YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

HDP’nin aday kararı ve tepkiler

Siyasette taktik hamleler, stratejiler elbette önemli ancak bu süreci bir labirent haline getirip o labirentlerde aylarca dolaşmanın da alemi yok. Altılı Masa için söylüyorum bunu. Net olmak, siyasi iddianızı ortaya koymak her zaman daha önemlidir. HDP de bunu yaptı.

Altı Masa önümüzdeki aylarda yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için ortak aday görüşmelerine daha yeni başlayacağını açıklayadursun, HDP kendi adayını çıkaracağını duyurdu. 

HDP Kars İl Örgütü’nün Olağan Kongresi’nde konuşan Eş Başkan Pervin Buldan şunları söyledi:
“Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak en kısa zamanda en yakın zamanda kendi cumhurbaşkanı adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız. Yani HDP, kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek ve seçimlere kendi adayıyla girecek. Bizim ne Cumhur İttifakı’yla ne Millet İttifakı’yla herhangi bir ortaklığımız yok. Ancak ilkesel yaklaşımlarımız elbette ki var. Bu ilkesel yaklaşımlarımızı zamanı geldiğinde oturup konuşabiliriz, zamanı geldiğinde müzakere edebiliriz, zamanı geldiğinde diyalog içinde olabiliriz. Ama HDP’nin şu anki kararı, kendi adayıyla seçimlere gitmektir."

Bu açıklamanın ardından kimi köşe yazarları ve analistler HDP’nin bu tutumunun AKP’ye ve Erdoğan’a yarayacağını, muhalefet blokunun oylarının bölüneceğini söylediler. İma edilen yine “Kürtler AKP ile anlaşıyor” suçlaması oldu. 

Bilhassa ulusalcı çevrelerde bu suçlama hiç ağızlardan düşmüyor. Altta alta Kürt karşıtlığının sezildiği bu argümanda, 2015’ten bu yana HDP ve Siyasal Kürt Hareketi’nin hangi zorluklarla, kısıtlamalarla,  davalarla, hapis cezalarıyla baş etmek zorunda kaldığı  görmezden geliniyor. 

Daha da ötesinde HDP bir kapatma davası ile karşı karşıya. Üstelik hukuka aykırı biçimde geçtiğimiz hafta HDP’nin alması gereken Hazine yardımı da bloke edildi. Yani şu yedi yıllık dönemde iktidar, HDP ve Kürt muhalefetine nefes aldırmamak  için tüm hukuk dışı yolları kullanıyor. 

Bunlar da yetmezmiş gibi Altı Masa, HDP ile temasta bile bulunmuyor. Yanyana gelmemeye büyük özen gösteriliyor, iktidarın olası suçlamalarından korkuluyor.  Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday belirleme gibi kritik bir süreçte HDP yokmuş gibi bir tutum izleniyor. 

Yüzde 10 civarında bir oya sahip HDP’nin bu seçimlerde kritik bir rol oynayacağı ortada. Hem Cumhurbaşkanlığı hem de TBMM seçimleri için.  Bilhassa da Cumhurbaşkanlığı seçimi için. Gerek iktidar bloku gerekse Altılı Masa’nın HDP oylarına ihtiyaç duyduğu görülüyor. Ve tüm bu denklem içinde ulusalcı-milliyetçi  kanattan alttan alta önerilen şu: “Muhalefetin sizi muhatap  almamasını sineye çekin, Altı Masa’nın adayına destek verin.” Bunu elbette kimi sol çevreler de paylaşıyor. 

Hem bu çapta sıkıntılı bir süreç yaşayan, hem muhatap alınmayan böylesi siyasi bir hareketin bir aktör olarak ortaya çıkması neden şaşırtıcı? HDP bir siyasi parti olarak, siyaset yapmanın gereğini yerine getiriyor, siyasetini belirliyor. Burada asıl siyaset belirleyemeyen, Altılı Masa. 

Aday gösterme konusundaki belirsizlik bir yana bu Altılı ittifakın nasıl bir birliktelik olduğu da gün geçtikçe flulaşıyor. “Masa”nın üyelerinden Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu olası bir iktidar durumunda Cumhurbaşkanının altı imza ile karar alacağını söyledi. Şöyle dedi: “Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun, genel başkanlar karar süreçlerinin içerisinde olacak. Genel başkanlar, cumhurbaşkanı gibi her stratejik kararda imza yetkisine sahip olacak.”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bu çıkışı yumuşatmaya çalıştı ama benzer şeyler söyledi: “Memleketin tümünü ilgilendiren kararlarda temsil gücünün yüksek bir şekilde iradeye yansıması kıymetli. Bu da nasıl olacak, çok önemli kararlarda önce altı partiyle istişare yapacak, altı partinin rızasını alacak, sonra kendi yetkisini kullanacak”

Her iki açıklama da tuhaf karşılandı. Yüzde 1 ya da 2 oya sahip bu partiler, iktidarda bu derece söz sahibi mi olacaklardı? Altılı Masa bir seçim ittifakı değil de bir “Koalisyon” gibi mi siyaset yürütecekti? 

Bu sorular şimdilik havada, zira Altılı Masa’nın önde gelen iki partisinden (CHP ve İYİ Parti) bu sözlere yönelik bir değerlendirme gelmedi. Ancak işin bu duruma gelmesi bile “Masa”da büyük bir belirsizlik olduğunu ya da küçük partilere epey taviz verildiğini gösteriyor. “Kılıçdaroğlu aday olmak için bu tavizleri veriyor” türünden argümanlar şimdiden dolaşıma girdi. 

HDP’nin tutumuna dönecek olursak. Buldan’ın sözlerinde şu kısım bence dikkate değer: “İlkesel yaklaşımlarımız elbette ki var. Bu ilkesel yaklaşımlarımızı zamanı geldiğinde oturup konuşabiliriz, zamanı geldiğinde müzakere edebiliriz.”

Bu sözler çok açık ki müzakereye kapıyı açık bırakıyor. Siyasi aktörlerin bu açık kapıyı dikkate almalarında fayda var. Siyasette taktik hamleler,  stratejiler elbette önemli ancak bu süreci bir labirent haline getirip o labirentlerde aylarca dolaşmanın da alemi yok.  Altılı Masa için söylüyorum bunu elbette. Net olmak, siyasi iddianızı ortaya koymak her zaman daha önemlidir. HDP de bunu yaptı. Bundan sonrası artık diğer siyasi aktörlere kalmış.