VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

Karabağ Savaşı Ermenistan–Azerbaycan çatışmasını dönüştürdü ama bitirmedi

Tıpkı Ermenistan’ın 2020 savaşının ertesinde Rusya’ya her geçen gün daha da bağımlı olmaya zorlandığı gibi savaş sırasında ve sonrasında Azerbaycan da sürekli artan bir şekilde Türkiye’nin askeri etkisi altına girdi. Türkiye’nin askeri faaliyetleri ve savaş oyunları sürekli devam etmekte. Rusya – Türkiye ilişkileri geriler de Kafkasya bu iki ülke arasında çatışma bölgesine dönüşürse Azerbaycan’a ve tabii ki Karabağ’la Ermenistan’a ne olacak?

Geçen yıl 27 Eylül’de Azerbaycan silahlı kuvvetleri Karabağ ihtilaf bölgesindeki tüm cephe hattı boyunca büyük bir saldırı düzenledi. Kırk dört gün sonra, binlerce genç askerin yaşamı pahasına, İlham Aliyev girdiği bahsi kazandı. Ermenistan kuvvetleri üzerinde askeri zafer kazandı ve sadece Birinci Karabağ Savaşı sırasında (1991-1994) Ermenistan ordusu tarafından ele geçirilen Azerbaycan bölgelerini geri almakta kalmadı, aynı zamanda Hadrut ve özellikle de simgesel şehir Şuşi (Azericede Şuşa) gibi Ermenilerin ikamet ettiği bölgeleri de ele geçirdi.

Azerbaycan’ın bu başarısı, daha büyük ordusu, sahip olduğu daha büyük miktarda mühimmat, özellikle de İsrail ve Türkiye’den satın aldığı insansız hava araçlarıyla füzelerin gelişmiş teknolojilerinin Azerbaycan’a verdiği hava üstünlüğüne bağlı olmakla birlikte, ayrıca Azerbaycan Türk askerini de savaşa dahil edebilmiş, savaş alanlarında Suriyeli paralı askerleri kullanmış ve savaş sırasında izole olmuş Ermenistan’a karşı İsrail’den yüzlerce ton gelişmiş askeri malzeme ithal etmişti. Ne var ki son sözü Rusya söyledi. Rus kuvvetleri Ermenistan’daki üslerinden Karabağ’daki çatışma bölgesine hareket etmeye başladıktan birkaç saat sonra bir Rus helikopterinin Azeri füzesiyle vurulmasını takiben 9 Kasım anlaşması duyuruldu. 

Şimdi, savaşın başlangıcından bir yıl, bitişinden neredeyse on bir ay sonra, anlaşmazlık taraflarının konumları ve tesir güçleri önemli ölçüde değişti. Ne ki, savaş anlaşmazlığa son vermedi; onu sadece dönüştürdü. 

Ermenistan liderleri, söylemini radikal bir biçimde değiştirdi; savaştan önce, Paşinyan yönetimi “Artsakh Ermenistan’dır. Bitmiştir.” gibi sloganlarla agresif bir retorik benimsemişti. Artsakh, Karabağ için kullanılan Ermenice addır. Bu tür beyanlarda amaç, Azerbaycan’ın savaşçı beyanlarına karşı onlarla eşit derecede saldırgan bir karşı atak yapmaktı. Bu politika, çatışmanın iki ucunda bir denge yaratmak yerine, 26 yıl süren müzakerelerin açmaza girdiğini ortaya çıkardı sadece. Paşinyan ekibi yenilginin üstesinden gelerek, hatta bunun üstüne yenilgiden sonra yapılan erken seçimi kazanarak pek çok kişiyi şaşırttı. Seçimler bir şekilde iç gerilimi azalttıysa da ülkedeki sorunları bitirmedi; bunun nedeni de büyük ölçüde Ermenistan yetkililerinin kamuya neden savaş çıktığını, neden Ermenistan’ın yalnız kaldığını ve yenildiğini, neden Azerbaycan’a daha önce meydan okurken şimdi söylemin hem Azerbaycan hem de Türkiye ile “barış” çağrısı yönünde değiştiğini açıklamakta başarısız olmalarıdır. 

Ermenistan otoriteleri resmi çizgilerini radikal bir biçimde değiştirdilerse de Azerbaycan değiştirmedi. Savaştan önce, Karabağ sorununda müzakere ederek çözüme ulaşmak İlham Aliyev için son derece zordu. Bunun nedeni de bu türden bir uzlaşma için Aliyev’in seçmenlerini ikna edecek bir siyasi sermayesinin olmamasıydı çünkü Birinci Karabağ savaşı önceki iki Azerbaycan başkanının düşmesine neden olmuştu (Ayaz Muttalibov ve Ebulfeyz Elçibey), ayrıca otoriter babası Haydar Aliyev, Erivan ile müzakere etmeye çalışmış ve bir anlaşmaya varılmasına da yaklaşılmıştı, ne var ki yakın ortakları arasında sert bir muhalefetle karşı karşıya kalmıştı.

