Düzgün: Ermeni ve Maronitler ile neden kavgalıyız ?

Kıbrıs’ta ABD’li yardım fonlarının 3,5 Milyon Dolarlık desteğiyle restore edilen 700 yıllık Ermeni Katolik Manastırı’nın kullanımı için Kıbrıs’taki Ermeni toplumunun görüşlerini almayı taahhüt eden Kıbrıs Türk yönetimi bu taahhüdüne uymadı. Tek taraflı olarak el konulup Yakın Doğu Üniversitesi’ne devredilen manastırın Türkoloji bölümü olarak kullanılması gündemde. Amerikalı yetkililer bu oldu bittiye son derece tepkili.

Bir özeleştiri yaparak “toplum olarak içimize kapandık” diyen Kıbrıs Türk toplumundan Poli-Öntaç Düzgün, 6 yıllık bir sürece yayılan konuyu masaya yatırıyor. Haberkibris.com sitesinde yazısını paylaşan Düzgün, bu 'Şark kurnazlığı'na tepki gösteren Amerikalı yetkililerin görüşlerini de aktarıyor.

Son yıllarda toplum olarak yine içimize kapandık. Uluslararası hukukun bir parçası olma olasılığımız azaldıkça, kendimize has bir hayat tarzı oluşturarak, dünyaya gözümüzü kulağımızı kapatarak ve sadece geçmişimizi anarak sorunlarımızı çözebileceğimizi sanıyoruz. Çabaladıkça da batıyoruz. Ufkumuz daralıyor, toplumun ve siyasetin konuları birkaç cümle ile anlatılabilecek kadar sıradanlaşıyor. Biz insanlığın birikimlerini ve yeni arayışlarını “fantazi” olarak gördükçe dünya bizden uzaklaşıyor. Korkak ve umutsuz bir yaşama doğru yol alıyoruz. Korkumuz o ki; bir kurtarıcının gelip bizi kurtaracağını bekleme aşamasını da geçip artık “Pompei” akıbetine doğru sürükleniyoruz. Güzel ve kaliteli bir yaşam sürme olasılığımız varken, durumumuz, “bize hiçbir şey olmaz” sanan ve bir gecede yok olan Pompei halkının durumuna benzeşiyor. Konumunu kullanarak gelip giden yabancılardan büyük paralar kazanan ve şaşaalı bir hayat sürerken kimilerine göre tanrıların gazabına uğrayıp bir gecede yok olan 30 bin kişilik Pompei şehrinin akıbetine doğru gidiyoruz.

Biz, bize yetmenin yol ve yöntemlerini henüz daha bulamamışken; aslında bulmak için ele avuca sığar bir çaba dahi göstermezken, şimdi de bize yardım etmeye çalışan uluslararası kuruluşlarla takışmaya başladık.

Geçtiğimiz 2 Kasım’da, Amerika Birleşik Devletleri’nin yardım kuruluşu USAİD ile Birleşmiş Milletler Kalkındırma Örgütü’nün yardım kuruluşu UNDP-ACT yayınladıkları ortak basın bildirisi ile artık Kuzey Kıbrıs’a yönelik mali programlarını ve ilgilerini kesebileceklerini açıkladılar. Diplomatik teamüllerin dışına çıkmadan KKTC makamlarının uyguladığı “Şark kurnazlığı”na  daha fazla tahammül edemeyeceklerini açıkladılar. Sorun, Lefkoşa Arabahmet Mahallesi’nde bulunan 700 yıllık Ermeni Manastırı’nın restorasyon sonrası nasıl kullanılacağı ile ilgili. 6 yıldır devam eden ve toplam 3 buçuk milyon Euro harcanan projenin sonunda Evkaf İdaresi,  Ermeni Katolik Manastırı’na tek taraflı olarak el koymuş ve kullanımını Yakın Doğu Üniversitesi’ne devretmiş. Amerikalılar, manastırın kullanımına Kıbrıs’ta yaşayan Ermeni Toplumu ile birlikte karar verileceği konusunda anlaşma olduğunu ve bu sonucu asla kabul etmeyeceklerini söylüyorlar.

