‘Zorla müdahale sakat bırakır’

1996 ve 2000 yıllarındaki ölüm orucuna katılan katılan ve zorla müdahale nedeniyle wernicke-korsokaff olan eski tutuklu ve hükümlüler zorla gerçekleşecek olan müdahalenin sakat bırakabileceği uyarısında bulundu. Tabipler Birliği'de yaptığı açıklamada hekimlerin zorla müdahaleye katılamayacağını söyledi.

 

1996 ve 2000 yıllarındaki ölüm orucuna katılan katılan ya da zorla müdahale ile wernicke-korsokaff olan eski tutuklu ve hükümlüler İHD İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi, hükümeti ve kamuoyunu zorla müdahale konusunda uyardı.

Basın toplantısında ilk olarak söz alan İHD Şube Başkanı Ümit Efe, “Hükümetten gelen açıklamaların daha önceki açlık grevi deneyimlerine benzediğini belirterek “Tutuklu ve hükümlülerin eylemi bıraktıkları, yemek yedikleri, içtikleri vb. gibi spekülatif dezenformasyonlar daha önce de yapılmıştır. Derneğimiz yaptığı araştırmalarda gördük ki, hiçbir tutuklu bırakmak için dilekçe vermemiştir. Bu eylem baştan beri devam eden tutuklu ve hükümlüler tarafından sürdürülmektedir' diye konuştu.

‘Bilerek hasta bırakıldılar’

Wernicke-korsakoff sendorumunun bilinç kapandıktan sonra damardan glikoz enjekte edilmesi durumunda hızlı bir biçimde gelişen bir hastalık olduğunu hatırlatan Efe, şöyle konuştu: '2000'li yıllarda bilinci kapanan tutuklu ve hükümlülere bu yapıldı. B1 takviyesi konulmadan glikoz enjekte edildi ve uyandıklarında 2,5 yaşındaki çocuk gibiydiler. Bu bilinerek yapıldı. Bilinerek bu insanlar hasta bırakıldı. Sonra devlet bu insanları tedavi edemedi. Hepsini tahliye etti. Cezaevi önüne bırakılan kemik torbası haline gelmiş tutukluları evlerine götürecek bir ambulans bile verdi. Aileleri, İHD, TİHV ve TOHAV gibi kurumlar tedavilerini üstlendi. Sonra da devlet onları biraz iyileşince yeniden içeriye aldı.'

‘60.günden sonra ölümler başlar’

Efe'nin ardından Wernicke-Korsakoflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi'nden Wernicke Korsakoff'lu Eski Mahpuslar adına konuşan Eyüphan Başar B1 alınmadığı taktirde ölümlerin 60. Günden itibaren başlayabileceği uyarısında bulundu.

20 Ekim 2000'de başlayan ölüm orucunda 122 kişinin yaşamını yitirdiğine ve yüzlercesinin de zorla müdahale ve yanlış tedavilerle wernicke-korsakoff hastası olduğuna dikkat çeken Başar, şunları söyledi;  “Wernicke-korsakoff hastalığı esas olarak zorla müdahale ya da tedavi aşamalarında meydana geliyor. Bilinçli ya da bilinçsiz, zorla ya da rızayla yapılan yanlış tedavilerle birçok mahpus bugüne kadar sakat kalmış durumda. Başbakan ve bakanların yaptıkları açıklamalar dikkate alındığında böylesi bir risk de önümüzde duruyor.'

Başar'ın ardından 2000 yılı ölüm orucunda zorla müdahale edildiği için wernicke-korsakoff olan Nihat Göktaş söz aldı. Zorla müdahalenin işkence anlamına geldiğini belirten Göktaş, 'Bizlere zorla müdahale ederek sakat duruma getirdiler. Şimdi aynısını Kürt siyasi tutuklular için planlıyorlar' dedi.

Zorla müdahale için 'belleksizleştirme, işlevsizleştirme' diyen Göktaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Zorla müdahalenin sonuçları şu anda karşınızda, bizleriz. Yürümekte zorluk yaşıyoruz. Bellek yitimi oluyor, hafıza sorunumuz var. Bir çok konuda da yardım almak zorunda kalıyoruz. Kürt siyasi tutukluların talepleri kabul edilmediği gibi, tümden siyasal yaşamda etkisizleştirilmek, uzaklaştırılmak isteniyorlar. Kendi yaşamını sürdüremez duruma getirerek, toplum dışına itmek istiyorlar. Zorla müdahale yaşamı kurtarmak değil, yaşamı zindana çevirmektir, katliamdır. Buna izin vermeleyim.'

1996 ve 2000 yılı ölüm oruçlarına katılan Mustafa Yaşar, zorla müdahale edilenlerin 'engelli' hale getirildiğini belirtti, 'Ben 350. günümdeyken adli tıp kararıyla dışarıya çıktım. Ama ben onlardan daha iyi durumdaydım. Eylemde, beyin kilitleniyor. Kendine bir komut gelmediği sürece dışarıdan verilen serumu kabul etmiyor. Zorla müdahale, ters etki yapıyor. Zorla müdahaleye karşı çıkmak gerekiyor' dedi.

Hekimler: müdahale etmeyiz

TTB, İstanbul Tabip Odası'nda düzenlediği basın toplantısında, tutukluların sağlık durumundan endişe duyduklarını belirterek, iradeleri dışında tutuklulara müdahalenin sonuçlarının daha ağır olacağını, hekimlerin böylesi bir duruma alet olmayacağını açıkladı.

Toplantıda konuşan Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, “Biz hekimler için yaşam kutsaldır. İnsanı yaşatmak esastır. Ancak açlık grevinde bulunan insanlara iradeleri dışında müdahalede bulunmak, hekimlik etik değerlerine aykırıdır” dedi.

Açlık grevlerinin fiili olarak ölüm oruçlarına dönüştüğünü belirten Aktan, şunları söyledi; “Adalet Bakanlığı'ndan açlık grevinde bulunan tutukluların sağlıklarının yakından izlenmesi için TTB olarak cezaevlerine girip durumu inceleme talebinde bulunduk. Ancak bugüne kadar bu talebimize ilişkin hiçbir yanıt verilmedi. Açlık grevinde bulunanlar hasta olarak kabul edilmelidir. Onlara öyle yaklaşılmalıdır. Hekimler olarak cezaevlerine girme talebimizle, tutukluların yaptıkları eylemin olası sonuçları üzerine kendilerini bilgilendirmek, açlık grevinin gelişim seyrine bağlı olarak en az sağlık sorunlarının ortaya çıkacağı şekilde kendilerine yardımcı olmak istiyoruz.”

Aktan, hükümetin müdahalede bulunma eğilimi içerisinde olduğunu belirterek, bu duruma hekimleri alet etmelerine izin vermeyeceklerini belirtti.

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören de, açlık grevleri ve ölüm oruçlarının farklı kategoride ele alınması gerektiğini belirterek, “Her iki eylem biçimi de, demokratik hakkın kullanımıdır” şeklinde konuştu. Tokyo ve Malta bildirgelerini hatırlatan Gören, açlık grevinde bulunan tutuklulara müdahalede hekimlerin kullanılamayacağını söyledi.

Gören, “1996 ve 2000 yılı açlık grevlerinden tecrübelerimiz var. Aynı acıların yaşanmaması için talebimiz nettir: Cezaevlerine girip eylemcilerin durumlarını hekim olarak talep etmek, edindiğimiz tecrübelerle doğru teşhisler koymak istiyoruz. Hükümetin müdahale girişimi, daha önceleri yaşandığı üzere, sonuçları çok ağır olacaktır” dedi.

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

Zorla Müdahale