YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Tehlikeli sinyaller geliyor

Erdoğan ve AKP her nedense HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek vermeyeceğini düşünmüştü, ancak tam tersi oldu. AKP cephesi neden böyle düşündü bunu da anlamak zor. Selahattin Demirtaş’ı ve onlarca Kürt siyasetçiyi hapse attıktan sonra, HDP seçmeninin AKP’ye oy vermesini mi beklediler? Muhtemelen Abdullah Öcalan’dan kendi işlerine yarayacak bir mektup alıp hiç olmazsa Kürt seçmenlerin nötr kalacağını hesaplamışlardı ancak o hesap da tutmadı.

14 Mayıs seçimlerine artık 10 gün  kaldı. Son yıllardaki her seçim gibi bu seçim de hayli kritik. Hem cumhurbaşkanlığı hem de TBMM seçimlerini birlikte yapacağız. Dolayısıyla önümüzde sonsuz demesek de pek çok seçenek var. Mesela cumhurbaşkanlığı muhalefete geçebilir ancak TBMM’de çoğunluk şimdiki iktidarda kalabilir. Ya da Cumhurbaşkanlığı şimdiki iktidarda kalabilir ancak TBMM’de çoğunluk  muhalefete geçebilir. Seçenekleri siz de devam ettirebilirsiniz. 

Bu elbette Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’yi içine soktuğu tuhaf yapının sonuçları. Yetki Cumhurbaşkanlığında ve yüzde 50 +1’i kazanan, tüm gücü eline alıyor. Parlamentoda dağılım karşı güçte olsa da sistem, Cumhurbaşkanının kim olacağına göre kurgulanmış. 

AKP ve Erdoğan 20 yıldır seçimleri kazanmanın ve medyayı, tüm gücü ellerinde tutuyor olmanın verdiği rahatlıkla, iktidarı kaybedeceklerine hiç ihtimal vermiyorlardı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun adaylığı,  muhalefetteki altı partiden oluşan seçim ittifakı ve bu ittifaka (Millet İttifakı) HDP’nin destek vermesiyle artık Erdoğan’ın işi çok zor. 

Görünen o ki hava, Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’ndan yana esiyor. Elbette esen hava her zaman yanıltıcı olabilir ancak seçim meydanlarına bakıldığında ya da anketlerin ortalamaları alındığında çıkan tablo bu. Bir de şu var: Erdoğan ve AKP her nedense HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek vermeyeceğini  düşünmüştü, ancak tam tersi oldu. AKP cephesi neden böyle düşündü bunu da anlamak zor. Selahattin Demirtaş’ı ve onlarca Kürt siyasetçiyi hapse attıktan sonra, HDP seçmeninin AKP’ye oy vermesini mi beklediler? Muhtemelen Abdullah Öcalan’dan kendi işlerine yarayacak bir mektup alıp hiç olmazsa Kürt seçmenlerin nötr kalacağını hesaplamışlardı ancak o hesap da tutmadı. 

Bütün bunların ötesinde Erdoğan’ın ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı dili artık karşılık bulmuyor. Kılıçdaroğlu daha sakin ve kapsayıcı diliyle artık bu dilden yorulmuş seçmeni, öyle görünüyor ki, kendine çekiyor. Elbette özellikle dar gelirlileri son iki yıldır nefes alamaz hale getiren ekonomik krizi de hatırlamak lazım. 

Bu tablo içinde Erdoğan ve Cumhur İttifakı için alarm zilleri çalıyor. Hal böyle olunca da iktidar cephesinden irkiltici tehdit mesajları gelmeye başladı. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde  şöyle konuştu mesela:
"15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi, halkın sokağa dökülmesi karşısında başarısız oldu. 15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı'nın siyasi darbe girişimidir.”

Bu sözler doğal olarak büyük tepki topladı. Serbest bir seçimde yaşanacak muhtemel bir iktidar değişikliği nasıl “darbe” olarak nitelenebilirdi? Üstelik “serbest” kelimesini lafın gelişi olarak kullanıyoruz. Zira  tüm kamu imkanlarını ve medyanın çok büyük bir kısmını iktidar elinde tutarken “serbest seçim” demek de güç. 

Ayrıca şunu da eklemekte fayda var. CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek  bu hafta bir basın toplantısı düzenledi ve şöyle dedi: 
“Öyle bir tablo ile karşılaştık ki, bunu ilk kez bir seçimde yaşıyoruz. İçişleri Bakanlığı’nda paralel bir yapı kurulduğunu tespit ettik. İçişleri Bakanlığı, YSK’ya paralel bir seçim takip sistemi kurmuş. İçişleri Bakanlığı tüm valiliklere yazdığı yazıyla bir seçim takip modülü oluşturulmasını talep ediyor. Nüfusu 20 bine kadar olan ilçelerde en az üç, 20-100 bin arası olanlarda en az beş, 100 bin üstü olanlarda en az 10 personel görevlendirilecek.” 

İçişleri Bakanı Soylu’nun 14 Mayıs için “darbe” benzetmesi yaptığını da hatırlarsak bu hamlenin ne manaya geldiği herhalde daha net ortaya çıkar. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri de kaygı duymamızı gerektirecek cinsten. Erdoğan bir mitingde muhalefeti kastederek şöyle dedi:  
“Şimdi bay bay Kemal’in yanındakilerle beraber bunlar emri nereden alıyor? Kandil’deki teröristlerden alıyor. Biz de emri Allah’tan alıyoruz” 

Erdoğan bununla da kalmadı ve şöyle devam etti:  “14 Mayıs’ta emri dağdan alanları mezara gömmeye var mıyız? Buna hazır mıyız? Bundan zaten benim hiç şüphem yok”

İktidar seçim sonuçlarına, yani “milli irade”ye saygı mı gösterecek, yoksa bu tehlikeli süreci daha  mı fazla tırmandıracak? Umarız aklı selim galip gelir.