Yenidüzen’den  Osman Kalfaoğlu’na konuşan Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Mustafa Kaymakamzade bu iddiaları yalanlamıyor. “Rumlar Güney’deki mabetlerimizin kullanımında bize söz hakkı vermiyorlar. Biz neden Ermenilere verelim?” diye soruyor. Lefkoşa’da Selimiye ve Mağusa’da Lala Mustafa Paşa Camilerini unutarak bir adım daha atıyor ve “Ayinler eski eserlerin yıpranmasına yol açıyor. Bu nedenle binanın zarar görmesini istemiyoruz” diyerek Ermeniler, Amerikalılar ve Birleşmiş Milletler kurumları ile birlikte restore ettikleri manastırı koruma altına aldıklarını ima ediyor…

Anlaşmazlığın teknik boyutlarına girmeden doğrudan bir soru sormak gerekiyor. Biz Kıbrıs’ta yaşayan Ermeni toplumu ile neden kavgalıyız? Kıbrıs’taki varlıkları 2 bin kişi seviyesine inen bu toplulukla ne alıp veremediğimiz var? Bizim, Kıbrıs’ta bizden de önce bir yaşama sahip olan Ermeni ve Maronit azınlıkları ile kavgalı görünmemiz bize uluslararası arenada neler kazandırdı? Dünyanın bizi anlamadığını ileri süren bir toplum olarak KKTC’de aramızda ve kendi otoritemiz altında bizimle yaşamak isteyen, saygı görmeyi bekleyen Ermeni ve Maronitler’e neden saygılı davranmıyoruz?

Bu soruları çoğaltmak ve detaylandırmak mümkün. Ancak öyle görülüyor ki; biz içe kapandıkça ve kendi kendimizi daralttıkça dünyadan daha da kopacak ve daha da değersiz hale geleceğiz. Oysa ki tarihi ile özdeşleştiğimiz Türkiye’de azınlık hakları ile ilgili çok önemli ilerlemeler yaşanıyor. Bizde genel müdür Kaymakamzade’nin “Biz bu manastırı asla Ermenilerin kullanımına vermeyiz” dediği gün, Türkiye’de Diyarbakır’da Ermenilerin Orta Doğu’daki en büyük kilisesi olan Surp Giragos Kilisesi’nde 32 yıl aradan sonra ilk ayin töreni yapılıyordu. Restorasyonu tamamlanan ve Moskova’dan özel olarak yaptırılıp getirtilen 100 kilo ağırlığındaki çanın kiliseye monte edilmesi dini bir ayinle kutlandı. Gazeteler Diyarbakır’da 96 yıldan sonra ilk defa çan sesi duyulduğunu yazdılar. Türkiye farklı dinlerin ve kültürlerin barış içinde bir arada yaşamasını yararlı buluyor. Oysa biz arada bir yerde “Araf”ta kalacakmışız gibi görülüyoruz. 

Konuyla ilgili olarak UNDP-ACT Program Direktörü Christopher Louise ile konuştuk:

Poli: Lefkoşa Arabahmet Mahallesi’ndeki Ermeni Manastırı uzun ve sessiz süren bir sürecin sonunda restore edildi ve kullanım aşamasına gelindi. Ancak bu defa da projeyi yürütenler arasında sorun çıktı. Amerikan USAİD kuruluşu ve Birleşmiş Milletlerden UNDP-ACT, yayınladıkları ortak basın açıklaması ile Evkaf idaresine ağır eleştiriler yaptılar. Orada neler oldu?

Christopher Louise: Benim UNDP ACT’ta program müdürü olarak görev yapmam 2009 yılına dayanır. Bu döneme kadar bu kilise projesi Kıbrıs Türk basınında hiç mi yer almadı?

Poli: İyi niyetli bir proje olarak kısaca yer aldı. Ancak geniş kapsamlı bir tanıtım hiç olmadı.

Chistopher Louis: UNDP uzun bir zamandan beridir, konunun paydaşları ile birlikte bu proje üzerinde çalışmaktadır. Bu süre zarfında böylelikle bir ilişki gelişmiş oldu. UNDP’nin Kıbrıs’ta yürüttüğü çalışmalarda temel prensibi taraflar arasında uzlaşmayı sağlamak olmuştur. Yabancı diplomatik misyonların bu projeye 3 buçuk milyon Euro gibi yüksek miktarda bir meblağı vermelerinin amacı da uzlaşmaya destek vermektir. Aradan geçen uzun yıllar süresince taraflar, bu anlayışı benimsediklerini göstermiş oldular.

