Çin’deki yeni yönetim dünya dengelerini değiştirecek

Çin’i yakından izleyen araştırmacı Cem Kızılçeç, ÇKP’nin son kongresinden sonra yaşanacak gelişmeleri anlattı: “Çin’i uluslararası sahnede çok daha etkili bir aktör olarak göreceğiz. Çin agresif olmayacak ama uluslararası toplumdan gücü oranında bir kabul bekliyor olacak. Uluslararası düzenin kurallarının oluşturulmasında aktif bir oyuncu olmaya hazırlanıyor.”

FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr

Cem Kızılçeç 
Fotoğraf:
Berge Arabian

Cem Kızılçeç, Türkiye’de Çin’i yakından izleyen araştırmacıların başında geliyor. Canut ve Kalkedon Yayınları’ndan Çin’de son yıllarda yayımlanan güncel kitapları Türkçe olarak yayımlayan Kızılçeç’in Çin’e olan ilgisi 1970’lerde başlamış. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde uluslararası ilişkiler bölümünü bitiren Kızılçeç, “1973’ten bu yana Marksistim” diyor. O günlerden bu yana Çin’deki gelişmeleri takip eden  Kızılçeç, 1992’den beri Çin’de İngilizce olarak yayımlanan ‘Çin’de Sosyal Bilimler’ adlı dergiyi izliyor. Kızılçeç, zamanla bu derginin editörleri ve yazarlarıyla yazışmaya başlamış ve ardından 2003’te ilk kez Çin’e gitmiş. 2005’te kurulan Marksizm Akademisi’yle bağlantı kuran Kızılçeç, bu akademi vasıtasıyla kurulan Dünya Marksist Ekonomi Politikçiler Derneği’nin üyesi olmuş ve derneğin yıllık forumlarına katılmaya başlamış. Bu çerçevede Çin’e sürekli gidip gelen Kızılçeç, 2007’de Çin’de ekonomi, politika, felsefe ve ideoloji alanlarında yapılan güncel tartışmaları içeren kitapları Türkçe yayımlamaya karar vermiş. Çin Kültür Bakanlığı’nın sağladığı çeviri finansmanı sayesinde önce Kalkedon Yayınları’ndan ardından da kendisinin kurduğu Canut Yayınları’ndan Çin’le ilgili pek çok kitap yayımlayan Kızılçeç’le Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 16. Ulusal Kongresi’nin sonuçlarını ve önümüzdeki dönem Çin’in dünyada oynayacağı yeni rolü konuştuk.  Geçen hafta sonu başlayan ve Çarşamba günü biten ve 2 bin 500 delegenin katıldığı kongre sonucunda Çin’in yeni lideri Şi Jinping oldu. Görevi selefi Hu Şintao’dan devralacak olan Jinping’in iki dönem yani toplam 10 yıl Çin’i yönetmesi bekleniyor. Cem Kızılçeç’e göre Jinping’in döneminde Çin uluslararası alanda çok daha etkili bir güç olarak ortaya çıkacak.  

•          Siz kendinizi bir Marksist olarak tanımlıyorsunuz ve Çin’de yaşanan gelişmelerle ilgili iyimser bir tutumunuz var. Oysa genel olarak hem Türkiye’de hem de dünyada Marksistlerin çoğunluğu Çin’in sosyalizm yolundan saptığını düşünüyor. Sizin Çin’le ilgili iyimserliğinizin nedeni nedir?

Öncelikle sosyalizmle ilgili sorun alanları artık çok daha iyi görülüyor. Daha önce tüm dünyada çok kitabi bir anlayış egemendi ve sosyalizmle ilgili birbirinin tekrarı olan çalışmalar yer alıyordu. Sovyetler Birliği’nde yaşanan sosyalizm pratiği, dogmatik biçimde tekrarlanmaya çalışılıyordu. Bunun doğru olmadığını ilk fark edenlerden biri de Çinliler oldu. 1958’deki ÇKP Kongresi’nde Çin gibi demokrasi deneyimi yaşamamış bir ülkede önce demokrasi deneyimi yaşanması gerektiği fikri kabul edildi. Toplumun demokratikleşmesi için ülkede belli ölçüde kapitalizme alan açılacaktı. Bu süreçte toplum, ekonomik ve kültürel olarak geliştikçe sosyalizme geçilecekti. Ancak 1950’lerin koşullarında bunu gerçekleştiremediler ve burjuvaziyi hızla tasfiye ederek kolektivist bir sistem kurdular. 1980’lerde başlayan süreç 1958’deki kongrede alınan kararlara geri dönüş anlamına geliyor aslında. 1980’lerin başında Çin’in henüz sosyalizmin birinci aşamasında olduğunu tespit eden ÇKP yönetimi Çin’in öncelikle ekonomik ve sosyal yapıyı daha gerçekçi bir şekilde ele alıp geliştirmesi gerektiği tespitini yaptı. Bu duruma uygun bir strateji benimsediler. Bu strateji 3 boyutlu bir stratejiydi: Çin’e özgü sosyalist yol; Çin’e özgü sosyalist sistem ve Çin’e özgü sosyalizm teorisi. O dönemden bu yana da bu strateji yürürlükte.

