YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Aşırı sağın olağanlaş(tırıl)ması

Türkiye’de seçmenin iyice sağa kaydığı, iktidarda olmak için milliyetçi seçmenin oyunu almak gerektiği artık değişmez bir gerçeklikmişçesine söyleniyor. Ülkede yeterince milliyetçilik, muhafazakârlık var, başkasını ötekileştiren, düşmanlaştıran söylem var. Bu dalganın üzerinde yüzmek belki seçim kazandırır. Ama sonrası ne olur?

Yazıya başlamadan, hemen şu notu düşeyim: Sandıklarda yaşanan ve kamuoyuna yansıyan usulsüzlüklere ilişkin bir ihtiyat payı bırakarak yazıyorum bu yazıyı. Muhalefet partileri pek çok sandık için itirazlarını yaptılar. Ancak bu itirazların sonuçları değiştirip değiştirmeyeceğini şu an bilmiyoruz. 

14 Mayıs sonrası muhalefet cephesinde şaşkınlık, iktidar cephesinde sevinç var. Seçim öncesinde pek çok kamuoyu şirketi Kılıçdaroğlu’nu önde gösteriyordu, hatırlanacaktır. Erdoğan’ı önde gösteren araştırmalar ise ‘iktidar yanlısı’ oldukları gerekçesiyle dikkate alınmıyordu. Bunların da ötesinde Millet ittifakı, İmamoğlu ve Yavaş’ın da kampanyaya katılmasıyla hem Cumhurbaşkanlığı hem de TBMM’de çoğunluk için kesinlikle favori görülüyordu, muhalif kamuoyunda. HDP yani Yeşil Sol Parti’nin, yani Kürt seçmenlerin Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek olması ise neredeyse bir garanti sayılıyordu. 

Tartışmaya açık, ancak öyle görünüyor ki, kesinleşen sonuçlara göre Erdoğan yüzde 49 seviyesinde bir oy aldı. Kılıçdaroğlu ise yüzde 45 seviyesine ulaşabildi. 

Şimdi “İkinci turda Kılıçdaroğlu nasıl kazanır” hesapları yapılıyor. Sandığa gitmeyen seçmenler bu kez sandığa giderse, geçersiz sayılan oylar bu kez geçerli olursa bir ihtimal belirir mi? Bilinmez. Ama doğal olarak, yenilgiyi baştan kabullenmek kimsenin içine sinmiyor. 

Beri yandan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde milliyetçi aday Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 5’lik oy da tartışma konusu. İkinci turda en çok oy alan iki aday yarışacağına ve Oğan bu seçimde yer almayacağına göre, söz konusu yüzde 5’lik oy kime gidecek? Erdoğan’a mı, Kılıçdaroğlu’na mı?

Süreci değerlendirmeye çalışan analistler, Oğan’ın adaylardan birini işaret etmesi durumunda bile seçmenlerin Oğan’ı dinlemeyip kendi başlarına hareket etmesinin daha güçlü bir ihtimal olduğunu, bu açıdan milliyetçi söylemi ağır basan Erdoğan’ın daha şanslı olduğunu söylüyor. Bunu da kesin olarak bilmek mümkün değil elbette.

Asıl üzerinde durulması gereken eğilime gelirsek; bu seçime milliyetçi oyların damga vurduğu görüşü, sıklıkla paylaşılıyor. Görünen, bu. Millet ittifakında bile CHP dışındaki tüm partiler, muhafazakâr ve sağ gelenekten geliyor. Her şeyin ötesinde, İYİ Parti zaten MHP’den doğmuş bir oluşum. Yeri gelmişken, Sinan Oğan’ın da eski bir MHP’li olduğunu hatırlatalım. 

Bu manzara içinde Türkiye’de seçmenin iyice sağa kaydığı, iktidarda olmak için milliyetçi seçmenin oyunu almak gerektiği artık değişmez bir gerçeklikmişçesine söyleniyor. Özetle mesele şu ki, seçim kazanmak için ‘milliyetçilik’ yapılması gerektiği gibi bir görüş gitgide yaygınlık kazanıyor. 

Sinan Oğan’ın birlikte hareket ettiği Ümit Özdağ’ın liderliğindeki Zafer Partisi’nin yüzde 2’nin üzerinde oy alması da keza, sığınmacı karşıtlığının da seçmen nezdinde kabul gördüğünün bir göstergesi olarak görülüyor. Avrupa’da olsa ‘aşırı sağ’ olarak tanımlayacağımız bu çizginin Türkiye’de artık olağanlaşması ise, işin doğrusu, hayli tehlikeli. Bu aşırı sağ çizginin sadece sığınmacılar konusuyla yetinmeyeceğini bilhassa son yıllardaki 24 Nisan’larda,  herhâlde görüyoruz. 

Bu atmosfer içinde Kemal Kılıçdaroğlu seçimden üç gün sonra, 17 Mayıs’ta bir video paylaştı. Kılıçdaroğlu videoda şunları söylüyor:
“10 milyon düzensiz mülteciyi içimize sokan bu zihniyete vatanımızı bırakmayacağız. Sınır namustur. Böyle söyledik. Namusumuzu korumaktan aciz, her gün akın akın damarlarımıza sızan bu başıbozuk insan selini seyreden, yarın bir gün 10 milyondan 30 milyona çıkıp bekamızı tehdit edecek bu mülteci akını karşısında ithal oy ümidi uğruna kılını kımıldatmayanlara vatanımızı bırakmayacağız.”

Kılıçdaroğlu videoda HÜDA-Par’ın TBMM’ye girmesine, kadın düşmanlığına da eleştiriler getiriyor ancak açıklamaya damga vuran, sanıyorum, sığınmacılarla ilgili sözleri. 

Bu sözlerle nasıl bir oy alacak bilmiyorum, aldığı oylar Türkiye’de milliyetçiliğin yükselişini durduracak mı, onu da bilmiyorum. Açıkçası hiç zannetmiyorum. Sıkıntılı olan durum şu ki CHP’nin iktidara gelmek için muhafazakârlara, milliyetçilere şirin görünmesi gerektiği görüşü iyice yaygınlaştı. Bunu da, geleceğimiz açısından faydalı görmüyorum. 

Ülkede yeterince milliyetçilik, muhafazakârlık var, başkasını ötekileştiren, düşmanlaştıran söylem var. Bu dalganın üzerinde yüzmek belki seçim kazandırır. Ama sonrası ne olur? Onu da düşünmek lazım. Çünkü bu söylem, yukarıda da belirttiğim gibi, durduğu yerde durmuyor.