Soykırımın izi kanunlarda gizli

Taner Akçam ve Ümit Kurt’un yazdığı, İletişim Yayınları’ndan bu hafta çıkacak olan ‘Kanunların Ruhu’ kitabında, İttihat - Terakki ve Cumhuriyet dönemlerinde, soykırımın hukuk sitemi içine nasıl yerleştirildiğini, çıkartılan kanun ve kararnameler üzerinden anlatılıyor.

Taner Akçam ve Ümit Kurt’un yazdığı ‘Kanunların Ruhu’ kitabında, İttihat Terakki ve Cumhuriyet dönemlerinde, soykırımın hukuk sitemi içine nasıl yerleştirildiğini çıkartılan kanun ve kararnameler üzerinden okuyoruz. Akçam ve Kurt, Emval-i Metruke Kanunları’ndan İstiklal Mahkemeleri’ne, Vatandaşlık kanunundan Pasaport kanunlarına, ülkeye giriş ve dolaşma yasaklarından, Seyr-ül Sefer talimatnemelerine ve devletin bugünkü derin korkusu tapu kayıtlarına uzanan bir yelpazede, soykırımın izini sürüyor.

FUNDA TOSUN
fundatosun@agos.com.tr

Soykırımı, öldürülen insanlar üzerinden değil de bu kez kanunlar içerisinden ifşa eden özel bir kitap okurla buluştu. İletişim Yayınevi’nden çıkan ‘Kanunların Ruhu-Emval-i Metruke Kanunlarında Soykırımın İzini Sürmek’ kitabı, 1915’te sürgün ve katledilen Ermenilerin geride bıraktıkları malların idaresi için Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde çıkartılan kanunların izini sürüyor. Taner Akçam ve Ümit Kurt tarafından hazırlanan kitap, Cumhuriyet hukuk sisteminin, bir anlamda Ermeni kültürel, sosyal ve ekonomik zenginliğine el konulması, Ermeni varlığının ortadan kaldırılması gerçekliği üzerine inşa edildiğini göstererek soykırımın sistematik yapısını ortaya seriyor. Hıristiyan-Ermeni varlığını yok etmeyi kurumsallaştıran Emval-i Metruke Kanunlarının soykırımın yapısal unsuru olduğunu anlatan kitapta yazarlar, “Cumhuriyetin, soykırımı kendi yapısal temeli haline getirmiş bir rejim olduğundan söz ediyoruz. Bu da, bir hukuk sistemi olarak Cumhuriyet ile soykırım arasındaki ilişkiye yeni bir gözle bakmamız gerektiğini bize hatırlatmaktadır” diyor.

‘Hukuk sisteminin içine yerleşmiş bir olgu olarak soykırım’ tezini kitabının merkezine alan yazarlar, Ermeni Soykırımı’nın, sadece Ermenilere karşı işlenmiş barbarlık gösterilerinde değil, aynı zamanda Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde çıkarılmış bir dizi normal ve sıradan hukuk metninde gizli olduğunu gösteriyor. ‘Normal ve sıradan’ görülen ve varlıkları hiçbir zaman sorgulanmayan Emval-i Metruke Kanunları’nın, ‘doğal sayılması’nın aslında tüm bir Cumhuriyet tarihi boyunca Ermeni Soykırımı’nın niçin yok sayıldığının da cevabı olduğunu belirten Akçam ve Kurt, bu ‘normallik’ algısının, yok sayma ile eş anlamlı olduğunu ifade ediyor: “Türkiye, bir varlığın –genel olarak Hıristiyan özel olarak Ermeni varlığının– bir yokluk haline çevrilmesi üzerine kurulmuştur. (…) Çünkü bu Cumhuriyet esas olarak, bugün azınlık sayılan topluluğun yok edilmesi ekseninde kurulmuştur. 1914’lerde nüfusun en az yüzde 25’ini teşkil etmekte olan bir topluluk, tamamına yakın bir biçimde yok edilerek, üzerine Cumhuriyet inşa edilmiştir. Bu nedenle, genel olarak Hıristiyan (Rum ve Süryaniler) özel olarak Ermeni sorununa Cumhuriyetin azınlık sorunu olarak bakmak yanlıştır. Konuyu doğrudan Cumhuriyetin varlığına ilişkin bir sorun olarak tartışmak gerekir. Cumhuriyet, Hıristiyanların varlığının yokluk haline getirilmesi, yani bir varlığın yokluk üzerine inşa edilmesidir. Ülkemizde ‘Ermeni sorunu’ olarak adlandırılan konunun esas olarak ulusal güvenlik sorunu olarak ele alınmasının nedeni budur.”

Kategoriler

Güncel Türkiye