Poli: Bu projenin tarafları kimlerdir?

Christopher Louis: Kıbrıs’taki Ermeni toplumu, Evkaf, USAİD, UNDP-ACT ve Arabahmet bölgesindeki yaşayanlar. Bu proje sırasında tarafları konuya dahil etmek için çok çaba sarf edilmiştir. Ortak katılımcılık için inanılmaz zaman emek ve para harcanmıştır.

Poli: Ermeni Kilisesi’nin restorasyonundan sonra nasıl kullanılacağı yönünde yazılı bir anlaşma yapılmış mıydı?

Christopher Louis: Biz, UNDP-ACT ve USAID olarak restorasyon sonrası kullanım biçimi belirlenmemiş olsaydı, bu kadar büyük bir parayı zaten vermezdik. Projenin yönetim planında, binanın restorasyonundan sonra nasıl kullanılacağına dair kriterler vardır. Bu konuda ortak anlayış olduğu için biz projeye para verdik.

Poli: Şunu mu anlamak gerekir. Proje bittiği zaman taraflar binanın nasıl kullanılacağını birlikte mi karar vereceklerdi. Öyle mi?

Christopher Louis: Bizim anlayışımız bu yönde idi. Fakat ağustos ayında büyük bir şokla karşılaştık. Evkaf idaresi binanın kullanımı ile ilgili olarak çok kısa sürede bir ihaleye çıktı ve sonuçlandırdı. Yaptığımız basın açıklamasında da belirttiğimiz gibi bu ihale zaten şeffaf ve adil yapılmamıştır.

Poli: Sorun ihalenin şeffaf yapılmaması mı yoksa tek taraflı yapılmış olması mı?

Chistopher Louis: Siz gazeteciler doğal olarak çıkarsama yapıyorsunuz. Ama biz, bütün tarafların olaya müdahil oldukları bir süreç başlattık. Bir projeye başladığınızda işlerin nasıl geliştirileceği ve birbirinize nasıl güvenebileceğiniz konularında bir anlayış geliştirirsiniz. Restorasyonun bitmesinden sonra da biz bu ruhun devam etmesini bekledik. Bunca yıldır yaptığımız iş birliğinin ve oluşturduğumuz prensiplerin sona erdirileceğini ummamıştık. Ve hala daha her şeye rağmen bunun devam edebileceğine inanıyoruz. İnanıyoruz ki Türk tarafındaki liderlik bizi anlıyor ve düzeltmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Bu konuda bizi ikna ettiler.

Poli: Rahatsızlığınızı Kıbrıslı Türk yöneticilere ilettiniz mi?

Christopher Louis: İhalenin açılıp sonuçlanmasından sonra ihalenin şeffaf yapılmadığına yönelik bilgiler edindik. Evkaf’a endişelerimizi ilettik. Bunun için defalarca toplantılar yaptık ve durumun düzeltileceğini umduk. Önceki cuma günü Kıbrıs Türk basında çıkan haberler üzerine de tutumumuzu ortaya koyan basın açıklamasını yaptık. Biz uluslararası diplomatik bir kurum olarak, sorunu ağustos ayından beri gayet centilmen bir şekilde toplantılarla çözmeye çalıştık fakat hala daha sonuç alamadık.

Poli: Hangi Kıbrıs Türk makamları ile temaslar yaptınız?

Christopher Louis: Bu temasları Amerikan Büyükelçisi yaptı ve tabii ki onun benden daha yüksek bir statüsü var ve bu sorular ona yönlendirilmelidir. Ancak biliyorum ki Sayın Eroğlu ve Sayın Küçük’le toplantılar yaptı.

Poli: Bu sorun herhangi bir uluslararası platformda gündeme geldi mi? Mesela Amerikan Senatosu’nda konu oldu mu?

Christopher Louis: Bu soruyu da lütfen Amerikan Büyükelçisi’ne sorunuz. Bu konu onun alanına girer.

Poli: Bu sorunun giderilmesine yönelik beklentiniz nedir?

