret söylemi olarak tanımlanamayacak, daha ince bir şekilde kurgulanmış, ayrımcı ve ötekileştiren mesajları daha örtük bir şekilde veren söylemlerin hâkim olduğu tespit edildi. ‘Kürtçenin suçla ilişkilendirilmesi’ ve ‘Sınır ötesindeki Kürtler’ başlıkları altında incelenen metinler ise, Kürtleri bir topluluk olarak hedef almaları ve Kürt kimliğine ilişkin genellemeler yaparak kimliğin kendisini olumsuzlukların taşıyıcısı olarak işaretlemeleri nedeniyle, doğrudan nefret söylemi kapsamında değerlendirildi.

Raporun tamamına şu adresten ulaşılabilir. 

Kategoriler

Güncel