ABD’de ‘büyük kriz’ kapıda

EDVİN MİNASSİAN

4 Temmuz Bağımsızlık Bayramı’nı kutlayan Amerika Birleşik Devletleri’nde, toplam vaka sayısı 3 milyona yaklaşırken, ölüm sayısı ise 130 bini aştı. Son haftalardaki olumsuz gelişmeler ve yüksek hızla artan vaka sayısı, ABD’nin gündeminde Covid-19’u yeniden en ön sıraya taşıdı. George Floyd cinayeti, ırkçılık, polis şiddeti ve protestolar ile çalkalanan ABD, özellikle Kaliforniya, Teksas ve Florida eyaletleri başta olmak üzere Haziran’ın sonlarına doğru tekrar artmaya başlayan yeni enfeksiyonlar nedeniyle ve hastanelerin dolup taşmasıyla gözünü tekrar Covid-19’a çevirdi. 
İlk aylarda vaka ve ölüm sayılarında başı çeken fakat son zamanlarda hasta sayılarını aşağılara çekebilen  ‘Üç Eyaletler Metro Bölgesi’ yani New York-New Jersey ve Connecticut eyaletlerinin valileri ortak bir kararname ile en az sekiz eyaletten gelecek tüm yolcuları 14 gün zorunlu karantina altına alacaklarını açıkladı. Yurtiçi seyahatlere böyle bir istisnai kısıtlamanın getirilmesi, bu eyaletlere ekonomik bir darbe olmanın yanı sıra anayasal açıdan seyahat özgürlüğü gibi temel bir hakkın kısıtlanması anlamına geliyor. Buna rağmen eyaletler özerklik haklarına dayanarak,  kamu sağlığını koruma amacıyla yaptıklarını savunabiliyorlar. Avrupa Birliği de ABD’den gelecek yolculara kapılarını kapatmayı planladıklarını açıkladı. Başkan Trump ise, bu gelişmelerin yeniden başkan seçilmesine engel olma amaçlı bir komplo olduğuna inanıyor.  

Florida felaketi

Kaliforniya dışında pandemiden en çok etkilenen eyaletlerin hemen hepsi Başkan Trump’ın en çok oy aldığı eyaletler. Bu eyaletlerin valileri,  Trump’ın ısrarlı inkârcılığını benimseyerek, sağlık uzmanlarını dinlemediler. Havaların da ısınmasıyla kamusal alanlar, plajlar, büyük kiliseler, barlar, restoranlar doldu taştı. Trump’ın en büyük destekçilerinden Florida Valisi, maske zorunluluğuna gerek duymadı, virüsü önemsemeyen açıklamalar yaptı. Sonuç olarak, Florida bugün büyük bir Covid-19 felaketiyle karşı karşıya. Buna hastalığı kapsalar bile kolay iyileşeceklerini düşünen genç kitleleri de eklersek, ABD’deki durumun nedenlerini daha iyi anlamış oluruz. 
ABD’de işsizlik oranı yüzde 20’ye yaklaşıyor. Küçük şirketler topluca ve hızla iflasa sürükleniyorlar. Her beş Amerikalıdan ikisi, sürpriz bir araba tamir masrafını karşılayamayacak bir bütçe darlığındalar. Borsalar ve ekonomik yapı, 1929’deki büyük buhrandan sonra ikinci en büyük buhranla karşı karşıyalar.  Trump ise “Ne olursa olsun normal hayata dönmeliyiz”, “Ekonominin çarkları dönmeli”, “Ölümlerin sayısını göze almalıyız” söylemlerinde ısrar ediyor. Buna rağmen kendi taraftarlı bile Trump’ı artık dinlemiyor. Kısa süre önce Oklahoma’nın Tulsa kentinde Trump’ın yaptığı kapalı salon toplantısına ilgi çok düşük kaldı. Bir başka deyişle, Trump destekçileri bile sağlıkları söz konusu olunca rasyonel davranmayı tercih ettiler. 

Ekonomik tablo

ABD’nin durumu göründüğünden de zor. Mayıs’ta ekonomide yaşanan küçük canlanma yanıltıcı oldu. İşsizlik genelde yüzde yirmi ama dar gelirliler için bu yüzde 40’lara ulaşıyor. Mart, Nisan ve Mayıs aylarında 40 milyon insan işini kaybetti. Bu tarihi felaketi önlemek için 2 trilyon Dolar tutarında bir yardım yasası Kongre’den geçti. Böylece çalışanlar ve aileleri bir süre rahat nefes aldı. Ancak sayısı 15 milyona ulaşan kayıt dışı göçmen işçiler ve aileleri bu yardımlardan yararlanamadılar. Kongre’den bir yardım paketinin daha geçebileceği söyleniyor ama bu yardım paketlerinin kalıcı çözümün yerini tutması mümkün değil. Uzmanları tahminlerine göre, 2021 yılının sonuna kadar Amerikalı tüketicinin harcayacağı ancak pandemi nedeniyle sisteme girmeyecek para miktarı 300-370 milyar Dolar arasında.  Bu tablo, şirket iflaslarının, küçük ve orta ölçekli belediyelerin iflaslarının, eyaletlerin ve federal devletin devasa vergi açıklarının habercisi… Halen 100 bin küçük şirket kapanmış durumda. Yardım paketi bu şirketlerin, demirbaş masrafları yüksek sanayi kollarındaki şirketlerin örneğin restoranların ayakta kalmasını sağlayamadı. Uçak şirketleri, özel üniversiteler, enerji sanayi, oteller iflasın eşiğindeler. İşlerini kaybedenlerin yüzde 42’sinin aynı işe dönmeleri imkânsız. Borsalarda büyük düşüş yaşanıyor ve ABD ekonomisi halen yüzde 8 küçülmüş durumda.  

