Karabağ’da savaş, yıkık bir katedral ve Gomidas

Dağlık Karabağ’da 27 yıl sonra başlayan çatışmalar sona erdi. Bu savaşın ilk günlerinde akıllara kazınan görüntülerinden biri, ise Şuşi’de (Şuşa) Surp Amenapırgiç (Ghazanchetsots) Katedrali’nde Sevak Avanesyan’ın Gomidas Vartabed’in Grung eserini çalması oldu. Avanesyan hikayesini anlattı. Sevak Avanesyan ile bu söyleşiyi ateşkes anlaşmasından önce gerçekleştirdik.

SERDAR KORUCU

“Şarkı söylediğinde Tanrı onu dinlemek için aşağı inerdi.” Osmanlı’nın önde gelen siyasi figürlerinden Halide Edip, 24 Nisan 1915’te diğer Ermeni aydınlarla birlikte Çankırı’ya ölüm yolculuğuna çıkartılan ancak şans eseri kurtulanlar arasında yer alan Gomidas Vartabed’i (Rahip Gomidas) bu sözlerle anlatıyordu. 

Ermeni Soykırımı’nın simgelerinden biri olarak görülen, 150. doğum yıldönümü geçen sene geride kalan Gomidas Vartabed’in yazdığı notalar, Dağlık Karabağ’da yankılandı: Kütahya doğumlu Gomidas henüz 19 yaşındayken 1888’de ibadete açılmış olan Surp Amenapırgiç (Ghazanchetsots) Katedrali’nde… Savaş nedeniyle 8 Ekim’de hasar gördükten hemen sonra… 

Bu katedral bölgenin simge yapılarından biri. Ermeni Apostolik Kilisesi'nin Artsakh Episkoposluk Bölgesi’nin de merkezi. Ghazanchetsots Katedrali, 27 yıl sonra Dağlık Karabağ’da başlayan saldırılardan etkilenmesi ile dünyanın gündemine geldi. Ermenistan, 8 Ekim’deki saldırıdan Azerbaycan’ı sorumlu tuttu. Azerbaycan Savunma Bakanlığı ise suçlamayı reddetti. 

Katedralin saldırıya uğraması üzerine Belçika’da yaşayan Ermenistan doğumlu viyolonselist Sevak Avanesyan harekete geçti. “Kiliseme yönelik ilk bombalama sırasında konser veriyordum. Hızla Ermenistan'a uçuşumu planladım. Uçağa bindiğimde kilise ikinci kez vuruldu” diye anlatıyor o anları. Avanesyan bu haberi aldığında şaşırmadığını da ekliyor. Azerbaycanlı subay Ramil Seferov’un NATO’nun Macaristan’da düzenlediği bir kurs sırasında bir Ermeni subayını baltayla öldürmesini ve Azerbaycan’da yok edilen Ermeni mirasını hatırlatıyor, “Dürüst olmak gerekirse şaşırmadım. Neden şaşırayım?” diyor. 

Dağlık Karabağ’da savaşı kim çıkarttı, kim kime saldırdı, kim haklı gibi sorular dünya kamuoyunda tartışıladursun bir gerçek var: O da Sevak Avanesyan’ın Ghazanchetsots Katedrali’nde Gomidas Vartabed’in Grung (Turna) isimli eserini çalmasının en etkileyici görüntülerden biri oluşu. Yıkıntılar arasında… Tek başına… Viyolonseli ile birlikte… 

“Tanrı'nın ve milletimin sesiydi”
“Bana gidip bu parçayı çalmam gerektiğini söyleyen Tanrı'nın sesiydi, milletimin sesiydi” diyor Avanesyan. 2 saat boyunca solo konserler vermesine rağmen yıllardır Gomidas Vartabed’in Grung eserini çalmadığının altını çiziyor. “İçimden bir ses Grung olması gerektiğini söyledi. 8 yaşımdan beri bu parçayı çalmadım. Grung’u çaldığım herhangi bir etkinlik ya da video bulamazsınız” diye de ekliyor…  

Her ne kadar Grung’u uzun yıllar çalmamış olsa da, Sevak Avanesyan için Gomidas Vartabed’in özel bir anlamı var. “Tüm yaşam zorlukları içinde bağ kurduğum biri” diyor. Çünkü Gomidas Vartabed önemli bir simge ve Avanesyan da bugün yaşananların kendisine 1915’i hatırlattığını söylüyor. Dünyanın bir kez daha sessiz kaldığının da altını çizerek: “Kilisem, kültürüm ve toprağım yeniden yok ediliyor! Ve dünya yine sessiz!”