•          Bu hafta gerçekleşen 16. Kongre’de ne tür sonuçlar alındı?

Bu kongrenin iki çok önemli sonucu oldu. Çin yönetimi 2003’ten bu yana ekonomik kalkınma odaklı politikaların sosyal sorunları çözmekteki yetersizliğini gördü. Ancak bu kongreyle sosyal gelişmeye yönelik kapsamlı bir politika uygulamaya karar verdi.

•          Ne tür sosyal sorunlar var?

Hızlı ekonomik gelişme gelir dağılımını büyük ölçüde bozdu. Özellikle kentlerdeki gelir artışıyla kırsal kesimdeki gelir artışı arasında büyük bir uçurum oluştu. Bu kongre sonrasında gelir dağılımı konusunda köklü adımlar atılacak. Ayrıca hızlı kalkınmayla birlikte birçok yapısal boşluk ortaya çıktı. Bu da yolsuzluğu artırdı. Mesela kırsal bölgelerdeki arazileri pazar mekanizmasına açtığınız zaman öngöremediğiniz bazı sorunlar ortaya çıkıyor. Kırsal kesimdeki topraklar kırdaki belediyelerin kontrolü altındadır. Çiftçiler toprakları belediyelerden 15 ila 30 yıl arasındaki bir süre için kiralıyorlar. Belediyelerdeki yetkililer köylülerin aleyhine işlemler yapabiliyorlar. Bu da yolsuzluk anlamına geliyor. 

•          Peki, denetim mekanizmaları yok mu?

Çin yönetiminde “bürokratik bir şekilde toplumu güdeyim” anlayışı yok. Bir yaklaşım benimseniyor ve deneme sürecine konuluyor. Süreç içinde çıkan sorunları toplum çözsün ve dengeyi bulsun isteniyor. Çin’de 2 önemli denetim kurumu var. ÇKP içinde parti yönetiminden bağımsız bir denetim komisyonu var. Çok sıkı çalışıyor ve parti yönetimi bu kuruma müdahale etmiyor. Ayrıca bir de devlet denetim kurumu var. Mesela Çin’de hızlı tren sistemine geçiliyor. Bunun için yapılan birkaç köprüde inşaat sorunu çıktı ve bir tren kazasında 40 kişi öldü. Denetim raporları sonucunda demiryolları bakanı görevden alındı. Bu tür örneklere rağmen çok ciddi yolsuzluk sorunları var ama buna karşı mücadele çabası da var. Son yıllara kadar yolsuzluğa karşı ideolojik mücadele veriliyordu. Ancak bu kongrede partinin denetim komisyonu raporu açıklandı ki bu ÇKP tarihinde ilk kez oluyor: Bu rapora göre yolsuzlukla mücadele konusunda önleyici tedbirlerin artırılacak. Raporda “öncelikle önleyici sonra cezalandırıcı olacağız” vurgusu yapılıyor. 

•          Çin’de siyasi demokrasi eksikliği konusunda adımlar atılacak mı?

Çin’deki siyasi yapı çok fazla bilinmiyor. ÇKP ülkeyi 8 partiyle birlikte yönetiyor. Bunların içinde 2 milyon üyesi olan ve hükümete bakanlar veren İşçilerin ve Köylülerin Demokratik Partisi gibi partiler ve bunun yanı sıra etnik partiler de var. 800 milyon nüfus barındıran kırsal kesimde parti olarak değil, kişi olarak seçime giriyorsunuz.  Bunu da Çinliler “doğrudan demokrasi” olarak tanımlıyor. Batı tipi liberal bir demokrasi olmasa da Çin toplumu bugün demokrasi deneyimine çok da yabancı değil. Öte yandan Çin’de hâlâ toplumun yüzde 45’i kırda yaşıyor. Şehirlerdeki nüfusun önemli bir kısmı da kırdan göç etmiş ve kentte henüz düzenli bir yaşam kuramamış insanlardan oluşuyor. Mesela Çin’in en büyük şehirlerinden Şanghay’da 24 milyonluk nüfusun yüzde 48’i kırdan göç etmiş ve şehirde henüz düzenli bir işi olmayan insanlardan oluşuyor. İşsizlik sigortası da Türkiye’deki gibi henüz son derece sınırlı. Öte yandan kentlerde yerleşik insanların ise yüzde 90’ı kendi evinde oturuyor. 

Şi Jinpeng'in eşi Peng Liyuan, Çin'in önde gelen Popüler ses sanatçılarından birisi. Bu yönüyle Carla Bruni'yle kıyaslanan Peng, medyaya da malzeme veriyor.