Trump vazgeçer mi?

Tek odaklandığı konu Kasım’daki başkanlık seçimi olan Trump, tüm anketlerde rakibi Joe Biden’ın epey gerisinde görünüyor. Hatta bazı güvenilir kaynaklara göre, yakın çevresi Trump’ın seçime girmekten vazgeçebileceğini söylüyor. ABD seçim sisteminin kendine özgü kuralları, eyalet delegelerini kazanmayı, ülke çapındaki toplam seçmen çoğunluğundan daha önemli kılıyor. Son seçimi bu nednele kazanabilen Trump’ın bu avantajını Kasım’daki seçimde kullanabilmesi çok zor görünüyor. Trump, Kasım’a kadar aşırı sağcıların ve köktendincilerin desteğiyle seçimi kazanma hesapları yapmaktan vazgeçmiş değil. 
İş dünyası, geleneksel olarak Cumhuriyetçileri desteklemesine rağmen, Trump ile bağlarını koparmaya başladı. Tüm çalışma vizelerinin ve izinlerinin dondurulması emrini veren Trump, bunun içerisine yüksek vasıflı, özellikle bilgisayar şirketlerinin ihtiyacı olan personeli de ekleyince, ticaret ve sanayi odalarının tepkisini çekti. Trump’ın “Amerikalılar işsizken, yabancıları neden buraya sokayım?” gerekçesi işlemiyor çünkü yabancıların yerini dolduracak vasıflı Amerikalı yeterince yok. 

Demokratların riski

Trump’a olan güvensizlik günden güne artarken, Demokratlar kazanacakları seçimi kaybedecek hatalar yapabilirler. Demokrat Parti’de sol kanat ile merkezci kanat arasında büyük bir çekişme var. Son dönemlerdeki protesto gösterileriyle güçlenen sol kanat, kararsız seçmen kitlesinin yeniden Trump’a yaklaşmasına neden olabilir. George Washington veya Thomas Jefferson gibi ABD tarihinin kurucu liderlerinin heykellerini yıkmaktan çekinmeyen sol kanattan çekinen seçmen yeniden Trump’a dönebilir.  Biden, Obama ve diger Demokrat Parti liderleri, özellikle kritik eyaletlerdeki seçmenleri “Cumhuriyeti Trump’ın elinden kurtarmanın en önemli görev” olduğuna ikna etmek zorundalar. Bunu başarırlarsa ABD halkı yeni bir başkanla yola devam etme kararı alabilir. 

Ermenilerin ikilemi 

Ermeniler de ülke gibi ikiye bölünmüş durumda. Gençlik, özellikle üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar, büyük ölçüde Trump’a karşı ve azınlıkların adalet arayışına, protestolara destek veriyorlar. Öte yandan birinci kuşak göçmen olan orta ve ileri yaştakiler, genelde esnaf ve küçük işyeri sahibi oldukları için yağmalamalardan zarar gördüler. Ermeni siyasi kurumları ve gençlik örgütleri ‘Black Lives Matter’ (Siyahların Hayatı Önemlidir) hareketine destek veren açıklamalarda bulunmuş olsalar da özellikle Los Angeles ve Glendale kentlerinde yaşayan Ermeniler içinde bu harekete karşı tepki de oluştu. Ellerinde silahlarla, özel güvenlik elemanlarıyla, kuyumcular çarşısı benzeri alışveriş merkezlerini koruyan bazı Ermenilerin fotoğrafları sosyal medyada epeyce paylaşıldı ve tartışıldı. Yine de Trump taraftarları Ermeni kamuoyu içinde azınlıktalar. Ermeni oylarının çoğunluğu Biden’a gidecek gibi görünüyor.  

Garabedian’ın mirası

Bu süreçte pek çok ABD’li Ermeni, siyah Amerikalıların insan hakları mücadelesinde büyük rol oynayan, ‘68 kuşağının ünlü Marksist avukatı, ‘Kara Panterler’ liderlerinin savunmasını üstlenmiş olan Charles Garry’i ( Garabedian) tanıma fırsatı buldu. İki azınlık grubun arasındaki tarihsel bağın sembolü olan Garry’yi, Ermeni Avukatlar Birliği Başkanı olduğum dönemlerde en azından avukatlar arasında anma ve tanıtma fırsatı bulmuştum. Kendisi hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki bunu bir başka yazıya bırakmak en doğrusu. Su kadarını söyleyeyim ki pek çok Ermeni genç bugün itibariyle Garry’nin görüşlerine daha önceki kuşaklara göre çok daha yakınlar. 
2020 yılı dünya için belki de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en zor dönem. ABD’de bu dönemden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. Kamu sağlığı ve sosyo ekonomik koşullar ABD’nin dünyadaki etkinliğini ne kadar etkiler? Çin’le mücadele ne yöne evrilir? Bu soruların yanıtı henüz bilinmese de ABD’nin işi hiç de kolay olmayacak. 
Her şeye rağmen ABD ise güçlü bir devlet kadrosuna sahip. Örneğin, Çin’in ABD’nin durumundan istifade edip, Hindistan’a karşı yaptığı agresif saldırıyı fırsat bilen ABD, durumu kendi lehine çevirip, Hindistan Başbakanı Modi’yi ABD ile daha yakın ilişkiler kurmaya ikna etti. Bu belki de ABD için son 20 yılın en önemli stratejik hamlesiydi. Kasım’daki başkanlık seçimine kadar önümüzdeki dört ayda yaşanacak gelişmeler ve seçim sonuçları 2020 yılında yaşanan şokların henüz bitmediğini ispat edecek gibi görünüyor.  

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