Ölüm yolculuğundan şans eseri kurtulduktan sonra Ermeni Soykırımı’na karşı dünyanın sessizliği üzerine Gomidas Vartabed’in de uzun yıllar “sessizliği seçtiğini” vurgulayan Avanesyan, “Bazen Gomidas’ın yaptığının aynısını yapabilmeyi istiyorum” diyor.

Sevak Avanesyan, Gomidas Vartabed gibi anne tarafının da Ermeni Soykırımı’nın kurtulanlarından olduğunu hatırlatıyor: “Annemin tarafı Bagratuni. Bu bir Ermeni hanedanının soyadı. Son krallığın da soyadı. Annemin büyükbabası 103 yıl yaşadı ve tüm ailesinin gözlerinin önünde nasıl yakıldığına, 7 yaşındaki kız kardeşinin nasıl tecavüze uğradığına ve sonra gözlerinin önünde öldürüldüğüne dair korkunç hikayeler anlattı... Çocukken Van'dan ayrıldı ve her şeye yeniden başladı. Bolşevikler gelip onu kurtardıktan sonra... Annem duyduklarından o kadar korkmuştu ki, bugüne kadar kulaklarını küpe için delmedi! Türk askerleri gelip kopartmasınlar diye…”

Avanesyan, performansına gelen yorumlardansa memnun. Çok fazla olumlu tepki geldiğini söylüyor, “Müzik sayesinde pek çok insanın savaşı öğrenmesine sevindim” diye ekliyor. Üzüntü duyduğu tek şeyse “tüm güzel şeyler gibi kısa sürede unutulmuş olması ve insanların hızla hayatlarına geri dönmüş olmaları.” 

Gövher Ağa Mescidi önünde de performans
Aslında bu Sevak Avanesyan’ın Dağlık Karabağ’daki tek performansı da olmadı. Tarihi Surp Amenapırgiç (Ghazanchetsots) Katedrali gibi tarihi 1800’lere uzanan bir başka yapıda, Aşağı Gövher Ağa Mescidi’nin avlusunda, kendi jenerasyonundan Kian Soltani tarafından yazılan “Persian Fire Dance” eserini çaldı: “Uzun bir tarihe sahip bir cami ve çok güzel. Renove edildi, özenli bir şekilde korundu. Bölgedekiler benim içeriye girmeme izin vermedi. Bunun nedeni olarak da ‘Burası manevi bir yer! Yanınızda bir Müslüman olmalı. İçeride müzik çalmanıza ya da içeriye nasıl girmeniz gerektiğine dair izni onların vermesi gerekli. Kültürlerine saygısızlık etmek istemediğimiz için camiye giremezsiniz’ dediler. Ben de bu yüzden caminin dışında çaldım.”

“Kültürün sınırlarının olmadığının” altını çizen Avanesyan, “Şuşi, Stepanakert ve Yerevan’da çok sayıda Azerbaycanlı yaşıyordu. Onları iyi bir şekilde hatırlıyoruz. Peki neden bizden nefret ediyorlar?” diye soruyor. 

Dağlık Karabağ’da nefret sona erer mi, savaş ne zaman biter, daha kaç gencecik asker ya da sivil savaşın kurbanı olur? Bu soruların yanıtı bu röportaj yapıldığında henüz belirsizdi. Fakat Sevak Avanesyan’ın “Tanrı’nın ve milletinin sesiyle” yaptığını söylediği performans akla ister istemez yıkılan, yok edilen anavatanları, memleketleri getiriyor. Tıpkı Gomidas Vartabed’in Grung’unda olduğu gibi:

“Turna nereden gelirsin, kölesiyim sesinin
Turna bizim diyarlardan var mı haberin?
Koşma, tez varırsın katarına
Turna bizim diyarlardan var mı haberin?”

Kategoriler

Güncel