"Hakkımdaki suçlamalar sivil topluma uyarı"

1490 gündür Silivri Cezaevinde mahpus olan iş insanı ve hak savunucusu Osman Kavala, tahliye edilmediği 26 Kasım Cuma günkü duruşmanın ardından konuştu.

DW Türkçe’den Burcu Karakaş’ın sorularını yanıtlayan Kavala “Cezaevinde geçirdiğiniz sürenin fiziksel ve ruhsal olarak sağlığınız üzerinde ne gibi etkileri oldu, oluyor?” sorusuna "Şimdiye kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşamadım. Moralim de bozuk değil. Dostlarımdan, beni tanımayanlardan, yurt içinden ve dışından gelen destek mesajları bana güç veriyor. Ruh sağlığımın da yerinde olduğunu ümit ediyorum. Ancak bir hasar olup olmadığı sanırım normal hayatımı yaşamaya başladığımda anlaşılacak” diye karşılık verdi.

Üzerindeki casusluk iddiasının sivil topluma gözdağı verme amacı taşıdığı iddialarına ilişkinse Kavala şöyle konuştu:

“Sadece casusluk suçlaması değil, bütün tutuklama süreci de sivil toplum aktivistlerine yönelik bir uyarı olarak nitelendirilebilir. AİHM kararından sonra tutukluluğumu sürdürmek için bana yöneltilmiş casusluk suçlamasının çarpıcı özelliği, yasalardaki casusluk faaliyeti tanımına bağlı kalmadan kurgulanmış olması. Böyle olunca yasadaki casusluk suçuna uygun bir delil ortaya koyma zorunluluğu da ortadan kalkmış oluyor. Bu nedenden dolayı bu suçlamayı Nazi dönemi uygulamalarına benzetmiştim."

“İddianamede, Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Anadolu Kültür'ün Kürt ve Ermeni yurttaşlarımızın yaşadıkları ile ilgili kültürel çalışmalar gerçekleştirmiş olması, Avrupa'dan vakıflarla yakın işbirliği yapması casusluğa işaret eden olgular olarak anlatılmış. Böyle bir suçlamanın, hukuk normlarına göre hazırlanması gereken iddianamede yer alması, bu iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ve tutuklama uygulamasına onay verilmesi, kuşkusuz STK'lar için de yeni bir tehdidin ortaya çıktığını gösteriyor.”

Avrupa Konseyi’nin 30 Kasım itibariyle  Türkiye hakkında yasal süreç başlatacak olmasıyla ilgili Kavala şunları söyledi:

"AİHM'nin tutukluğumda siyasi etkinin rol oynadığı tespitini de içeren ve derhal serbest bırakılmam gerektiğine hükmeden kararının üzerinden iki yıl geçti. Bu karara rağmen çeşitli yöntemlerle tutukluluğumun sürdürülmesi sadece daha vahim bir hak ihlali yaratmakla kalmıyor, AİHM'nin bireysel başvuru hakkını kullanan üye ülkelerin yurttaşlarının özgürlüklerini koruyabilme gücünü de zaafa uğratıyor. Avrupa Konseyi'nin ihlal prosedürünü başlatma uyarısında bulunacak olmasının, bireysel başvuru mekanizmasının güvenliğini ve etkin işlerliğini korumak için de gerekli olduğunu düşünüyorum"

Söyleşinin tamamı şu adresten okunabilir.

26 Kasım'daki duruşmanın ayrıntılarına şu adresten ulaşılabilir. 

Kategoriler

Güncel