Bakü’deki her yönetici için sorunun çözümüne dair herhangi bir uzlaşma önerisinde bulunmak, yapılabilecek tek zayıf hareketti. 2003’te İlham Aliyev babasından sonra göreve geldiğinde, en ufak bir uzlaşma girişiminin kendisini zayıf göstereceğine ve rejimde iç istikrarsızlığa neden olacağına karar verdi. Onun yerine, askeri başarı için milyarlarca petro-dolar harcayarak, sözlü tehditlerinin dozunu artırarak ve müzakere konumunu sertleştirerek katı bir tutumu tercih etti. Etnik ve bölgesel anlaşmazlıktaki sert konumu ile iç politikada katılaşan tutumu el ele gitti; sadece Azeri muhalefete karşı değil ayrıca gerek insan hakları avukatları gerek medya kuruluşları olsun, bağımsız kurumlara karşı da sert önlemler aldı. 

2020 savaşı sonrasında İlham Aliyev, yönetime geldiğinden bu yana ilk defa, daha önce hiçbir Azerbaycan başkanının sahip olmadığı bir siyasi meşruiyet ve geniş bir popülarite kazandı.  Zafer, İlham Aliyev’e anlaşmazlığı sürdürmek, hatta tırmandırmak ya da ileri görüşlü davranarak düşmanlık sayfasını kapatıp barış için çabalamak arasında bir seçme şansı verdi. Ne var ki, İlham Aliyev anlaşmazlığı sürdürmeyi tercih etti. Azerbaycan askerlerini Ermenistan sınırındaki çeşitli bölgelere yolladı ve bu bölgelerdeki yüksek dağlık alanlarda ve hatta Ararat düzlüğünde askerler birbirlerine ateş açtılar.

Azerbaycan, Ermeni savaş esirlerini elinde tutmaya devam ediyor, Ermenistan kent ve kasabalarından “tarihi” Azeri toprakları olarak bahsediyor. Siyasi olarak Aliyev Karabağ sorununun bittiğini ve Karabağ’ın gelecekteki statüsü hakkında tartışılacak bir şey olmadığını ilan etti. Bu da uluslararası çevreler tarafından bu anlaşmazlıkta arabulucu olarak tayin edilen AGİT Minsk Grubu’nun Bakü açısından hükümsüz olduğu anlamına gelmektedir. 

İlham Aliyev’in siyasi seçimleri, sadece Erivan’ı tavizlere zorlamak veya ülkesinde kazandığı savaş-sonrası popülaritesini daha uzun süre korumak için atılmış planlı adımlar değildir; bu seçimlerin ideolojik, hatta psikolojik boyutları da vardır. Aksi takdirde, Karabağ’daki Ermeni kiliselerinin ve mezarlıklarının bozulmasının veya ölmüş ya da ölmekte olan Ermenistan askerlerinin mankenlerinin sergilendiği Bakü’deki “Savaş Ganimetleri Parkı”nın nasıl bir açıklaması olabilir? 

Azerbaycan’ın savaş yanlısı tutumu yeni gerilimler ve sorunlar yarattı. AGİT Misnk Grubunun üç eşbaşkanı – Rusya, ABD ve Fransa – anlaşmazlığın henüz bitmediği, Karabağ’ın statüsünün belirlenmesi gerektiği ve arabulucu olarak yetkilerinin bitmediği kanaatini korumaya devam ediyor. Başka bir deyişle; Aliyev’in aldığı savaş-sonrası konumdan memnun değiller. 

Azerbaycan politikalarından ziyadesiyle hoşnutsuz bir diğer ülke ise İran. Azerbaycan’ın, İran’ı Ermenistan başkentine bağlayan ana otoyolu  kapatmasından, birçok kamyon sürücüsünü tutuklamasından sonra, İran da Azerbaycan’la sınır bölgelerinde “Hayber Fatihleri” adı altında yoğun bir askeri harekat başlattı. Üstelik, sadece 628 yılında ilk Müslümanların Arap Yarımadasında Yahudi kavimlerle savaştıkları Hayber Savaşına yapılan bu atıf değil, İran’ın Azerbaycan içindeki İsrail askeri varlığına sinirlendiğine dair başka işaretler de var.  

Tıpkı Ermenistan’ın 2020 savaşının ertesinde Rusya’ya her geçen gün daha da bağımlı olmaya zorlandığı gibi savaş sırasında ve sonrasında Azerbaycan da sürekli artan bir şekilde Türkiye’nin askeri etkisi altına girdi. Türkiye’nin askeri faaliyetleri ve savaş oyunları sürekli devam etmekte. Rusya – Türkiye ilişkileri geriler de Kafkasya bu iki ülke arasında çatışma bölgesine dönüşürse Azerbaycan’a ve tabii ki Karabağ’la Ermenistan’a ne olacak?

Savaş besbelli bu uyuşmazlığı bitirmedi. Sadece zaten karmakarışık durumdaki Kafkasya’ya Orta Doğu sorunlarını da eklemeyi başardı!

(Çeviri: Bürkem Cevher)