YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Bir 24 Nisan daha geçti

24 Nisan’larda, bu topraklardan koparılmış, sürülmüş, öldürülmüş, yetim kalmış yüz binlerce insanı anmak artık daha zor. Türkiye’de Ermeniler bir 24 Nisan’ı daha gerginlik içinde geçirdi. 108 yıl sonra, şu topraklarda yaşamaya devam eden 50 bin kişi için, hâlâ böyle bir atmosfer yaratılması, düşünecek olursak, ne kadar da ağır.

Ermeni Soykırımı’nın anıldığı 24 Nisan’lar yeniden gergin biçimde geçiyor Türkiye’de. Bilhassa son iki yıldır. 

Hatırlanacaktır, 24 Nisan anması için Taksim Meydanı’nda, yani bir meydanda, ilk kez 2010 yılında biraraya gelinmişti. Polis korumasında yapılan toplantı, hükümetin oluruyla yapılmıştı, kuşkusuz. ‘Soykırım’ kelimesinin pek kullanılmadığı, ancak 24 Nisan 1915 ve sonrasında yaşananların etraflıca dile getirildiği bu anmalar, sonraki yıllarda da devam etti. 2015’teki, yani 100. yıldaki anma, İstiklal Caddesi’nin hemen girişinde, yurtiçinden ve yurtdışından gelenlerin geniş katılımıyla yapıldı. Ondan üç yıl önce, 2012’de, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir taziye mesajı yayımladı. Metinde 1915’te Ermenilerin “savaş koşullarında” hayatlarını kaybettikleri belirtilse de, mesaj, Cumhuriyet tarihinde yeni bir adım olması açısından önemliydi.

Erdoğan 2012’den bu yana her yıl bu mesajları Türkiye Ermenileri Patrikliği’ne gönderiyor. Mesajlar artık basının ilgisini çekmiyor, çünkü 2012–2015 arasında yakalanan atmosfer çoktan sona erdi. 

Şüphesiz, Türkiye ve AKP hükümeti soykırımı o yıllarda da inkâr ediyordu, ancak bu konu, Türkiye devlet ve hükümetiyle, daha önemlisi siyasetiyle, biraz daha konuşulabilir hâle gelmişti. Hrant Dink’in hayat hikâyesinin ve öldürülmesine yönelik büyük tepkinin de etkisi vardı bunda. Ama şimdi bambaşka bir atmosferdeyiz. 

Anmalar yasaklanıyor artık. 24 Nisan Anma Platformu pandemi nedeniyle anmalara iki yıl ara vermişti. Geçen yıl Beşiktaş’ta anmayı yapmak istediler, Valilik izin vermedi. Platform bu yıl da Kadıköy’da bir anma toplantısı düzenlemek istedi, Valilik yine izin vermedi. 
Beri yandan, İHD’nin anmaları da, son yıllarda, ‘soykırım’ ibaresi kullanıldığı için gözaltılarla sonuçlanıyordu. İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, bu yıl Taksim’deki merkezinin önünde açıklama yapmaya niyetlendi. Polis buna da izin vermedi. Komisyon, açıklamasını dernek salonunda yapabildi. 

HDK’nın kapalı bir alanda yapılacak toplantısı ise, sosyal medyada Ümit Özdağ tarafından hedef gösterilmesinin ardından, Ankara Valiliği tarafından yasaklandı. Bu gelişmenin ardından Ankara Düşünceye Özgürlük Platformu da, salonda yapmayı planladığı toplantıyı, sadece Zoom üzerinden yapmak durumunda kaldı. 

İşin aslı, mesele sadece hükümetin tasarrufları, son yıllarda milliyetçi ve İslamcı çizginin öne çıkarılması, 1915 konusunda, hele seçimler de yaklaşırken daha sert bir tutum takınılması değil. Irkçılığın, milliyetçiliğin bilhassa sosyal medyada daha ses çıkarır hâle geldiğini görüyoruz. 

Göçmen karşıtlığıyla güçlenen bu akımın başka yerlere de sıçrayacağını, bu sütunda defalarca söyledim. Öyle de oluyor. 24 Nisan’larda sosyal medyada artık daha sık Talat ve Enver paşaları öven paylaşımlar görüyoruz. Eskiden ‘soykırım’ ifadesine karşı çıkılırken, artık daha fazla “Olmuşsa da iyi olmuş” mesajları görüyoruz. 

Bilhassa 2016’dan sonra AKP ve Erdoğan’ın daha milliyetçi bir çizgi benimsemesiyle mi böyle bir atmosfer oluştu, yoksa zaten böyle bir dalga vardı da göçmen karşıtlığı ve Ermeni düşmanlığı bu dalganın üzerine mi geldi, net bir yanıt vermek zor. 

Bu dalganın oy potansiyelini de kestirmek zor. Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Muharrem İnce gibi isimlerin sosyal medyadaki popülaritesinin gerçek hayattaki karşılığı nedir, tam olarak bilmiyoruz mesela. Seçim bu açıdan da öğretici olacak. 

İlginç olan, Kürt meselesinde çatışmalı süreç büyük ölçüde geride kalmasına rağmen HDP düşmanlığının büyümesi ve görünür olması, Türkiye-Ermenistan arasında da bir normalleşme süreci ilerliyor olmasına rağmen İttihatçılığın revaçta olması. 

Yani gerilimler azalırken, reaksiyonlar artıyor. HDP konusunu elbette seçimle açıklayabiliriz. AKP ve MHP, emirlerindeki medyanın da yardımıyla HDP’ye yönelik bir düşmanlaştırma kampanyası yürütüyor. Ermeniler konusunda ise bunu söylemek de zor. 

Kesin olan şu ki, 24 Nisan’larda, bu topraklardan koparılmış, sürülmüş, öldürülmüş, yetim kalmış yüz binlerce insanı anmak artık daha zor. Velhasıl, Türkiye’de Ermeniler bir 24 Nisan’ı daha gerginlik içinde geçirdi. 108 yıl sonra, şu topraklarda yaşamaya devam eden 50 bin kişi için, hâlâ böyle bir atmosfer yaratılması, düşünecek olursak, ne kadar da ağır. 

14 Mayıs bir şeyleri değiştirecek mi? Bilmiyoruz, öyle umuyoruz.