•          Çin’in dünyadaki rolünde önemli bir değişiklik olacak mı?

Çin’in uluslararası alandaki etkinliğinin ekonomik gücüne oranla artması gerekiyor. Örneğin ABD’nin ya da diğer Batılı ülkelerin uluslararası alandaki güçleri ekonomik güçlerine paralel olarak oldukça önemli. Oysa Çin özellikle son 20 yılda kaydettiği ekonomik gelişmeyle orantılı bir uluslararası aktör konumunda değil. İşte önümüzdeki dönemde Çin’i uluslararası sahnede çok daha etkili bir aktör olarak göreceğiz. Burada Çinliler özellikle büyük güçlere ve gelişmekte olan ülkelere şu mesajı vermeye çalışıyor: “Biz bu gelişmeyi diğer ülkelerin aleyhine yapmayacağız. Bizim faaliyetimiz ‘kazan kazan’ (Win-win) ilkesine göre olacaktır.” Bu kimilerine ütopik gelebilir ama ciddiye almalıyız.

•          Neden Çin’in bu iddiasını ciddiye alalım?

Çin, 1970’lerde Mao döneminde özellikle Batılı güçlerle uyumlu bir politika izlemeye başladı. Bu, sadece ideolojik değil dış dünyaya güven vermeye yönelik uzun vadeli bir politikadır. Bu kongreden sonra Çin agresif olmayacak ama uluslararası toplumdan gücü oranında bir kabul bekliyor olacak. Uluslararası düzenin kurallarının oluşturulmasında aktif bir oyuncu olmaya hazırlanıyor. Gücü 5 ise 3 oranında bir kabul bekliyor. Psikolojik faktörü düşünerek biraz daha geriden gelmeyi kabul ediyor ama aktör olmak konusunda ısrarlı. Çin yönetimi buna uygun da bir politik üslup benimseyecek. Bugüne kadar bir konuda Rusya ve Çin açıklama yapınca Rusya’nın sesi daha çok duyulurdu çünkü Rusya süper güç olarak algılanıyordu ama bu durum değişecek. Artık Çin’in sesi daha fazla duyulacak. 

•          Bunun Ortadoğu’ya ne tür yansımaları olabilir?

Çin’in İran ve Mısır’la çok yakın ilişkileri var. Mısır’ın yeni lideri Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçilince ilk ziyaretini ABD’ye değil Çin’e yaptı. Bu tesadüf değildi. Mısır, Çin’in Afrika ve Ortadoğu’da en yakın olduğu ülkelerden biri. Mısır’da Çince eğitim veren üç üniversite var. Bu, ancak iki ülke arasındaki güvenle olacak bir şey. Ortadoğu’da da Çin’i önümüzdeki dönemde daha fazla göreceğiz.

•          Çin’in Türkiye ve Türkiye’nin çevresindeki ülkelerle ilişkileri nasıl?

Çin, Türkiye ile ilişkileri son derece hızlı biçimde gelişiyor. Ayrıca Çin’in Kafkasya’da Ermenistan ve Azerbaycan’la da çok iyi ilişkileri var. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin bu kongreye gönderdiği mesaja baktığınızda bile Irak’la Çin arasında son derece yakın ilişkiler olduğunu anlıyorsunuz. Filistin yönetimi Çin’e gönderdiği mesajda “Çin her zaman en başından beri Filistin davasını hiçbir koşul öne sürmeden desteklemiş ve bizim yanımızda olmuştur” ifadesi yer alıyor. 

•          Bu kongreyle birlikte Çin’de lider değişikliği de oldu. Yeni liderin kişilik özellikleri de bir farklılık yaratabilir mi?

Yeni lider Şi Jinping, daha önce başkan yardımcısıydı. Çin’de 23 eyalet var. Her eyalette de bir parti okulu var. Ayrıca merkezi bir parti okulu var. Jinping, Merkezi Parti Okulu’nda görev yapmış birisi. Daha önceki lider Jintao da aynı okuldan gelmişti. Her ikisi de daha önce Genç Komünistler Birliği adlı 79 milyon üyeli partinin gençlik örgütünün lideriydiler. İki liderin birbirinden çok farklı kişilik özelliklerine sahip olduğuna dair elimizde bir veri yok. Şi Jinping’in eşi Çin’in önde gelen popüler ses sanatçılarından birisi. Bu yönüyle popüler medyaya konu oluyor. Çin’de eğer olağanüstü bir durum söz konusu olmazsa bir lider iki dönem yani toplam 10 yıl görev yapıyor. Diğer parti organlarında da aynı ilke geçerli… 2 dönemden fazla görevde kalamıyorlar. Jinping, 2022’ye kadar Çin’in en üst düzey yöneticisi olarak kalacak.

Röportaj 16.11.2012 tarihli AGOS'un 865. sayısında, arka sayfada yayınlandı.

Kategoriler

Güncel Dünya