Vakıflı umarım gelişmez

Antakya’nın bir mahallesi olacak olan Vakıflı Köyü’nü Murat Belge yazmış. Hüseyin Gülerce 12 yargılamasının amacının ne olduğunu dikkat çekiyor. Oral Çalışlar, Dücane Cundioğlu’nun Çamlıca itirazını köşesine taşımış ve kendi itirazlarını dile getirmiş. Bayramoğlu, TESEV ve KONDA’nın anayasadan beklentiler raporunu değerlendirmiş. Bugünün köşe yazarlarından notlar.

Taraf’tan Murat Belge, Vakfılı Köyü’ne yaptığı kahve sohbetinden sonra köyün karşı karşıya kaldığı tehlikeyi köşesine taşmış. Büyükşehir yasası ile beraber mahalle statüsüne alınan Vakıflı için Belge, yapılaşma sorununa  “Sorun şu: yasa böyle geçtiğinde, Vakıflı kendi başına bir köy birimi olmaktan çıkacak ve Antakya’nın bir mahallesi olacak, dediler. Böyle olunca da, köyle ilgili kararlar Antakya’da verilecek. Bu, ortaya bambaşka bir Vakıflı çıkması sonucunu doğurabilir... Nedir o “bambaşka Vakıflı”? Herhalde Türkiye’nin genelinde olandan çok da farklı bir şey değil. Çeşitli “yapılaşma” girişimlerine izin çıkması ihtimali”  diyerek dikkat çekti.

Belge, Vakfılı’ya ilişkin şunları söyledi;

“Vakıflı köyü, malûm, bir Ermeni köyüdür ve burada “soyu tükenmiş bir tür” olan Ermeni köyünün kalmış son örneğidir. Kalabilmiş olmasının nedeni de Hatay’ın bir süre Fransız yönetiminde kalmasıdır. Daha önce Osmanlı topraklarını terk eden bir grup Ermeni o yıllarda Hatay’a dönmüş ve birkaç köye yerleşmişti. 1938’den sonra Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasını izleyen yıllarda bu gelenlerin birçoğu da yeni koşullarla başa çıkamayıp yeniden “terk-i diyar” eyledi. Geriye, kala kala, Vakıflı gibi birkaç mini mini “nümune” kaldı. Bu, kendi başına ele alındığında, kötü bir şey değil. O bir avuç insan orada huzur içinde yaşasın. Çok da güzel bir yer, büyük kısmını bir zevksizlik örneği hâline getirmeyi başardığımız Samandağ’da, ovada değil bir yükseltide, defne ve narenciye ağaçları arasında, yemyeşil bir köy. Âdetleri var, gelenekleri var. Umarım Vakıflı gelişmez, ortalığı saran gelişmenin içinde “az gelişmiş” bir noktacık olarak sakin hayatını devam ettirir” dedi.

Zaman'dan Hüseyin Gülerce, 12 Eylül davasın değerlendirmiş. Gülerce iki tespitte bulunuyor, “Birincisi, darbeci iki eski general de başka bir âlemde yaşıyorlar. Mesela, “Biz teşebbüs etmedik, darbe yaptık. Yine olsa yine yaparız…” diyorlar. Kendilerinin yargılanamayacağını söylüyorlar. İkincisi, Kenan Evren “Hatırlamıyorum, planları ben yapmadım, 1. Ordu Komutanı Üruğ yaptı, Kurmay Başkanı Saltık uyguladı” diyor. Necdet Üruğ hayatta, 91 yaşında, şimdi onu da dinlemek şart”

Gülerce, “Mesele, hesap sorma meselesi değil. Mesele, darbecilerin aslında nasıl acımasız, zalim ve makam düşkünü olduklarını göstermek. Bırakın darbeciler yargılansınlar. Hesaplaşma peşinde değil, adalet peşinde olduğumuzu herkes görsün” değerlendirmesini yaptı.

Radikal’den Oral Çalışlar, Dücane Cundioğlu’nun Çamlıca’ya yapılmak istenen cami projesine ilişkin itirazlarına dikkat çekmiş. Çalışlar kendi itirazlarını ise şöyle sıralamış, “Her iktidara gelen, merkezdeki güç yoğunlaşmasını daha da güvenceye almayı ve ilerletmeyi seçiyor. İstanbul'da yaşayanlar olarak Çamlıca'nın nasıl olacağını tartışmamıza bile fırsat verilmeden Ankara'nın dediği mi olacak? Unutmayalım: Özgürlüğün tarihi, 'merkezi devlet gücü'nün sınırlandırılmasının tarihidir.”

Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu, TESEV ve KONDA’nın toplumun yeni Anayasadan beklentilerine ilişkin hazırladığı raporu değerlendirmiş. Bayramoğlu, 'Siyaset toplumu içine çekiyor, içinde hapsediyor, gerginliklerini, çatışmalarını topluma transfer ediyor' tespitini hatırlatıyor. Bayramoğlu, raporda yer alan

“Öte yandan, en fazla kırılmanın yaşandığı konuların yine Kürtlerin talepleriyle doğrudan ilgili konular olduğunu görüyoruz. Anadilde yaşama hakkı, Türk kimliği vurgusu, yerel yönetimlerin ana dilde hizmet vermesi ve ek vergi düzenlemesi yapması gibi konular tartışmalı olma özelliği koruyor. Yeni anayasa sürecinde siyasi aktörler tarafından Kürt meselesine ilişkin yapıcı ve demokratik adımların atılması, bu yöndeki korkuların azalmasına, kırılmaların çözülmesine, toplumun demokratik talepleri ve demokrasiye ilişkin desteğinin ve güveninin artmasına yol açacaktır” önerilerinin altını çiziyor.

Bayramoğlu, “Türkiye'yi bu özgürlükçü noktaya reformcu politikalar ve toplumsal deneyimler getirdi. Siyasetçi ve iktidar, toplumu kendi diline, kendi gerginliklerine, kendi önceliklerine hapsetmezse, özgürlük talep eden bir toplum karşısında olduğunu unutmazsa, rahatlar ve yol alır” değerlendirmesin yapıyor. 

Kategoriler

Güncel Basın