Christopher Louis: Taleplerimizin giderilmesini bekliyoruz. Ve sorunun giderileceğini umuyoruz. Bu projede benden önce iki tane program müdürü çalıştı. Bu proje 2005 yılından beridir sürüyor ve bütün ilgili paydaşlar, Kıbrıs sorununun farkında olarak böyle bir proje içerisinde bir araya gelip uzlaşmalar yaratarak ilerlemeye çalıştılar ki bu yöntem oldukça zor bir işti. 3 buçuk milyon Euro Kıbrıs şartlarında az bir miktar değil ve böylesi bir işte tarafların maksimum düzeyde yarar sağlayacakları bir sonuç almayı beklersiniz. Amacımız barışın tesisine katkı yapmaktır ve bunun için bütün paydaşların olurunun alınması gerekir. Biz bu projeyi niye yapalım ki? Yapma sebebimiz, umuyorduk ki, hem bu süreç ve hem de projenin sonucu, toplumlararası anlayışa toleransa yakınlaşmaya ve nihayette toplumlararası görüşmelere katkıda bulunacak. Bu tür kültürel projeler insanların zihnine ve kalbine de hitap ederek birbirlerinin dini ibadetleri ve alışkanlıkları konusunda da saygı duymayı sağlayacak güvenli ortamlar yaratır.

Poli: Son iki soru; 3 buçuk milyon Euro’luk kaynak nereden temin edildi ve sorun çıkması üzerine yayınladığınız basın açıklamasında eğer bu sorun çözülmezse Kıbrıs’ta bu tür faaliyetlerden çekileceğinizi söylediniz. Ne demek istediniz?

Christopher Louis: Manastırın restore edilmesi için harcanan 3 buçuk milyon Euro’luk kaynak, Amerikan vergi mükelleflerinden temin edilmiştir. Amerikalılar bu parayı verirlerken, Kıbrıs’ta toplumlararası yakınlaşma ve güven duygusunun geliştirilmesini amaçlıyorlardı. İkinci sorunuza gelince; basın bildirisinde kullanılan dil gayet açıktır. Biz eski işleri yeni yollarla yapmak istedik. Toplumlara ilham vermek istedik. Güzel bir sonuç vermek istedik. Yaptığımız yatırımı ve amacımızı göz önünde bulundurursak, umarım ki bu projenin getirisini toplumlar görebilirler. Görüşülen Kıbrıslı Türk yetkililer endişelerimizi anladıklarını ve gidereceklerini söylediler. Umarız ve bekleriz ki sorun kısa sürede barışçıl bir çözüme kavuşur.

UNDP-ACT ve USAID tarafından ORTAK BASIN BİLDİRİSİ

Lefkoşa, 2 Kasım 2012

2006 yılında, Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs’ın Ermeni toplumu, cesur bir karar alarak, Lefkoşa’da surlar içinde bulunan Ermeni Kilisesi ve Manastırı’nı, işbirliği içinde restore etme ve koruma altına alma kararı aldılar.

UNDP-ACT, USAID’in de katkıları ile bu önemli projeyi destekleme kararı aldı.

2006-2012 yılları arasında süren projede, yerli ve yabancı birçok mimar, mühendis ve uzman kişiler, proje ile ilgili olarak Ermeni toplumu, EVKAF ve diğer yerel otoriteler ile yakın işbirliği içinde bulundular ve kompleksin uluslararası standartlar çerçevesinde, amacına uygun bir şekilde restore edilmesine katkı koydular. Projenin bir diğer amacı da Kıbrıs’taki barış ve uzlaşım çabalarına katkı koymaktı.

UNDP-ACT ve USAID olarak bu önemli “güven artırıcı önlem” niteliğindeki projeye 3.5 milyon Euro yatırımda bulunduk.  Ağustos ayı sonunda kompleksin Evkaf tarafından adil ve şeffaf olmayan bir ihale ile uzun süreli kiralandığını öğrendik.  Evkaf idaresine, kabul edemeyeceğimiz ihale sonucu ile ilgili endişelerimizi bildirdik.

Kıbrıs Türk liderliğini de endişelerimiz hakkında bilgilendirdik.  Endişelerimizi anladıklarını belirterek, ihalenin sonucu ile ilgili araştırma yapacaklarını ve gerekli müdahalede bulunacaklarını ifade etmişlerdir.

Kıbrıslılara kültürel miras inisiyatiflerinde katılımcılık ve işbirliği konularında destek vermeye devam edebilmemiz için, UNDP ve USAID olarak konunun hızlı bir çözüme ulaşmasını bekliyoruz.

Kategoriler

Güncel Dünya