"Yalan söyleme gayreti bile gösterilmiyor"

Gezi Davası'nda beraat etmesinin ardından bu kez de "casusluk" suçlamasıyla tutuklanan ve hakkında üç kez ağırlaştırılmış müebbet istenen Osman Kavala'nın avukatları ve eşi Ayşe Buğra, bir basın toplantısı düzenledi. Buğra "Artık yalan söyleme gayreti bile gösterilmiyor. Okuduğum iddianamede hukukla ilgili çok az şey var." dedi

İnternet üzerinden  düzenlenen toplantıda Kavala’nın avukatları Köksal Bayraktar, Tolga Deniz Aytöre, İlkan Koyuncu ve Kavala’nın eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra konuştu.

Avukat Aytöre, Kavala’nın beraat ettiği Gezi davasındaki delillerin yeni iddianameye tekrar konulduğunu vurguladı ve şöyle  konuştu: “Suçlama için yeterli şüphe yok. ‘Varsayılabileceği’, ‘manidar olduğu’ gibi söylemlerle bir insan vatan hainliği gibi bir suçlama ile zan altında bırakılıyor. Bir insanı vatana ihanetle yargılıyorsanız, varsaymaktan başka bir şey söylemek zorundasınız” dedi.

İddianame savcısının Gezi dosyasındaki iddiaları tekrarladığını ancak dosyadaki beraat kararını ‘sakladığını’ söyleyen Aytöre, “Gezi dosyasını hazırlayanlar FETÖ’den kaçmış kişilerdi. Gezi dosyasında delil toplayan kişilerle Kavala’nın bugünkü iddianamede darbe girişiminde bulunduğu iddia ediliyor” diye konuştu.

Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar, müvekkilinin daha önce suçlandığı bir olaydan bu sefer başka bir ceza maddesiyle suçlandığına vurgu yaparak, şunları söyledi: “Hukukta önemli kural, bir kişinin bir fiilden dolayı bir defa yargılanacağı kuralıdır. Eski ve yeni iddianamede aynı şeyleri görüyorsunuz. Deniliyor ki ‘Hayır yanlışlık yok, bu sefer madde ayrı’. Hukukta yine bir fiilin birden çok kanun maddesine girmesi halinde en ağır olan maddeden ceza verilir. Yapılan şey bir olaya bir tarafından bakıp 312, diğer tarafından bakıp 309’uncu madde ve bununla da yetinilmeyip 328 madde denilmesi.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi Komitesi’nin Kavala’nın salıverilmesini istediğini hatırlatan Bayraktar, Komite’nin Anayasa Mahkemesi’ni Kavala’nın konusunda harekete geçmesi için  uyardığını da ekledi. Bayraktar, Kavala hakkında yeni hazırlanan 68 sayfalık iddianameyi ise “İddialar var ama bu iddiaların delilleri yok. Oysa iddia makamı delilleri ortaya koymak zorundadır. Bu iddianamede hatalar zinciriyle karşı karşıyayız” diye yorumladı.

"Eşim, ben ve annesi işkence ile karşı karşıyayız'

Kavala’nın eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra, AKP milletvekilleri  dahil olmak üzere bütün vekillere seslenerek şöyle konuştu: “Bu durumda, bu memleketin bir vatandaşı olarak, sadece basının ve kamuoyunun duyarlılığına değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bizleri temsil eden milletin vekillerine seslenmek ihtiyacını duyuyorum. Merhamet talebiyle değil adalet talebiyle, mülkün temeli olan adalet talebiyle, Adalet ve Kalkınma Partisi başta olmak üzere, meclisteki bütün partilere mensup milletvekillerine seslenmek istiyorum. Ama aynı zamanda, halkın yararına siyaset yapmak isteyenler için çok önemli olduğunu düşündüğüm empati duygularına da seslenmek istiyorum. Benim ve eşimin oğlunu artık göremeyeceğini düşünen annesinin durumunun, milletvekillerini ve siyasetle uğraşan herkesi, özellikle de hangi partiden olursa olsun bütün kadın siyasetçileri ilgilendirmesi gerektiğini zannediyorum." 

Kavala’nın annesinin oğlunu bir daha göremeyeceğini düşünmeye başladığını aktaran Buğra, şunları söyledi: 

"Bu süreç içinde, bizim neler yaşadığımız da tahmin edilebilir. Ama ben bütün bunların, eşim için, benim için ve ailemiz için ne anlama geldiğinin bir kere daha düşünülmesini isterdim. Tutukluluğun AİHM’nin haksızlık tutukluluk kararı verip derhal tahliye talep etmesinden sonra hâlâ sürmesinin bizi nasıl etkilediği üzerine düşünülmesini isterdim. Bir insanın, beraat ettiği gün eşyalarını toplayıp, evine dönmek için hazırlanıp yola çıktıktan sonra yoldan çevrilmesi ve tekrar tutuklanarak cezaevine götürülmesinin nasıl bir şey olduğunun düşünülmesini isterdim. Anayasa Mahkemesi’nin, bizim haksız tutukluluk başvurumuzu toplantı gündemine aldıktan sonra, başvurumuzla ilgili gündem maddesini tartışmayı ertelediğini, toplantının yapıldığı gün duymak nasıl bir şeydi, bunun düşünülmesini isterdim.  Casusluk gibi bir suçlamanın, bir insan için ve onun ailesi için ne demek olduğunun, bunun üzerimizde nasıl bir etki yaptığının da düşünülmesini isterdim. "

Buğra şöyle devam  etti: "Türkiye’de yargının işleyişiyle ilgili sorunlar her gün tartışılıyor, haksızlığa uğrayan ve mağdur olanlar bizden ibaret değil. Bunu biliyorum. Ama eşimin başına gelenler, onun kendisine uygun bir suç aranırken üç yıl boyunca tutuklu olarak cezaevinde kalması, Türkiye’de ve Türkiye dışında pek çok insanın dikkatini çeken özel bir durum oluşturmuş durumda. Bu özel durum karşısında, maalesef, artık bağımsız bir yargı sürecinin normal işleyişiyle karşı karşıya olduğumuza inanmam çok zor. Eşimin, benim ve eşimin 94 yaşındaki annesinin düpedüz işkenceye maruz kaldığımızı düşünüyorum."

Buğra sözlerini şöyle noktaladı:  "Burada bu konuşmayı yaparken çok zorlanıyorum. Çok zorlanıyorum çünkü biz evrensel hukuk normlarından ve yasalardan bahsederken, artık karşımızda bize durumumuzun bunlara uygun olduğunu anlatmaya çalışan kimse kalmadığını düşünmeye başladım. Artık kimse bize yalan söylemek lüzumunu bile hissetmiyor diye düşünmeye başladım..."


Kategoriler

Güncel